*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Hiç *Cehennem*’e girmiyecek olan, doğrudan doğruya *Cennet*’e gidecek olanlar, sâdece *Ehl-i sünnet* yolunda olan *Müslümân*’lardır.
Bu *Yol*, Peygamber aleyhisselâmın *Yolu*’dur. Ehl-i sünnet ne demek? Ehl-i sünnet, *Dört mezheb’den birinde bulunmak demekdir*.
Elhamdülillah, Rabbimiz bize *Ehl-i sünnet*’den olmayı *Nasîb* etmiş.
Allahü teâlâ bizi *Cehennem*’den kurtulacak olan ve doğrudan *Cennet*’e gideceklerden eylemiş. Ne büyük *Ni’met*.
Onun için *Rabbimiz*’e ne kadar *Şükr*’etsek azdır kardeşim. Allahü teâlâ hepimize *Din* ve *Dünyâ* seâdeti versin.
******
*Îmân* demek; *Âmentü*’de bildirilen altı tâne îmânın şartına *İnanmak*, İslâmiyeti *Kabûl* etmek ve *Beğenmek*’dir.
Pekiii İslâmiyet nedir? Allahü teâlânın *Emir*’lerine ve *Yasak*’larına, *İslâmiyet* denir.
Demek ki, Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını *Kabûl* edip, *Beğenmek*, bir de *Âmentü*’nün şartlarına inanmak. İşte *Îmân* budur.
*Âkıl* olan, yâni *Akıllı* olan insan, bunları hemen *Kabûl* eder. Allahü teâlâ, *Fâide*’li olan şeyleri emretmiş, elbette yapacağız. *Fâide*’si bizedir.
*Zarar*’lı olan şeylerden de sakınacağız ki, *Zarar*’ı bizedir. Ama bir insan, aklına uymayıp da *Nefs*’ine uyarsa, o zaman *Felâket*’e gider.
İnsanın nefsine *Tatlı* gelen şeyleri Allahü teâlâ *Yasak* etmiş, nefsine *Güç* gelen şeyleri ise *Emr* etmişdir.
O’nun *Emr*’etdiği şeyler, nefse *Zor* geliyor. Aksine Rabbimizin *Yasak* etdiği şeyleri, *Nefs* seviyor, onlardan *Lezzet* alıyor.
Kim *Nefs*’ine uyup da mâzallah Allahü teâlânın *Emir*’lerini ve *Yasak*’larını beğenmiyor, kabûl etmiyorsa, işte buna *Kâfir* denir.
İsterse *Âmentü*’nün altı şartına da inansın, yine *Kâfir*’dir. Peki, *İslâmiyet* nedir?
Allahü teâlânın *Emir*’lerine ve *Yasak*’larına *İslâmiyet* denir. İslâmiyeti kabûl etmiyen, beğenmiyen, *Kâfir* olur.
Niçin islâmiyeti kabûl etmiyor? *Nefs*’ine tâbi oluyor da onun için. Hâlbuki *Nefs*, insanın *Düşman*’ıdır. İnsan, düşmanına *Tâbi* olur mu?