Din-i islâmda tevbeden daha mühim ve ziyâde müşkül [çok zor] bir ibâdet yoktur.
Tevbenin birinci rüknü [şartı] nedâmettir [pişmanlıktır]. Ciddî nedâmet, büyük helâke sebeb olmuş ihtiyârî bir kabahatten daha büyük bir pişmanlık ve nedâmet hissi duymaktır.
İkinci rüknü, bir daha o cürme avdet etmemek [o günâha dönmemek] azminde bulunmaktır. Ciddî ve hakîkî bir azim ve o azim de kararlılık ve metanet etmek.
Tevbenin üçüncü rüknü, sırf Hak teâlânın rubûbiyyet hakkını edâ etmek; ne dünyevî, ne de uhrevî bir maksad için olmamak.
Bu üç rükün tedrîcen hâsıl olur. Bir anda olmaz ve işlenebilen günâhlarda olur. Kudretin hâricinde hiçbir kimse mükellef değildir. Bu bildirilenleri göz önünde bulundurmak sühûlete [kolaylığa] sebeb olur.
(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî "kuddise sirruh")
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder