*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Mü’minin birinci vasfı, haddini bilmekdir. *Ben kimim?* diyebilmekdir. *Ben nerden geldim, niçin varım, nereye gidiyorum?* İşte bunu düşündüğü zaman kendine gelir.
*Tefekkür*, mühimdir bizim dînimizde. Büyüklerimiz; *Biraz tefekkür etmek, bin sene nâfile ibâdetden hayrlıdır!* buyuruyor.
Allahü teâlânın *Büyüklüğü*’nü düşünmek, Cenneti, Cehennemi düşünmek, *Mahşer* meydanında binlerce sene bekleneceğini düşünmek, insanı *Dünyâ*’dan soğutur, *Âhiret*’e yaklaşdırır.
Bu da, mü’min için *Hayr*’lara vesîle olur efendim. Mü’minin *Memât*’ı, yâni ölümü, dünyâdaki *Hayât*’ından bin kat daha *Güzel*’dir, bin kat daha *Hayr*’lıdır.
İnsanı, *Çevre*’si bozar kardeşim. İnsanın *Yetişme* şekli çok mühimdir. Nasıl *Yetişir*’se öyle de *Yaşar*. Bâzıları *Fıtrat*’ını tamâmen gayb eder, bunlar müslümân olamaz, *Ebû Cehl* gibi.
Bâzılarında bu *Fıtrat* yok olmaz, sâdece üzeri *Örtülür*, islâmiyeti görünce *Sever* ve *Kabûl* eder. *Hazret-i Ömer* gibi.
● ● ●
*Mübârek geceler* sözünü, Kur’ân-ı kerîmden aldık. Çünkü orada, *Leyle-i mübâreke* buyuruluyor.
Âhir zamanda insanlar *Tembel* olduğundan, hiç olmazsa böyle birkaç *Gün*, kendilerini *Toplasın*’lar diye, Allahü teâlâ bâzı günlere ve gecelere *Kıymet* vermiş.
Böyle *Gün* ve *Gece*’lerde, duâları kabûl *Edeceği*’ni bildirmiş. Mübârek gece, öğleden sonra başlar, *Fecr*’e kadar devâm eder.
Bir sâat *İlm* öğrenmek, bütün gece *İbâdet* etmek gibi sevap olur. Bunun da zâten yarım sâati *Yatsı namâzı* tutar. Diğer yarısı da *Yasîn-i şerîf* okunur, *İlmihâl* okunur.
Efendim, Allahü teâlâ mübârek Ramezân-ı şerîfi bizlerden *Râzı* eylesin. Bizleri şefâatine *Nâil* eylesin.
Râhat, huzûr, sıhhat, âfiyet içinde ve bu *Hizmet*’lerin içinde *Hayır*’lı Ramezânlar, *Hayır*’lı bayramlar daha idrak etmemizi *Nasîb* eylesin.
Biz *Duâ* edelim, Allahü teâlâ *Kabûl* eder. Nitekim kendisi; *Benden isteyiniz, veririm!* buyuruyor, ama istemesini bilmek lâzım.
*Evliyâ-yı kirâm*’dan Ebül Hasan-i Harkânî hazretlerine; Yâ İmâm! Allahü teâlâ; *İsteyiniz vereyim!* buyuruyor, ama istiyoruz vermiyor, demişler.
Ebül Hasan-i Harkânî hazretleri buyurmuş ki; *Duânızın kabul olmasını istiyorsanız, ağzınıza haram girmesin ve ağzınızdan haram çıkmasın!* Böyle buyurmuş efendim.