*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Bir gün âbilere dedim ki: Bu yahûdîler, bir kelime için, koca bir kitap yazarlar. Meselâ bir siyah köpeğe *Arap* demek için, bir roman yazarlar, tiyatro yaparlar, filim çevirirler.
Yâhut da, yine temiz gençleri aldatmak için, meselâ onlara *Allah* yerine *Allah baba* dedirtmek için, bir kitap yazarlar.
Böylece bir *mürşid-i kâmil* görmiyen, dînini tam öğrenmiyen gençlerin îmânını çalarlar kardeşim. Bilmiyorlar çünkü. Doğrusunu bilseler, aldanmazlar.
Meselâ sarıklı sakallı, *hoca* şeklindeki bir sanatçının yapdığı harekete, bir *kahkaha* atsa, mâzallah *Küfr’e* girer, îmânını kaybeder.
Çünkü dînen *kutsal* olan şeylere saygısızlık, *Küfr’e* sebep olur. Onun için böylelerini seyretmek uygun değil kardeşim.
Bu gün de bitdi. Bugün akşama kadar, kim bilir, kaç bin nefesimizi mevcutdan harcadık. Çünkü cenâb-ı Hak, insanları yaratmadan evvel, *iki* şeyi ezelde takdîr etdi, yazdı.
Bir tânesi *Rızk*’ımız, ikincisi *Nefes*’lerimiz. Bunlar sayılı, belli. Ezelde takdîr edilmiş. Hattâ her rızkın üzerinde, kime âitse, onun *İsmi* yazılı efendim.
Hiç kimse, kimsenin rızkını yiyemez. Ve hiç kimse, rızkını bitirmeden ölmez. Cenâb-ı Hakkın takdîri böyle. Allahü teâlânın işlerinde karışıklık olmaz. İnsanların işi karışıkdır.
*Elâ bi zikrillahi tatmeinnül kulûb*, sadakallahül azîm. Yâni kalblerin ferahlaması, sıkıntının giderilmesi, ancak *cenâb-ı Hakkı* hâtırlamakla mümkündür.
Eğer hâtırlıyamıyorsan, hâtırlıyan biriyle berâber ol, aynı şey. Yâhut da o zâtın *Kitâb*’ını oku, hâtırlatır sana. *Kabri*’ne git, *Rûhu*’na oku, hâtırlatır sana.
Namaz kıl, Kur’ân-ı kerîm oku, hâtırlarsın. Çünkü *Zikr* kelimesi, hatırlamak demekdir kardeşim. Düşünün ki, Allahü teâlânın *İlmi* sonsuz, *Kudreti* de sonsuz.