İslâmiyetin emrettiği cihâd-ı fî-sebîlillah

 “İslâmiyetin emrettiği cihâd-ı fî-sebîlillah, kılıç zoru ile âlemi müslüman olmaya cebretmek değildir. Cihâd, kelime-i tevhîdi bütün cihâna yaymak ve duyurmak, Allahü teâlânın hak dîninin, diğer dinler üzerine olan üstünlük ve fazîletini ortaya koymaktır. Bu cihâd, evvela tebliğ ve nasihat şeklinde yapılır. Yani islâmiyetin hak din olduğu, bütün saadetleri, adâleti, hürriyeti ve insan haklarını emrettiği bildirilir. Bunu kabul eden gayr-ı müslimlere vatandaşlık hakkı verilir. Müslümanların mâlik oldukları bütün hürriyetlere nâil olurlar. Bu daveti kabul etmeyip, inat eden hükûmetlerle, zâlim diktatörlerle harb edilir. Harbde mağlûb oldukları zaman, evvelce yapılmış olan davet tekrar edilir. Yani islâmiyeti kabul etmeleri istenir. Kabul ederlerse, onlar da aynen diğer müslümanlar gibi, hür olurlar. Kabul etmezlerse cizye denilen vergiyi vermeleri teklif edilir. Cizye vermeyi kabul edenlere (zimmî) denir. Bunlara dinlerini değiştirmeleri için herhangi bir zorlama yapılmaz. İhtiyârlardan, hastalardan, kadınlardan, çocuklardan ve yoksullardan ve din adamlarından cizye alınmaz. Kendi dinlerinin icablarını yapmaları için, onlara her türlü müsâade verildiği gibi, malları, canları, ırzları, namusları, müslümanların malı, canı, ırzı ve namusu gibi, devletçe muhâfaza edilir. Bütün hak ve hukukta, müslüman ve müslüman olmayan adâlet önünde müsavi tutulur.”


[Cevâb Veremedi]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder