Müslüman olup kölelikten kurtulduktan sonra geçimini sağlamak için ince hurma dallarını toplardı.
Onlardan sepet örüp satardı.
Böyle para kazanırdı.
Ve bol sadaka verirdi.
Resûlullahın yakınlarındandı.
Çoğu geceler huzûrunda bulunur, saatlerce baş başa sohbetinde kalır, çok istifâde ederdi.
Eshâb-ı kirâm (aleyhimürrıdvân) Efendilerimiz tarafından da çok sevilip hürmet görürdü.
Zîra dünyâdan kaçardı.
Paraya rağbet etmezdi.
Çok ibâdet ederdi.
Şöyle ki, ayakta duramayacak hâle gelinceye kadar namaz kılardı.
Yorulunca otururdu.
Bu defâ diliyle zikrederdi.
Dili de yorulurdu.
Bu defâ tefekkür ederdi.
Allahü teâlânın büyüklüğünü, kudretinin sonsuzluğunu, Cehennemin şiddetini düşünüp ağlardı.
● ● ●
Resûl aleyhisselâm, bir gün eshâb-ı kirâmına;
"Bir miktar tefekkür etmek, bin sene ibâdetten hayırlıdır" buyurmuşlardı.
O, bunu biliyordu.
İbâdette yoruluyordu.
Bu defa tefekkür ediyordu.
Böyle dinleniyordu.
Sonra kendi kendine;
"Ey nefsim! İyi dinlendin, şimdi kalk, Rabbine ibâdet et" derdi.
Diline de;
“Ey lisânım! Sen de Allahü teâlânın zikrine başla" derdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder