"İnsan, rüyâ gördüğü zaman onun rüyâ olduğunu bilmez, gerçek zanneder, uyanınca kendi kendine; meğer bu gördüklerim rüyaymış, der. Aynen bunun gibi ölünce de dünya hayatının bir rüyâ gibi olduğunu anlar."
Rüya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rüya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rü'yâlar isti'dâdı haber verir
Resûlullahı "sallallahü aleyhi ve sellem",rü'yâda görmek, Medîne-i münevverede medfûn olduğu sûretle meşrût değildir. [O şeklde görmek şart değildir.] Her ne sûretle müşâhede olunursa, ümmiddir ki, şeytân onun sûretine giremez. Lâkin, rü'yâlar isti'dâdı haber verir, hâsıl olacağını göstermez. 6/219.
(Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî kuddise sirruh)
Kıymetsiz yazılar, sf: 290
Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin Gördüğü Bir Rüya
Nehri isimli kasabada din ve fen ilimleri üzerine tahsil
görüyordum. Ramazan ayını ailemle birlikte geçirmek üzere memleketime
döndüm. Henüz ilk mektep kitaplarını tahsil ettiğim zamanlardı. Ramazan
ayının on beşinci Salı gecesi, rüyada Allah'ın Resulünü gördüm. Yüce bir
taht üzerinde risalet makamında oturmuşlardı. Onun heybet ve celali
karşısında dehşete düşmüş, yere bakarken, arkamdan bir kimse yavaş yavaş
sağ tarafıma yanaştı. Göz ucuyla kendisine baktım. Kısaya yakın orta
boylu, sakallı, aydınlık alınlı bir zat... Bu zat sağ kulağıma
işitilmeyecek kadar hafif bir sesle, fıkıh ilminin hayz meselelerinden
bir sual sordu: "Hayz zamanında bir kadının, camiye girmesi uygun
değilken, iki kapılı bir caminin bir kapısından girip öbür kapısından
çıkmakta şer'an serbest midir?" Allah Resulünün heybetlerinden
büzülmüştüm. Suali tekrar sormaması için gayet yavaşça ve alçak bir
sesle; "Dinin sahibi hazırdır, buradadır" diye cevap verdim. Maksadım,
onun huzurunda kimsenin din meselelerine el atamayacağını anlatmaktı.
Resulullah efendimiz, ses işitilemeyecek bir mesafede bulunmalarına
rağmen cevabımı duydular. Durmadan;"Cevap veriniz!" diye üst üste iki defa emir buyurdular.
Ertesi gün, öğle namazı vaktinde pederimin camiye geliş yolları üzerinde durdum. Kendilerine bir şeyi arz edeceğimi hissederek yanıma geldiler. Rüyamı anlattım. Yüzlerine büyük bir sevinç dalgası yayılırken; "Seni müjdelerim! Âlemin Fahri seni mezun ve din bilgilerini tebliğe memur buyurdular. İnşâallah âlim olursun! Bütün gücünle çalış" diyerek rüyamı tabir etti. Babama; "Kâinatın efendisi huzurunda, bunca din meselesi dururken bana hayz bahsinden sual açılmasının ve cevabının tarafımdan verilmesi hakkındaki Resulullahın emrinin hikmeti nedir?" diye sordum şu cevabı verdi:
"Hayz, fıkıh bilgilerinin en zoru olduğu için, böyle bir sual, senin ileride din ilimleri bakımından çok yükseleceğine işarettir.”
Bu rüyadan sonra, on sene müddetle, Cuma gecelerinden başka hiç bir geceyi yorgan altında geçirdiğimi hatırlamıyorum. Sabahlara kadar dersle uğraşıp insanlık icâbı uykuyu kitap üzerinde geçirdim. İnsan gücünün üstünde denilebilecek bir gayret ve istekle çalıştım.
Ertesi gün, öğle namazı vaktinde pederimin camiye geliş yolları üzerinde durdum. Kendilerine bir şeyi arz edeceğimi hissederek yanıma geldiler. Rüyamı anlattım. Yüzlerine büyük bir sevinç dalgası yayılırken; "Seni müjdelerim! Âlemin Fahri seni mezun ve din bilgilerini tebliğe memur buyurdular. İnşâallah âlim olursun! Bütün gücünle çalış" diyerek rüyamı tabir etti. Babama; "Kâinatın efendisi huzurunda, bunca din meselesi dururken bana hayz bahsinden sual açılmasının ve cevabının tarafımdan verilmesi hakkındaki Resulullahın emrinin hikmeti nedir?" diye sordum şu cevabı verdi:
"Hayz, fıkıh bilgilerinin en zoru olduğu için, böyle bir sual, senin ileride din ilimleri bakımından çok yükseleceğine işarettir.”
Bu rüyadan sonra, on sene müddetle, Cuma gecelerinden başka hiç bir geceyi yorgan altında geçirdiğimi hatırlamıyorum. Sabahlara kadar dersle uğraşıp insanlık icâbı uykuyu kitap üzerinde geçirdim. İnsan gücünün üstünde denilebilecek bir gayret ve istekle çalıştım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)