Ölmek rızkın bittiğine alametdir

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Her bir *Rızk*’ın üzerinde, *Kime* âitse, onun *İsmi* yazılıdır. O rızık, döner dolaşır o kimseye *Nasîb* olur. Kimse, kimsenin rızkını *Yiyemez*. Herkes, kendi rızkını *Yer*. 


Meselâ *Afrika*’daki bir *Elma*’nın üzerinde kim’in ismi yazılıysa, döner dolaşır, sonunda o elma, o *Kimse*’ye nasîb olur. Çünkü üzerinde onun *İsmi* var. Başkası onu yiyemez. 


Onun için dünyânın en *Ahmak* insanı, rızkı için *Üzülen*’dir. Bir *Kedi* yavrusuna, tâ İstanbul’dan *Pirinç* tânesi gidiyor kardeşim. 


Çünkü *Cenâb-ı Hak*, daha biz yaratılmadan evvel, daha biz dünyâya gelmeden evvel, *Rızk*’ımızı ve *Nefes* sayımızı yazdı. O, *Ezel*’de biliyordu ve takdîr etdi, yazdı. O, bir *Program*’dır.


Ve mutlaka olacakdır. Onun için insan *Ömrü*, ne bir nefes *İleri* gider, ne bir nefes *Geri* gelir. Ezelde nasıl *Takdîr* edildiyse, *Öyle* olur. Hiç kimse, hiç kimsenin *Rızk*’ını yiyemez.


Hiç kimse, *Rızk*’ını bitirmeden *Ölmez*. Ölmek, rızkın bitdiğine *Alâmet*’dir. Bir insanın rızkı bitdi mi, o artık yaşıyamaz, *Ölür*. 


Kardeşim, ben yeni evlendiğim zaman, bir gün *Abdülhakim Arvasi Efendi* hazretlerine gitmişdim. Bana buyurdular ki: 


Hanımını *Üzersen*, kayınpederini *Üzersen*, kayınvâlideni *Üzersen*, bil ki kabirde kemiklerim *Sızlar*. Kemiklerim sızlar ne demek? Yâni haberim olur, *Üzülürüm*. 


Kabirdekiler, *Dünyâ*’dan haber alırlar, dünyâda olanlardan *Haberdâr* olurlar. Ben de haber alırım ve *Üzülürüm*, buyurdu. 


*Kerâmet*’lerin en büyüğü üç tânedir kardeşim. Birincisi, bu *Büyük*’leri, yâni Allah dostlarını *Tanımak*, ikincisi, onları *Sevmek*, üçüncüsü de onlara *İtâat* etmekdir.

Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı İlmihal kitapları bir hazinedir

 Evlatlarım, ahir zamanda en büyük tehlike, rastgele kimselerden din öğrenmektir.Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı İlmihal kitapları bir hazinedir ki, kıyamete kadar gelecek insanlara yeter. Ama o hazine, rafta beklemek için değildir. Okumak, öğrenmek ve başkalarına da öğretmek içindir. Nitekim ilaç da, içmek içindir. Köşede beklemek için değildir.Ehl-i sünnet âlimlerinin, Allah için yazdığı ilmihal kitaplarını okuyan, hem dinini doğru öğrenir, hem de kalbi temizlenir.

(Seyyid Fehim Arvasi “kuddise sirruh” hazretleri)

***Cahil din adamlarından din öğrenmeye kalkışan kimse, mâzallah dinden çıkar da haberi bile olmaz.

(Seyyid Abdülhakim-i Arvasi “kuddise sirruh” hazretleri)

Dağ ve taşlardaki hayvanlar inandı da bâzıları hâlâ anlıyamadı

 Tokatlı Ali Osman Efendi hazretleri ”rahmetullahi aleyh“ ;Bir gün talebeleri ile Ladik'e ders vermek için gidiyordu. Talebelerinden birinin kalbine vesvese gelip hocası için; "Bu da insan biz de insanız." gibi bir düşünce geldi. Yolları bir ormandan geçiyordu. Bu sırada bir kurt, Ali Osman Efendi hazretlerinin önüne gelip iki ön ayaklarını havaya kaldırıp, arka iki ayağı üzerine durunca; "Dağ ve taşlardaki hayvanlar inandı da bâzıları hâlâ anlıyamadı." buyurdu. O talebe düşüncesinden dolayı hemen tövbe etti.

Sultan Süleymân vefât edip yerine Selîm Han tahta çıktı

 Midilli'li Ali Efendi ”rahmetullahi aleyh“ hazretleri,Bir gün talebelerine sohbeti sırasında şöyle buyurdu: Şam'da Kırklar makâmı denilen yerde, Peygamber efendimiz aleyhisselam,dört büyük halîfe Aleyhimürrıdvân ile bütün velîler toplandı. Hızır aleyhisselâm, Peygamber efendimize; Sultan Süleymân vefât edip yerine Selîm Han tahta çıktı, dedi , diye bildirdi. Birkaç gün sona Midilli'li Ali Efendi ”rahmetullahi aleyh“ hazretlerinin işâret ettiği gibi Sultan Süleymân Han ”rahmetullahi aleyh“ hazretleri vefât etti, yerine Selîm Han ”rahmetullahi aleyh“ hazretleri tahta çıktı.

(Şakâyık-ı Nu'mâniyye Zeyli (Atâî); s.214)

Niçin kız doğurdun dememelidir

 Bir adamın ister erkek, ister kız bir çocuğu doğarsa, önce Allahü teâlâya şükür ve senâ etmeli ve bunu Hakk'ın bir hediyesi bilmelidir. Fakir veya âile efrâdı kalabalık da olsa bundan sıkılmamalıdır. Mümkündür ki bu doğan çocuğun başında saâdet var ve rızkının çoğalmasına sebeb olacaktır. Koca, zevcesine "Niçin kız doğurdun?" diye konuşmamalıdır. Zîrâ bu kadının elinde olmayan bir şeydir. Bir adamı elinde olmayan bir şeyden dolayı kötülemek veya azarlamak cehâletten ileri gelir. Yeni doğan çocuğa güzel isim vermelidir..

(Kınalızâde Ali bin Emrullah hazretleri ”rahmetullahi aleyh“ )

Akıl ve şehvet

 "Melekler şehvetsiz akılla, hayvanlar akılsız şehvetle yaratıldı. İnsan ise hem akıl hem de şehvetle yaratıldı. Kim ki aklı şehvetine galip gelirse, o meleklerden daha hayırlıdır. Kim ki şehveti aklına galip gelirse, hayvanlar ondan daha hayırlıdır"

 [Mecmu'ul Fetava 15/248]

Her işin ve her sözün, nefis muradı üzerinedir

 MÜZEKK-İN NÜFUS DERSLERİ 

Ey biçare: Senin de gönlünün yüzü dönmüştür. Zira, her işin ve her sözün, nefis muradı üzerinedir. Nefsinin muradı için: (Allahın kuluyum.) dersin. Nefsinin muradı için: (Velilere müridim ve muhibbim) dersin. Nefsinin muradı için, ya cennet ümit eder veya cehennemden korkarsın. Îhlâs ile olan amelde hiçbir karşılık ve menfaat beklenmez. Aşağıda, riyâ ile ihlâstan bahsedildiği zaman riyanın ve ihlâsın ne olduğunu anlar ve öğrenirsin.


Ey aziz: Eğer, senin muradın da nefis için değil ve hak için ise, sen de hak yolunda nefsine hoş gelen şeylerden geçmelisin. Resûl aleyhisselâma gerçek ümmet olmak dilersen, onun sünnetlerine hakkı ile uymalısın. Bidatleri terk etmelisin. Gerçi, bid'at-i hasenedir dersin ama şunu hiç düşünmezsin ki, bidatlerin başlaması azgınlıktır. 


Karnın doyuncaya kadar yemek yemek bid'at değil mi? Bağırsaklarını doldurur, rahat nefes bile alamazsın. Firavun gibi giyinir, Ebû-Cehil gibi yer ve içer, Şeddâd gibi yüksek evlerde oturursun. Sert ve kibirli konuşursun. Ey acaba, senin sünnet üzere neyin vardır? insaf et, lâf sırasına gelince Bayezid-i Sâni kesilirsin ama sende fakirlerin renginden bir renk görünmez. Fakirlerin rengi, miskinliktir ve alçak gönüllülüktür, eksikliktir. 


Suret bağlarından geçmek, can ve dili terbiye etmek, bütün nefs isteklerini terk etmek ve bu âlemde dost hevası üzerinde yürümektir. Oysa, bunların hiçbirisi de sende yoktur. Demek ki, senin ettiğin bir kuru dâvadan ibarettir. Dâvadan ne çıkar? Manasız dâva bâtıldır.

Manasız dâva bâtıldır

 MÜZEKK-İN NÜFUS DERSLERİ 

Ey aziz: Eğer, senin muradın da nefis için değil ve hak için ise, sen de hak yolunda nefsine hoş gelen şeylerden geçmelisin. Resûl aleyhisselâma gerçek ümmet olmak dilersen, onun sünnetlerine hakkı ile uymalısın. Bidatleri terk etmelisin. Gerçi, bid'at-i hasenedir dersin ama şunu hiç düşünmezsin ki, bidatlerin başlaması azgınlıktır. 


Karnın doyuncaya kadar yemek yemek bid'at değil mi? Bağırsaklarını doldurur, rahat nefes bile alamazsın. Firavun gibi giyinir, Ebû-Cehil gibi yer ve içer, Şeddâd gibi yüksek evlerde oturursun. Sert ve kibirli konuşursun. Ey acaba, senin sünnet üzere neyin vardır? insaf et, lâf sırasına gelince Bayezid-i Sâni kesilirsin ama sende fakirlerin renginden bir renk görünmez. Fakirlerin rengi, miskinliktir ve alçak gönüllülüktür, eksikliktir. 


Suret bağlarından geçmek, can ve dili terbiye etmek, bütün nefs isteklerini terk etmek ve bu âlemde dost hevası üzerinde yürümektir. Oysa, bunların hiçbirisi de sende yoktur. Demek ki, senin ettiğin bir kuru dâvadan ibarettir. Dâvadan ne çıkar? Manasız dâva bâtıldır.


(Eşrefoğlu Rumi hazretleri)

Din ilmi herkesten öğrenilmez

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*Din* ilmi ve *Ehl-i sünnet* bilgileri, *Mürşid-i kâmil*’den öğrenilir kardeşim, *Kitap*’dan öğrenilmez. Niye kitapdan öğrenilmez? 


Çünkü kitaplarda, *Hak* ve *Bâtıl* karışıkdır, çeşitli *Rivâyet*’ler vardır. Hangisi doğru? Herkes bunu anlıyamaz. Bunu ancak *Mürşid-i kâmil*’ler anlar. Yâni *Din*, mürşid-i kâmilden öğrenilir.


Kendisi yoksa, *Kitap*’larından öğrenilir. *Rastgele* kimselerden din öğrenilmez. Çünkü hadîs-i şerîf var. Meâlen; *İslâmiyeti, büyük âlimlerin ağızlarından alınız!* buyuruluyor. 


Yâni onların *Sohbet*’lerinden veyâ *Kitap*’larından öğreniniz. 


*Küfr* çok çabuk yayılır kardeşim. Hele bu zamanda küfr, *Sel* gibi akıyor. *Câhil* müslümân ise, o sele kapılmış bir saman *Çöpü* gibi. Nasıl kurtulacak? Bir yere sığınması lâzım. 


Bir *Kaya* kovuğuna, bir *Ağaç* oyuğuna girerse, yâhut da bir *Kütüğe* yapışırsa, kurtulabilir. İşte bu kaya kovuğu, bu ağaç oyuğu, bu kütük, bizim *Arkadaş*’lardır. Yâhut da bizim *Kitap*’lardır. 


Yâni o saman *Çöpü*, bizim *Âbiler*’den birine rastlarsa veyâ bizim *Kitap*’lardan birini okursa, kurtulur efendim. Yoksa mümkün değil, *Sel* alır götürür. 


*Abdülhakim Arvasi Efendi* hazretlerinin bir *Cep* saati vardı. Namaz vakti yaklaşınca o *Saat*’i çıkarırdı. Bir de *Ziyâ* beyin verdiği namaz vakitlerini bildiren küçücük bir *Bloknot* vardı. 


Her bir *Yaprak*, bir günün namaz *Vakit*’lerini bildiriyor, *İslâm* harfleriyle yazılmış. *Efendi* hazretlerinin bir elinde o *Bloknot*, diğer elinde cep *Saati*. 


Arada bir bakıyorlar, namâza *Beş* dakîka var, biraz sonra *İki* dakîka kaldı, sonra *Bir* dakîka kaldı, en sonunda, *Tamaam, vakit oldu*, der ve namâza kalkardı Mübârek.

İbni Teymiye tasavvufu inkâr eder

 İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:

(İbni Teymiye, tasavvufu inkâr eder, evliyaya, ariflere dil uzatırdı. Kitaplarını okumaktan, yırtıcı hayvandan kaçar gibi kaçmalıdır.) [Tabakat-ül-kübra]

İşin temeli kalbdir

 Kardeşlerim, Allahü teâlâ hepimize, kendinden başka şeylerden yüz çevirip, kendisine dönmek nasip eylesin!İşin temeli kalbdir. Kalb, Allahü teâlâdan başkasına tutulmuş ise, yıkılmış demektir. Bir işe yaramaz. Niyet doğru olmadıkça, hayırlı işlerin, yardımların ve âdete uyarak yapılan ibadetlerin, yalnız hiç faydası olmaz.Kalbin, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeye düşkün olmaması lazımdır. Yani her yapılan şey, O emrettiği, O beğendiği için yapılmalı. Onun razı olmadığı her şeyden kaçınmalıdır. Her şey Onun için olmalıdır.Dünyada iki gram altın için iki ton toprak elenir. Ahirette de böyledir. Niyet altın gibidir. Çok amel değil, ihlaslı amel lazımdır. O kadar amelde hep niyet aranır, niyete bakılır, Allah için olanlar seçilir diğerleri atılır.Kardeşim, hem kalb temizliği, hem de bedenin salih işler yapması, birlikte lazımdır. Beden salih ameller yapmaksızın, (Kalbim temizdir, sen kalbe bak) demek boştur. Kendini aldatmaktır.İbadet yapılmadan kalb temiz Olmaz. Bu dünyada, bedensiz ruh olmadığı gibi, beden ibadet yapmadan ve günahlardan kaçınmadan, kalb, temiz olamaz.Aman kardeşim, zamanımızın birçok dinsizleri, sapıkları, ibadet yapmayıp, kalblerinin temiz olduğunu, hatta keramet sahibi olduklarını söyleyip, saf Müslümanları aldatıyor. Allahü teâlâ, gençlerimizi böyle sapıklara inanmaktan korusun!Amin.

(Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri)