Namazla ilgili bazı mes'eleler

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki;

İki kişi cemaatle namaz kılarken, imamın burnu kanayıp abdesti bozulsa, diğeri Namazı tek başına tamamlar. Burnu kanayan abdest alıp namazını öbürüne uyarak veya tek başına tamamlar. 

*Namazda secdeyi yanlışlıkla üç defa yapan birisi ; Farzı veya vâcibi tehir ettiği için, sağa selâm verdikten sonra secde-i sehv yapar.

*İmama uyarken ikindi vakti olduğu halde sehven öğle namazına niyet eden kimse; Namazın içinde hatırlarsa, bozup tekrar imama uyar. Namaz bittikten sonra anlamışsa bu namaz nafile olup, ikindi namazını baştan kılması gerekir. 

*İmam abdesti bozulunca kenara çekilir, arkadan birini öne getirir, getirmezse arkadan biri yürüyerek öne geçip namazı kıldırır. Namaz bozulursa cemaatinki de bozulur. Ayağını yerde sürümeye gerek yoktur. Namaz içinde kıbleye karşı bir saf boyu meşru sebeple yürümek namazı bozmaz.

Makine bıçak gibidir

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki;

Makine bıçak gibidir. Her hayvan kesilirken besmele söylemek gerekir. Makine ile aynı anda birkaç tavuk kesiliyorsa, hepsi için düğmeye basarken tek besmele yetişir. Zira bu tek bir fiil sayılır. Ama makine tavukları peşpeşe kesiyorsa, o zaman her tavuk kesilirken ayrı besmele gerekir. Zira her biri ayrı bir fiil sayılır. Hanefî mlezhebinde, besmele kasden terk edilirse, o hayvan yenmez. Unutarak terk edilmişse, yenir. Şaâfiî mezhebinde kasden de, unutarak da olsa besmele çekilmemiş hayvanı yemek câizdir. Piyasada satılan tavukları, bir Müslüman besmele ile veya ehl-i kitab kendi dinine göre Allahü teâlânın ismini söyleyerek kesmiş diye hüsnü zan ederek yemek câizdir. Araştırmak lâzım değildir. Besmele çekilmediği iyi bilinen bir hayvanı, Şâfiî mezhebini takliden yemek câiz olur. (İbni Abidin, Zebâih)

Allah veya peygamber lafzı yazıldığı zaman cc veya sav yazmak hürmet olmaz

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki:

Allah veya peygamber lafzı yazıldığı zaman c.c veya s.a.v yazmak hürmet olmaz.Hürmetsizlik olur.Allahü teâlâ ve Resulullah aleyhisselâm yazılır. Bu kelimeler uzun değildir. Arabî ve Fârisî kitaplarda bu hürmet ifadeleri açık yazılmaktadır. Bunun yerine cc veya sav yazmak kifâyet etmez.

Artı işareti haç değildir

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki:

Saat üzerinde artı işareti vardır.Artı işareti haç değildir. Haçın hususiyetleri başkadır. Seyyid Fehim Arvasi “kuddise sirruh” hazretleri, talebeleri ile namaz kılarken, önlerindeki duvarda artı işareti şeklinde iki tahta çakılı imiş. Hemen sökmeye davranmışlar. Şeyh Fehim hazretleri ehemmiyet vermemiş. “Siz nasıl görürseniz, öyledir”buyurmuş. Câmi pencereleri de artı şeklindedir. Bunun sonu gelmez.

Nikâha dair bazı mes'eleler

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki:

Eşler arasında on sene gibi uzun müddetli küslükler veya ayrılıklar yaşansa, nikâha bir zarar gelmez. Ancak erkek, dört ay veya daha fazla bir zaman için zevcesine yaklaşmayacağına yemin etse, yani îlâ yapsa, bu zaman içinde de yaklaşıp yemin kefareti vermez ise, müddetin bitiminde nikâh bozulur, talâk vâki olur.

Suyun oturarak içilmesini emir buyurmuştur

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki:

*Resulullah efendimiz aleyhisselam,suyun oturarak içilmesini emir buyurmuştur. Kendisi ayakta su içmiş ise de, bunun zemzem olduğu ve hürmeten ayakta içtiği veya seferde oturacak yer bulamadığı için ayakta içtiği bildirilmiştir. Şu halde zemzem, abdestten artan su ve ilaç için içilen su dışında suyun oturarak içilmesi sünnettir.

*Elifbayı, cünüb bile tutabilir. Zira Mushaf hükmünde değildir. Yalnızca mushafı veya içinde ayet-i kerimelerin fazla olduğu cüz ve tefsir gibi kitapları abdestsiz tutmak câiz değildir. Torba içinde veya bitişik olmayan havlu gibi bir şeyle tutmak câizdir.

*Avret mahalli kapalı olsa bile, gusl abdesti için herhangi bir dua bildirilmedi.

Ebced hesabı mes'elesi

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki:

Ebced hesabı, Arab alfabesinde harflerin rakam değeri bulunduğu faraziyesine dayanan bir sanattır. Daha ziyade hâdiselere tarih düşürmek için edebiyatta kullanılır. İnsanların karakteri, olmuş veya olacak hiçbir hâdise buna bağlanamaz..Binaenaleyh aklen ve dinen ciddiye alınacak bir husus değildir. İnsanların burcu, doğum tarihi değil; genetik hususiyetleri, doğup büyüdüğü çevre, karakterinde çok daha tesirlidir. *

Bir kimsenin, övüldüğü zaman estağfirullah demesi : Nezâket ve tevâzu icabı söylenen bir sözdür. Ben bu övgüye lâyık değilim; böyle sanmaktan dolayı Allahü teâlâdan istiğfar dilerim demektir.

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki:

Kadınlar, saçlarını deve hörgücü gibi yapmaktan hadis-i şerif ile men ediliyor. Bundan kastedilen : Uzun saçı örmek, at kuyruğu yapmak ya da ensede toplamak caizdir. Tepede toplamak hadis-i şerif ile men edilmiştir.*Üzüm çekirdeğinin zararlı olduğu dinî âdâb kitaplarında yazıyor. Tabibler de tavsiye ediyor..Âdâb kitaplarında men edilen, bütün olarak yenilmesidir. Çiğnenerek veya ezilerek yenebilir. *Talâkla alâkalı hükümlerde :Nikâh hangi mezhebe göre kıyılmış ise, şartları ve hükümleri de ona göre tayin edilir. *Ezanı ve Kur’an-ı kerimi harflerini değiştirmeksizin güzel ses ve makamla okumanın müstehab olduğu hadis-i şerif ile sâbittir. Osmanlılarda her vaktin ezanı farklı bir makamda okunurdu.

Himmet nedir?

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki:

Himmet, gayretini arttırmak mânâsına gelir. Evliyanın himmeti, bir işin tahakkuk etmesi veya etmemesi için teveccühünü teksif etmesi demektir. Himmetü’r-ricâl takla’ul-cibâl (Büyüklerin himmeti, dağları yerinden oynatır), hadis-i şeriftir.

Süt akrabalığı emen çocuk içindir

 Hüseyin bin said hazretleri buyurdular ki:

Üç erkek kardeş olsa, bunların en büyüğü bir kadını emse, en küçük erkek kardeş bu kadının kızı ile evlenebilir mi?.Süt akrabalığı emen çocuk içindir. Çocuğun akrabaları işin içine girmez. Birinci erkek, kızın süt kardeşidir. Diğer erkekler değildir. Nikâh caizdir. *Başka elbisesi varsa veya temizleme imkânı varsa tozlu veya kirli elbise ile namaz kılmak mekruhtur.

Abdülhakim Arvâsî sayesinde

 *1985 yılının Kurban bayramında Hocamız, Cağaloğlu'ndaki gazete merkez binasına ziyarete gelmişlerdi. "Belki de bu birlikte oluşumuzun sonuncusu olabilir" dediler. Bunun üzerine Hasan doğar çok ağladı. Beraber resim çektirdik. O resim çekildiğinde, Enver abi Hocamız'a benim Ankara'ya gideceğimi arz etti. Hocamız bana, Efendi hazretleri'ni ziyaret etmemi emredip, selâmlarını ilettiler.

* Ankara'ya gittiğimde Efendi Hazretleri'ni ziyaret ettim. O gece Arif Güneş Abi'nin evinde, rüyamda, İstanbul'un tepelerinde milyonlarca kişi gördüm. Kendime "Maşallah, bu insanlar Hocamız sayesinde ne kadar şanslı" dedim. Arkamda duran, kendisini görmediğim bir kimseler, "Abdülhakim Arvâsî sayesinde" dediler. Sabah kalktığımda Arif Güneş'e rüyayı anlatıp, Abdülhakim Arvâsî diye birisi var mı diye sordum. " Dün ziyaret ettik ya" dedi. O zaman Efendi Hazretleri'nin, Abdülhakîm Arvâsî ile aynı kişi olduğunu anlamıştım. Enver Abi'ye rüyamı anlattım. "Hak bir rüya. Tüm nimetler bizden önceki büyüklerden bize geliyor" dedi. Sabah namazından bir müddet sonra tekrar yatmıştık. Yine öyle mübarek bir rüya görmek istiyordum. Abdestli ve sağ yanıma yatmıştım. Rüyamda Hocamız'ı gördüm. Çok güzel bir çardakta idim. Hocamız geldi ve dizlerinin dibine oturmamı söyledi. Ona pür dikkat bakarken, gözlüklerimi aldı ve bana onların yerine yenisini yapıp vereceğini ama, bunda tek bir cam olacağını söyledi. Tamamlandığında tekrar bir araya girip çay içeceğimize söz verdiler. 

[Hüseyn Hilmi Işık Efendi ile Hatıralar,1.cild,sf: 13]

(Abdullah Yerebakan ağabeyin hatıralarından bir kesit)