Amansız Fırtına ve Hüdayi Yolu | Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri

Amansız Fırtına ve Hüdayi Yolu | Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri

Sultan Ahmet Camii'nin banisi yani yaptıran kişisi Sultan I. Ahmet Han'dır. Hatta yaptırmakla kalmamış inşasında bizzat taş taşıyarak çalışmıştır. İşte bu caminin inşaatı bitmiştir ve sıra açılış yapılmasındadır. Bunun için çok sevdiği hocası Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri'ni çağırır. Kendilerini şereflendirmelerini arzu ettiğini söyler. Hüdayi Hazretleri'de onu kıramaz ve peki der. Ancak açılış günü bir fırtına çıkar ve boğaza bırakın kayığı gemiler bile çıkamaz. Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri ise söz vermediği için mutlaka gitmek istemektedir.

Devamı yayında... Haydi buyurun... 

"Şu Kapıdan Giren İlk Kişi Yazsın Ya Resulullah!" | Hazreti Muaviye radıyallahü anh

"Şu Kapıdan Giren İlk Kişi Yazsın Ya Resulullah!" | Hazreti Muaviye radıyallahü anh

Hazreti Muaviye radıyallahü anh efendimiz, Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem tarafından, "Onu Allahü teala da seviyor, Peygamberi de seviyor, melekler de seviyor" mübarek sözleriyle müjdelenmiş bir kişidir. Aynı zamanda peygamber efendimiz tarafından halife olacağı müjdelenen kişilerden bir tanesidir. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem ile de üst kuşaklardan akrabalığı vardır. Aynı zamanda Hazreti Muaviye'nin radıyallahü anh kız kardeşi, Peygamber Efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem hanımlardan bir tanesi olan Ümmü Habibe validemizdir.

Devamı yayında... Haydi buyurun...


"Allah Devletimi Bu Hale Getirenlerin Cezasını Versin" | II.Abdülhamid Han - Beylerbeyi Sarayı

"Allah Devletimi Bu Hale Getirenlerin Cezasını Versin" | II.Abdülhamid Han - Beylerbeyi Sarayı

Sultan II.Abdülhamid Han, hal edilip tahttan indirildikten sonra Selanik'e sürgün edildi. Onun gölgesinden bile korkan İttihat ve Terakki, şehzadeler ile bile görüşmesine müsaade etmediler. Dünya ile tamamen irtibatını kestiler. Bu zaman içerisinde beceriksiz idareleri sebebiyle Balkan harbini çıkarttılar ve teker teker devletleri kaybetmeye başladılar. Neticede düşman askeri Selanik kapısına dayandı. Sultan II.Abdülhamid Han da tehlikeye girdi.

Devamı yayında... Haydi buyurun... 

"O Dediyse İnandım, Kudüs'e Gidip Gelmiştir, Doğrudur!" | Ebu Bekr-i Sıddık radıyallâhu anh

"O Dediyse İnandım, Kudüs'e Gidip Gelmiştir, Doğrudur!" | Ebu Bekr-i Sıddık radıyallâhu anh

38 yaşında müslüman olmakla şereflenen Hazreti Ebû Bekir; Peygamberlerden sonra, Eshâb-ı kiramın ve insanların en üstünüdür. Peygamber efendimizin ikinci halifesidir 63 yaşında iken hicretin 13 yılında Cemaziyelâhir ayının yedisinde Pazartesi günü hastalandı. 15 gün hasta olarak yattıktan sonra vefât etti. Peygamber efendimizin kabrinin bulunduğu Hücre-i Se’âdete defn edildi. Ebû Bekir (radıyallahü anh) Aşere-i Mübeşşerenin yani Cennetle müjdelenen on sahabenin birincisidir. Peygamber efendimizin kayınpederi, Hazreti Âişe’nin babasıdır. Ebû Bekir (radıyallahü anh)’ın Resûlullah efendimize fevkalâde sadâkat ve sevgisi vardı.

Devamı yayında... Haydi buyurun... 


"Server-i Alemin Giydirdiği Elbiseyi, Ben Çıkarmam" | Hazreti Osman-ı Zinnûreyn radiyallahü anh

"Server-i Alemin Giydirdiği Elbiseyi, Ben Çıkarmam" | Hazreti Osman-ı Zinnûreyn radiyallahü anh

Eshâb-ı kirâm’ın en büyüklerinden ve Peygamberimizin (aleyhisselâm ) dâmâdı, üçüncü halifesidir. Abd-i Menafta Peygamberimizin (aleyhisselâm) temiz nesebi ile birleşir. Dünyada iken Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Hazreti Osman, ilk müslüman olanların beşincisidir. Müslüman olmadan önce ticâret ile uğraşırdı. İslâmiyet gelmeden önce Hazreti Ebû Bekir ile yakın arkadaş ve dost idi. Ona karşı içten bir sevgi duyar, iş husûsunda da görüşüp konuşurlardı. O da Hazreti Ebû Bekir gibi cahiliyet devrinin kötülüklerinden uzak durmuştur. 

Devamı yayında... Haydi buyurun... 

Mescid-i Aksa'yı Bekleyen Son Osmanlı Askeri | Iğdırlı Onbaşı Hasan ve Kutsal Nöbeti

Mescid-i Aksa'yı Bekleyen Son Osmanlı Askeri | Iğdırlı Onbaşı Hasan ve Kutsal Nöbeti

"Mevki Kudüs. Mekân Mescid-ül Aksa, Tarih 21 Mayıs 1972 Cuma. Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Kapalı Çarşısı’nda rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid-ül Aksa’nın önüne kavuşturur. Miraç mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıblemize yani... Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hâlâ bizim lâkabımızla anılır."

Devamı yayında... Haydi buyurun... 

Mesir Macunu ve Sıtma Suyunun Bulunması | Merkez Efendi rahmetullahi aleyh

Mesir Macunu ve Sıtma Suyunun Bulunması | Merkez Efendi rahmetullahi aleyh

Merkez Efendi Manisa'da İstanbul'a hocasını görmek için yola çıkar. Ancak yolda bir köye rastlarlar. Biraz dinlenmek, istirahat etmek isterler. Ancak köyde adeta in cin top oynuyordur. Sokaklarda kimse yok, hatta köpekler bile gezmemektedir. Merkez Efendi'nin hanımı Rahime Haltun durumdan tedirgin olur ve geri dönmek ister ancak kendisi işin iç yüzünü öğrenmek ister. Bu sırada evlerinden birisinden bir inleme gelir ve atını oraya doğru yöneltir.

Devamı yayında... Haydi buyurun... 

İnşaata Taş Taşıyan Padişah ve Kurnaz Talebe

İnşaata Taş Taşıyan Padişah ve Kurnaz Talebe | I. Ahmet Han - II. Mahmud Han

Bütün Osmanlı padişahları eğitime çok ehemmiyet verirdi. Sık sık çıkar medreseleri ve okulları gezerlerdi. Yine böyle bir denetleme ve gezi esnasında bu sefer bir Kuran-ı Kerim kursuna girerler. Hocaları ve talebeleri dinleyen ve onların muvaffakiyetlerini gören padişah mutlu bir şekilde ayrılmak üzereyken talebe bir çocuğa gözü takılır ve aralarında ilginç bir muhabbet olur.
------
Osmanlı Padişahlarının neredeyse hepsi hatta hanımları cami yaptırmanın ne kadar mühim bir ibadet olduğunu çok iyi biliyorlardı. Padişahların hepsi evliya idi ve bu sebeple her biri cami yaptırmak için birbirleri ile yarışırlardı. Sultan I. Ahmet Han da bunlardan bir tanesi hatta Türkiye'ye misal olan bir caminin banisi oldu. Sultan I. Ahmet Han ve yaptırmasıyla ilgili kıssalar anlatıyoruz.

Devami yayinda... Haydi buyurun... 

Ak Şeyh'in Öğrettiği Kıymetli Dua

Ak Şeyh'in Öğrettiği Kıymetli Dua | II.Mehmet Han ve Akşemseddin Hazretleri

İstanbul'un fethinin üzerinden bir müddet geçmiştir ve Akşemseddin Hazretleri de İstanbul'dadır. İstanbul'un çeşitli camilerinde vaazlar verir, o kısa sürede bile talebeler yetiştir. Bu arada Eyüp Sultan Hazretleri'nin kabri ve cami müştemilatı da bitmiştir. Onun açılışı yapılacaktır. Akşemseddin Hazretleri de bu açılış sonrası memleketine dönmek istemektedir. Padişahın gönlü istemez ama hocasına da bir şey diyemez. Yalnız bir ricası vardır. Kendisinden kıymetli bir dua ister. Mübarek dua eder etmesine ama padişah çok hoşnut olmaz.

Devamı yayında... Haydi buyurun...

İLMİHALİN ÖNEMİ

Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye kitabı, İslâm âlimlerinin eserlerinden tercüme edilerek hazırlanmıştır. İçinde yazarına âit hüküm bildiren bir kelime yoktur. Bu yüzden çok kıymetlidir. Bu kitabı çok okumalıdır. 

Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Allahü teâlânın çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve başkalarına öğretendir.”

Şevahid-ün Nübüvve kitabında buyruluyor ki: “Allahü teâlâ, bir kulunu severse, onu fıkıh ilmiyle meşgul eder. Sonra da fıkıh âlimi olur.” Demek ki bu kitabı okumak, Allahü teâlâ tarafından sevilmiş olmanın alâmetidir. Sevilmemenin alâmeti de, malayâni ile, faydasız veya zararlı şeylerle meşgul olmaktır.

Rastgele çok kitap okuyan sapıtır, yoldan çıkar. Ancak bir mürşid-i kâmil görmüşse, ondan hakkı bâtılı öğrenmişse, o kendini korur, onun çok kitap okumasının zararı olmaz. Her kitap, o günün şartlarında, o günün insanlarına, o günün ihtiyaçlarına cevap olarak yazılmıştır. O kitapların içindekilerden bugüne âit olanlar, seçilerek Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye kitabına konmuştur. Bu çok önemlidir! Onun için bu asrın mürşid-i kâmili Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye’dir. Çünkü yüzlerce âlim ve evliyâ zatın mübârek sözleridir. Bu kitabı okuyup anlayan, âlim olur. Öğrendikleriyle amel eden de, evliyâ olur.

Kur’ân-ı kerîmin tefsirini öğrenmek isteyen, İlmihâli okuyup anlamaya çalışmalı. Kur’ân-ı kerîmin asıl gayesi, (Bu yenir, bu yenmez, bu serbest, bu yasak, bu yapılır, bu yapılmaz, bu sevilir, bu sevilmez...) diye öğretmektir. Orada Cennetliklerin ve Cehennemliklerin hâlleri bildirilmiştir.

Dolayısıyle Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye kitabı, Kur’ân-ı kerîmin açıklamasıdır. Ona uyan da, İslâmiyete uymuş olur.

www.hakikatkitabevi.com

Kalbinde zerre kadar îmânı olan cehennemde sonsuz olarak kalmayacak

("Kalbinde zerre kadar îmânı olan Cehennemde sonsuz olarak kalmayacak, çıkarılacaktır..!") 

İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:

“Cehennemde sonsuz olarak yanmak, küfrün karşılığıdır. Bir kimse, dinde inanılması lâzım olan şeylerden, bir tânesine bile inanmamış veyâ şüphe etmiş yâhut beğenmemiş ise îmânı gider, kâfir olur. 

Bir kimse de, Kelime-i tevhîd söyleyip, bunun mânâsını kabûl eder, Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın Peygamberidir, her sözü doğrudur, güzeldir deyip, ona uygun olmayanlar yanlıştır, fenâdır diye inanırsa ve son nefesinde de öyle ölüp, âhırete, bu îmân ile giderse, bu kimse, kâfirlere mahsûs olan âdetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yaptıklarını yaparsa Cehenneme girer. 

Amma, kalbinde zerre kadar îmânı olduğu için, yani bildirilenlere kısaca inandığı için Cehennemde sonsuz kalmaz. 


Kısaca inanmış olmak için, dinde inanılması lâzım olan şeylerden birini işitince, şüphe etmeden inanması lâzımdır. 

Bir gün, bir hasta ziyâretine gitmiştim. Ölüm hâlinde idi. Kalbine teveccüh ettim. Kalbi kararmış idi. O zulmetin temizlenmesi için çok uğraştım, fayda vermedi. Uzun zamân yokladıktan sonra, o siyâhlıkların, kâfirlik bulaşıklıkları, sıfatları olduğu, kâfirler ile ve küfür ile olan bağlılığından, berâberliğinden olduğu anlaşıldı. O kadar uğraştığım hâlde, o zulmetler temizlenemedi. Bunların ancak, küfrün cezâsı olan, Cehennem ateşi ile temizleneceği anlaşıldı. Fakat, kalbinde zerre kadar îmân nûru da görüldüğünden, bunun sâyesinde Cehennemden çıkarılacaktır. Hastayı bu hâlde görünce, cenâze namâzını kılayım mı, diye düşünceye daldım. Kalbimi uzun zamân yokladıktan sonra, kılmak lâzım olduğunu anladım. Demek ki, kalbinde îmân varken, zarûret olmadığı hâlde bile kâfirlerle düşüp kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenâze namâzlarını kılmalıdır, bunları kâfir bilmemelidir. Bunların, îmânları sâyesinde Cehennemden çıkacaklarına inanmalıdır. Fakat, hiç îmânı olmayanlara, Muhammed aleyhisselâmın bir sözünü ve âdetini bile beğenmeyenlere af ve mağfiret yoktur ve küfürlerinin karşılığı olarak Cehennem azâbında sonsuz kalacaklardır.

Hülâsa, kâfirlerin âdet ve merâsimlerine katılanda, zerre kadar îmân varsa yani kalbinden kelime-i tevhîdin mânâsına, kısaca inanmış ise, îmânı gideren bir iş ve sözde bulunmadı ise, Cehennem azâbına girecek ise de, Cehennemde ebedî kalmayacaktır.


TÖVBE ETMEDEN ÖLENLER

Îmânı olanlardan büyük günâh işleyen ve tövbe etmeden ölenlere gelince, Allahü teâlâ, bu günâhları isterse affeder, isterse günâhı temizleninceye kadar, Cehennemde azâb eder. Cehennem azâbı, küfür sıfatları ve bulaşıklıkları içindir. 

Küfürden kaçınan îmân sâhiplerinin yaptıkları büyük günâhlar, yâ îmânları hürmetine, cenâb-ı Hakkın merhameti ile veyâ tövbe etmeleri ile yâhut şefâate kavuşmaları ile affolunur. Böyle affolmıyanlar, dünyâ sıkıntıları ve dertleri ile veyâ son nefeste cân verirken, çekecekleri zahmetler ile temizlenir. 

Bunlarla da temizlenmezse, bâzıları kabir azâbı çekmekle affa kavuşur. Bâzıları ise, kabir azâbı, sıkıntıları ve kıyâmet gününün şiddetleri ile af olunup, günâhları biter ve Cehennem azâbı ile temizlenmeye lüzûm kalmaz. Nitekim, Enâm sûresinin 82. âyetinde meâlen;

(Îmân edip de îmânlarını şirk ile bulaştırmayanlar, Cehennemde ebedî kalmaktan emîndirler. Onlar için, bu korku yoktur) buyuruldu...” 


Mü’minin, büyük dahi olsa, günâh işlemekle îmânı gitmez, kâfir olmaz. Kalbinde zerre kadar îmânı bulunanı, günâhlarının çokluğu sebebi ile Cehenneme soksalar da, günâhları kadar azâb edip, sonunda, Cehennemden çıkarılır. 

Peygamber efendimiz;

(Kalbinde zerre kadar îmânı olan Cehennemde sonsuz olarak kalmayacak, çıkarılacaktır) buyurmuştur.

Müslümânların zerre kadar îmânı olanların hepsi sonunda, hattâ çok zamân Cehennemde kaldıktan sonra bile, merhamete kavuşacaktır. Fakat rahmete, merhamete kavuşabilmek için, ölürken îmân ile gitmek şarttır.  sonra bile, merhamete kavuşacaktır. Fakat rahmete, merhamete kavuşabilmek için, ölürken îmân ile