“İnsanın evvela kendine, hareketlerine, azasına adalet etmesi lazımdır. İkinci olarak, çoluk çocuğuna, komşularına, arkadaşlarına adalet yapması lazımdır. Adliyecilerin ve hükümet adamlarının da, millete adalet yapması lazımdır. Demek ki, bir insanda adalet huyunun bulunabilmesi için, önce kendi hareketlerinde, azasında adalet bulunmalıdır. Her kuvvetini, her azasını, ne için yaratıldı ise, o yolda kullanmalıdır. Allahü teâlânın adetini değiştirip, onları aklın ve islâmiyetin beğenmediği yerlerde kullanmamalıdır. Çoluk çocuğu varsa, onlara karşı da, akla ve dine uygun hareket etmeli, dinin gösterdiği güzel ahlaktan sapmamalıdır. Güzel ahlâk ile huylanmalıdır. Hakim, vali, kumandan ve herhangi bir amir ise, yine ibadetleri yaptırmalı ve yapmalıdır. Böyle olan kimse, bu dünyada, Allahü teâlânın halifesi olmuştur. Kıyamette de adiller için vaad edilen nimetlere kavuşur. Böyle bir hayırlı kimsenin hayır ve bereketi, onun bulunduğu talihli zamana, mübarek yere ve orada bulunmakla bahtiyar olan insanlara, hayvanlara, hatta nebatlara ve rızıklara sirayet eder, yayılır. Fakat, Allah korusun, bir yerdeki hükümet adamları, şefkatli, iyi huylu, adaletli olmazsa, insan haklarına saldırırlar, zulüm, yağma, işkence yaparlarsa, bunlar adalet erbabı değil, iblislerin ahbabı, şeytanların yoldaşlarıdırlar.
Emri altında olanlara merhamet etmeyenler, kıyamet günü Allahü teâlânın merhametinden uzak kalacaklardır. (Men, lâ yerham, lâ yurham!) buyurulmuştur ki, acımayana acınmaz demektir. Böyle zalimlerin topluluğuna hükümet değil, eşkıya denir. Bunlar, birkaç senelik, muvakkat dünya zevkleri için, milyonlara eziyet ederler. Fakat, zulümlerinin cezasını çekmedikçe, bu dünyadan gitmezler. O kadar refah ve lezzetler içinde oldukları halde, elbette şiddetli sıkıntılar, büyük dertler yakalarını bırakmaz. O saltanat hiçbirinin elinde kalmaz. Çok olur ki, saltanatları düşmanlarının eline geçer. Bu hali görür. Ciğerleri yanar. Meryem suresinin seksenbirinci ayetinde meâlen, (Mâlik, hakim olduğunu söylediği şeylerin hepsini elinden alırız. Yalnız başına huzurumuza gelir) buyuruldu. Burada buyurulduğu gibi, Allahü teâlânın mahkemesine, yüzü kara, sürünerek getirilir. Yaptığı kötülükleri inkar edemez. Hepsinin cezasını çok acı olarak çeker. Yaptığı zulümlerin, işkencelerin karanlığı, etrafını kaplar. Önünü göremez. Azap meleklerinin pençesinde, kendi yaptıklarının katkat kötüsünü çekmek için, Cehennem azabına atılır. Allahü teâlânın dinini beğenmediği, ona çöl kanunu dediği için, orada rahmete kavuşamaz.”
[İslâm Ahlâkı]