*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Hediye*, başlı başına bir *Sevap* dır, sadaka sevâbıdır. En büyük *Sadaka* da, birine bir şey vermekdir. Verenin ömrünü uzatır efendim.
Allahü teâlâya çok *Şükr* edelim ki bize, kendi dînine *Hizmet* yolunu açdı. Kendi *Dînine* hizmeti, bize *Nasîb* etdi. Allahın kullarına yapılan her türlü hizmet makbûldür.
Meselâ birine *Yemek* yedirmek veyâ *Para* vermek, *Sıkıntısı* varsa, gidermek, hattâ bir mü’mine gülümsemek bile *Sevap* dır.
Ama, birine bir *Kitap* vermek veyâ verilmesine *Sebep* olmak, hepsinden daha *Kıymetli* dir, daha makbuldür. Yâni bir insanın dînini öğrenmesine *Sebep* olmak, hepsinden daha *Sevap* dır.
Onun için, bir kimsenin tek maksadı, yegâne gâyesi bu ise, onun her nefesi *İbâdet* dir. O kimse, tam *Cihâd* ın içindedir, mübârek olsun.
Biz, o *Büyükler* den değiliz, ama o büyüklerin *Sözleri* ni yayıyoruz, *Kitapları* nı yayıyoruz kardeşim. Hepimiz, o büyükleri *Seviyoruz*.
O büyükleri *Seven*, eğer harâm işlemez ve haram da yemezse, o büyüklerin kalbinden *Feyz* alır. Feyz, *Nûr* demekdir, *Allah sevgisi* demekdir.
Duâsının kabûl olmasını istiyen, bu büyükleri *Sevsin*, ismini *Ansın*, kitâbını *Okusun*. Bu, çok mühim kardeşim.
Bu *Büyükler* sevilince, *İsmi* anılınca, *Kitâbı* okununca, Allahü teâlâ merhamet eder, duâsını *Kabûl* buyurur. Bir mü’min, bir mü’mine *Selâm* verirken;
Bütün *Peygamber* lere, bütün *Melek* lere, bütün *Eshâb-ı kirâma* ve *Evliyâ* nın hepsine de selâm veriyorum diye düşünürse, bunların hepsi de o mü’minin selâmına *Cevap* verirler.
Bâzı meleklerin husûsî *Vazîfesi* olduğundan cevap veremezler. Çünkü kimi *Kıyâm* da, kimi *Rükû* da, kimi *Secde* de, kimi de başka mühim bir *İşte* dir.
*Bütün Meleklere* diye düşündüğünden, bunların yerine de *Allahü teâlâ* cevap verir. Efendi hazretleri buyururdu ki: *Keşke diğerlerinin yerine de Allahü teâlâ cevap verseydi*.