*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Merhûm *(Mehmed Dârende)* kardeşimiz, ömrünü dîn-i İslâma hizmetle geçirdi. Bütün düşüncesi *(Hizmet)* idi. Kalbinde, İslâma hizmet düşüncesinden başka bir *(Şey)* yok idi.
*(Emr-i mâruf)* yapması ve islâmiyeti *(Yayma)* gayreti, akılla anlaşılamıyacak derecede idi. Emr-i mâruf için istirâhatini *(Terk)* etdi.
Gecesi, gündüzü ve her ânı *(Hizmet)* etmeyi düşünmekle geçti. Allahü teâlânın dînini *(Teblîğ)* etmekle geçdi. Zâten başka hiçbir *(Düşünce)* si yok idi.
Ömrünü dîn-i İslâma hizmet için *(Vakf)* etmişdi. Adapazarı’nda yol kenarında bulunan kalabalık bir *(Kahvehâne)* görünce, buraya girdi.
Bu kahvede bulunanlara yarım sâat *(Emr-i mâruf)* yapdı. Ehl-i sünnet âlimlerinin eserlerinin *(Kıymet)* ini anlatdı. Kahvehânedekiler Onun anlatdıklarına *(Hayrân)* oldular.
Seâdet-i Ebediyye ve diğer kitaplarımızı *(Kapış)* dılar. Sonra abdestli olarak diğer bir kahvehâneye girmek için çıktı.
Ana yoldan *(Karşı)* ya geçerken, bir otomobilin kendisine çarpması netîcesinde *(Şehîd)* oldu ve sevdiklerine kavuşdu.
Ey Mehmed Dârende! Aramızdan ayrılmakla bizleri *(Mahzûn)* etdin. *(Kevser)* şerâbına, *(Cennet)* ni’metlerine ve *(Hûri)* lere kavuşdun.
Bu ni’metler sana âfiyet olsun. İnşallah âhiretde bizlere de *(Şefâat)* çi olursun.
Ey Dârende! Bu mübârek *(Hizmet)* ini, senin bırakdığın yerden bizler devâm etdireceğiz. Bu husûsda *(Müsterîh)* ol kardeşim!