Hazreti Ebu Bekir (radıyallahü anh) Peygamberlerden sonra, insanların en üstünüdür. Aşere-i Mübeşşerenin yani Cennetle müjdelenen on sahabenin birincisidir. Hazret-i Ebu Bekir'in faziletleri, üstünlükleri pek çoktur.
Câbir bin Abdullah "radıyallahü teâlâ anh" anlatır:
Bir bedevî (Arâbî) kırmızı deve üzerinde, Hazreti Ali'nin (radıyallahü teâlâ anh) huzuruna gelip, deveden indi ve dedi ki:
-Esselâmü aleyke, yâ emîr-el mü'minîn! Çabuk bana haber ver! Ebu Bekir'den ki, o cennette midir?
Hazret-i Ali bundan dolayı üzülüp, buyurdu ki:
-Yâ Arâbî, keşke, anan seni doğurmamış olaydı. Resûlullah "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" hazretlerinin hayatında ve vefâtlarından sonra, bu sözü hiç kimse söylemedi. Sen söyledin. Muhâcirîn ve Ensâr "rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma'în" arasında, şüphe yoktur ki, Ebû Bekr-i Sıddîk, Resûl-i ekrem ve nebiyyi muhterem hazretlerinin hayatında vezîri idi. Vefâtından sonra halîfesi idi. Ondan sonra her kimin itikâdı bunun üzerine olmaz ise, o dalâlettedir... Ey Arâbî! Resûlullah, Ebu Bekr-i Sıddîk'ı babası yerinde tutardı. Hazreti Ebu Bekir cennet ehlini; tıpkı, gökyüzündeki bir yıldızın, yeryüzünün ehlini aydınlattığı gibi aydınlatır. Ebu Bekir cennette, bir köşkten bir köşke, bir kasırdan bir kasıra gider. Cennette hiçbir kasır ve bir saray, bir oda, bir bahçe, bostan olmaz ki, illâ Hazreti Ebu Bekir'in nûrundan aydınlanmasın. Cennet ehli köşklerden başlarını çıkarıp, derler ki: "Yâ Rıdvân! Bu nûr nedir?" Rıdvân der ki: "Bu Ebu Bekir'in yüzünün nûrudur ki, kasırdan kasıra ve odadan odaya gider..."
Hazreti Ali, sözüne devamla dedi ki:
-Yâ Arâbî! Ebu Bekr-i Sıddîk hazretleri, vefâtı ânında bana dedi ki: "Benim cânım, benim gözümün nûru ve benim dostum ve benim azîzim. Benim vefâtım yaklaştı. Beni, Resûlullah hazretlerini yıkadığın o mübârek ellerin ile yıka. Kefene sar ve tabut üzerine koy. Cenâzemi Resûlullah hazretlerinin Ravda-i mukaddeselerinin kapısına koy. Ve de ki: 'Yâ Resûlallah! Ebu Bekir kapıdadır. İçeri girmek için izin ister!' Eğer kilit anahtarsız açılırsa, beni Seyyid-i âlemin mübârek arkası yanına defnedin. Eğer kilit açılmaz ise, beni Bakî Kabristanı'na götürüp, garipler kabristanına defnedin...
-Yâ Arâbî! O halîfe-i Resûlullah olan Ebu Bekr-i Sıddîk dünyâdan göçtü. Vasiyetini yerine getirip, techîz eyledim. Ravda-i mukaddese kapısına götürdüm. İzin istedim. O anda kilit kendiliğinden açılıp, bir ses işittim. Şöyle diyordu: "Habîbi habîbe kavuşturun. Habîbini çok özlemiştir..."
[Menâkıb-ı çihâr yâr-i Güzîn- Hakikat Kitabevi]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder