Kazâ ve kader mes'elesinde hayret çok olduğundan,kazâ ve kadere tealluk eden suâl ve cevâblar bir takım evhâm ve hayaller tevlîd etmek istidâdında bulunduğundan birkaç çeşit ifâdeler ile beyân etmek isterim. Tâ ki muhâtab her nev'i kelâma göre bir şeyler anlasın ki,mes'ele tam bir vuzûh ile inkişâf etsin.
Kader, ezel-i azâlde [ezellerin ezelinde] ileride vâkı' olacak vâkı'alara olacağı gibi ilm-i ilâhînin teallukundan ibârettir.
Hâlık-ı kâinat celle celâlühü halk buyurduğu şeyleri [onların öyle yapacaklarını] bilmiş de halk etmiş, işte bu ilim kaderdir.
Kader îlm-i ilâhînin, kâinâtın hılkatından evvel kâinâtı,halk edeceği keyfiyete olacağı gibi teallukundan ibârettir.
Mâdem ki hâlıktır,mahlûkata elbette âlimdir. İşte bu ilim kaderden ibârettir.
Ehl-i sünnet vel-cemâat kadere îman etmiş ve kadere îmanı erkân-ı îmandan [imanın esaslarından] ad eylemiştir.Ya'ni kadere îman etmez ise, mümin değildir dediler.
Kaderin hayrı ve şerri,tatlısı ve acısı Allahu teâladandır.Zirâ kader,bildiği şeyleri îcâd ve ihdâs demektir.
(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)