Efendi Hazretleri (kaddesallahu teala sirreh), aklın izâhı meyanında devamla buyurdular:
“Ukûl-i sakîme (kusurlu akıllar); bunların (akl-ı selîmin) aksi ve nâkîz-i (tersi) olan şeylerdir. Düşündükleri şeylerde ve yaptıkları işlerde ekseriya yanlış düşünürler, yanlış yaparlar. Mûcib-i melâlet ve melâmet ve hasaret ve nedâmet (üzüntüye, ayıplanmağa, ziyana ve pişmanlığa sebeb olur). Telehhüf ve tessüfleri (üzüntü ve esefleri) artar.
Mü’minin dînî aklı ve dünyevî aklı olduğu gibi, kâfirin dahi dînî ve dünyevî aklı vardır. Kâfirin dünyevî aklı dînî aklından kâmildir (üstün, fazladır). Bu dahi, dâimi ve müstemîr (devamlı) değildir.”
(Son Halkalar I, sh 447)