32 ve 54 farz ve büyük günahlar

Sual: 32 farz nelerdir?

CEVAP

Her müslümanın, otuz iki farzı bilmesi lazımdır. 32 farz şunlardır:


İmanın şartı: Altı (6)

İslamın şartı: Beş (5)

Namazın farzı: Oniki (12)

Abdestin farzı: Dört (4)

Guslün farzı: Üç (3)

Teyemmümün farzı: İki (2)

Teyemmümün farzına üç diyenler de vardır. Bu zaman, hepsi 33 farz olur.


İmanın şartları (6)

1- Allahü teâlânın varlığına ve birliğine inanmak.

2- Meleklerine inanmak.

3- Allahü teâlânın indirdiği Kitaplarına inanmak.

4- Allahü teâlânın Peygamberlerine inanmak.

5- Ahiret gününe inanmak.

6- Kadere, yani hayır ve şerlerin (iyilik ve kötülüklerin) Allahü teâlâdan olduğuna inanmak.


İslamın şartları (5)

7- Kelime-i şehadet getirmek.

8- Her gün beş kere vakti gelince namaz kılmak.

9- Malın zekatını vermek.

10- Ramazan ayında her gün oruç tutmak.

11- Gücü yetenin ömründe bir kere hac etmesidir.


Namazın farzları (12)

A- Dışındaki farzları altıdır. Bunlara şartları da denir.


12- Hadesten taharet.

13- Necasetten taharet.

14- Setr-i avret.

15- İstikbal-i Kıble.

16- Vakit.

17- Niyet.


B- İçindeki farzları da altıdır. Bunlara rükün denir.


18- İftitah veya Tahrime tekbiri.

19- Kıyam.

20- Kıraat.

21- Rüku.

22- Secde.

23- Ka’de-i ahire.


Bazı âlimler, iftitah tekbirinin, namazın dışında olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre, namazın şartları 7, rükünleri ise 5 olmaktadır.


Abdestin farzları (4)

24- Abdest alırken yüzü yıkamak.

25- Elleri dirsekleri ile birlikte yıkamak.

26- Başın dörtte birini mesh etmek.

27- Ayakları topukları ile birlikte yıkamak.


Guslün farzları (3)

28- Ağzı yıkamak.

29- Burnu yıkamak.

30- Bütün bedeni yıkamak.


Teyemmümün farzları (2)

31- Niyet etmek.

32- İki elin içini temiz toprağa sürüp, yüzün tamamını mesh etmek.

Tekrar elleri temiz toprağa vurup, önce sağ ve sonra sol kolu mesh etmek.

Teyemmümün farzı üçtür diyenlere göre, bu son ikisi, iki ayrı farz olarak söylenir.


Sual: 54 farz hangileridir?

CEVAP

İslam âlimleri, her müslümanın öğrenmesi, inanması ve tâbi olması lazım olan farzlardan elli dört adedini seçmişlerdir. 54 farz şunlardır:


1- Allahü teâlâyı bir bilip, Onu hiç unutmamak. [Yani her şeyi İslamiyet’e uygun yapmaya çalışmak.]


2- Helalinden yiyip içmek.


3- Abdest almak.


4- Her gün vakti gelince, Beş vakit namaz kılmak.


5- Hayzdan, nifastan ve cünüplükten gusletmek.


6- Kişinin rızkına, Allahü teâlânın kefil olduğuna inanmak.


7- Helalinden temiz elbise giymek.


8- Hakka tevekkül ederek çalışmak.


9- Kanaat etmek.


10- Nimetleri için, Allahü teâlâya şükretmek [nimetlerini emrolunan yerlerde kullanmak].


11- Kaza ve kadere razı olmak.


12- Belalara sabretmek [isyan etmemek].


13- Günahlardan tevbe etmek.


14- İhlasla ibadet etmek.


15- İslam düşmanlarını düşman bilmek.


16- Kur'an-ı kerimi dört delilden biri bilmek.


17- Ölüme hazırlanmak yani farzları yapıp haramlardan kaçarak imanla ölmeye çalışmak.


18- Allahü teâlânın sevdiğini sevip, sevmediğini sevmemek ve bundan kaçmak. [Buna Hubb-i fillah ve buğd-i fillah denir.]


19- Ana babaya iyilik etmek.


20- Gücü yetenlerin, imkanı nispetinde dinin emirlerini yaymaya çalışması.


21- Mahrem olan salih akrabayı ziyaret etmek.


22- Emanete hıyanet etmemek.


23- Daima, Allah’tan korkarak, haramlardan sakınmak.


24- Allah’a ve Resulüne itaat etmek. [Yani her şeyi İslamiyet’e uygun yapmak]


25- Günahtan kaçıp, ibadet ile meşgul olmak.


26- Hükümdara karşı gelmemek.


27- Âleme ibretle bakmak.


28- Allahü teâlânın varlığını tefekkür etmek.


29- Dilini haram, fuhuş olan sözlerden korumak.


30- Kalbini dünyanın faydasız şeylerinden, zararlı isteklerinden temizlemek


31- Hiç kimseyi alay etmemek.


32- Harama bakmamak.


33- Hep sözüne sadık olmak.


34- Kulağını fuhuş söz ve çalgıdan korumak.


35- Farzları ve haramları öğrenmek.


36- Tartı, ölçü aletlerini, doğru olarak kullanmak.


37- Allahü teâlânın azabından emin olmayıp daima korkmak.


38- Allahü teâlânın rahmetinden, ümidini kesmemek.


39- Müslüman fakirlerine zekat vermek ve yardım etmek.


40- Nefsin haram olan isteklerine uymamak.


41- Aç olanı Allah rızası için doyurmak.


42- Yetecek kadar rızık [yiyecek, giyecek ve ev] için çalışmak.


43- Malının zekatını, ürünlerinin uşrunu vermek.


44- Âdetli ve lohusa halinde bulunan hanımı ile ilişkide bulunmamak.


45- Kalbini günahlardan temizlemek.


46- Kibirli olmaktan sakınmak.


47- Yetim çocuğun malını korumak.


48- Genç oğlanlara, şehvete sebep olacak durum ve hareketlerden uzak durmak


49- Günlük vakit namazlarını kazaya bırakmamak.


50- Şirk koşmamak.


51- Zinadan kaçınmak.


52- Alkollü içki içmemek.


53- Boş yere yemin etmemek.


54- Haksız yere, zulümle yani gayrimeşru olarak başkasının malını almamak. Kul hakkından korkmak. [En önemli kul hakkı ve azabı en çok olan, akrabasına ve emri altında olanlara emr-i maruf yapmamak, bunlara din bilgisi öğretmemektir. Bid'at sahibinin, Ehl-i sünnet itikadını değiştirmesi, dini, imanı bozması da böyledir.


Sual: Büyük günahlar nelerdir?


Cevap: Ve dahi, günah-ı kebairin, yani büyük günahların nev’i pek çoktur. Bu mahalde, 72’si beyan olunmuştur:


1- Haksız yere adam öldürmek.


2- Zina etmek.


3- Livâta etmek, her dinde haramdır.


4- Şarap ve her türlü alkollü içkileri içmek.


5- Hırsızlık etmek.


6- Keyif için, uyuşturucu madde yemek, içmek.


7- Başkasının malını cebren almak. Yani gasp etmek.


8- Yalan yere şahadet etmek.


9- Ramazan orucunu, özürsüz, müslümanların önünde yemek.


10- Riba, yani faiz ile mal, para almak, vermek.


11- Çok yemin etmek.


12- Valideynine âsî olmak, karşı gelmek.


13- Mahrem ve salih akrabaya sıla-i rahmi terketmek.


14- Muharebede, harbi terkedip düşmandan kaçmak.


15- Rızası olmadan yetimin malını yemek. (Yetimin vasisinin, bunun malından yemesi ve kullanması caizdir. Başkasına yedirmesi ve fıtrasını vermesi ve kurbanını kestirmesi caiz değildir.)]


16- Terazisini ve ölçeğini, hak üzere kullanmamak.


17- Namazı vaktinden önce ve sonra kılmak.


18- Mümin kardeşinin gönlünü kırmak.


19- Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” söylemediği sözü söylemek ve ona isnad eylemek.


20- Rüşvet almak.


21- Hak şahadetten kaçınmak.


22- Malının zekatını ve öşrünü vermemek.


23- Gücü yeten kimse, münkeri, günah işliyeni görünce, men’ etmemek.


24- Canlı hayvanı ateşte yakmak.


25- Kurân-ı azim-üş-şanı öğrendikten sonra, okumasını unutmak.


26- Allahü azim-üş-şanın rahmetinden ümitini kesmek.


27- Müslüman olsun, kâfir olsun, insanlara hıyanet etmek.


28- Hınzır (domuz) eti yemek haramdır.


29- Resûlullahın Ashâbından “Rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” her hangi birisini sevmemek ve sövmek.


30- Karnı doyduktan sonra yemeye devam etmek haramdır.


31- Avretler, erinin döşeğinden kaçmak.


32- Avretler, erinden izinsiz ziyarete gitmek.


33- Bir namuslu kadına, fahişe demek.


34- Nemime, yani müslümanlar arasında söz taşımak.


35- Avret mahallini başkasına göstermek. [Erkeğin göbekle diz arası, kadının saçı, kolu, bacağı avrettir.] Başkasının avret yerine bakmak.


36- Ölmüş hayvan eti (leş) yemek ve başkasına yedirmek. Dinimizin bildirdiğine uymıyarak öldürülen hayvanlar da leş olur.


37- Emanete hiyanet etmek.


38- Müslümanı gıybet etmek.


39- Hased etmek.


40- Allahü azim-üş-şana şirk [ortak] koşmak.


41- Yalan söylemek.


42- Kibirlilik, kendini üstün görmek.


43- Ölüm hastasının varisten mal kaçırması.


44- Bahil, çok hasis olmak.


45- Dünyaya [haramlara] muhabbet etmek.


46- Allahü teâlânın azabından korkmamak.


47- Haram olanı, haram itikat etmemek.


48- Helal olanı, helal itikat etmemek.


49- Falcıların falına, gaybdan haber vermesine inanmak.


50- Dininden dönmek, mürted olmak.


51- Özürsüz, başkasının kadınına, kızına bakmak.


52- Avretler, er libası giymek.


53- Erler, avret libası giymek.


54- Harem-i Kâbede günah işlemek.


55- Vakti gelmeden ezan okumak ve namaz kılmak.


56- Devlet adamlarının emirlerine, kanunlara âsî olmak, karşı gelmek.


57- Ehlinin mahrem yerlerini, anasının mahrem yerine benzetmek.


58- Ehlinin anasına sövmek.


59- Birbirine silah ile nişan almak.


60- Köpeğin artığını yemek, içmek.


61- Ettiği iyiliği başa kakmak.


62- Erkeklerin harir [ipek] giymesi.


63- Cahillik üzerinde ısrar etmek. [Ehl-i sünnet itikadını, farzları, haramları ve lüzumlu olan her bilgiyi öğrenmemek.]


64- Allahü teâlâdan ve İslamiyetin bildirdiği isimlerden başka şey söyleyerek yemin etmek.


65- İlimden kaçmak.


66- Cahilliğin musibet olduğunu anlamamak.


67- Küçük günahı, tekrar işlemekte ısrar etmek.


68- Zaruri olmayarak, kahkaha ile çok gülmek.


69- Bir namaz vaktini kaçıracak zaman kadar cünüp gezmek.


70- Adetli ve lohusa halinde, avretine yakın olmak.


71- Teganni eylemek. Ahlaksız şarkıları söylemek. Müzik, çalgı aletleri kullanmak.


Hindistanın büyük âlimlerinden mirza Mazhar-i Can-ı Canan, Kelimat-i tayyibat kitabında, fârisî olarak diyor ki (Her çalgıyı çalmak ve dinlemek, söz birliği ile haramdır. Yalnız, ney çalmak için mekruh ve düğünlerde def, [davul] çalmak için mubah denildi. [Kur’ân-ı Kerîmi ve ezanı teganni ile okurken, mânâ değışır veya harf tekerrür ederse, haram olur. El-fıkhu alel mezahib’de diyor ki (Teganni ile ezan okumak haramdır. Bunu dinlemek caiz değildir.) Mevzun sözü mevzun ses ile okumaya ve dinlemeye teganni veya sima denir.


Teganni, güzel, hoşa gidecek sesle okumaktır. Kur’ân-ı Kerîmi, ezanı, mevlütü, ilâhîleri teganni ile okumak iki türlü olur:


1- Sünnet olan, sevap olan teganni. Tecvid ilmine uygun okumaktır. Böyle teganni, kalplere, ruhlara kuvvet vermektedir.


2- Memnû olan, haram olan teganni, musiki perdelerine, notalarına uyarak, elhan ile okumaktır. Böyle teganni, harfleri, kelimeleri bozuyor. Manayı değiştiriyor. Böyle okuyanların nagmeleri, nefs-i emmareye hoş, tatlı geliyor. Nefslerine maglub kimseleri ağlatıyor, zıplatıyor. Manalardan haberleri olmuyor. Kalpleri, ruhları, gafletten, hastalıktan kurtulamıyor.

EL-BÂSIT Celle Celâluhu

 EL-BÂSIT Celle Celâluhu 

Bu ümmet rahmete kavuşmuştur

 İmanla ölen ve küfür pisliği olmayan her günahkâr Müslümanın yerine bir kâfir yanacaktır. Bu husustaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:(Bu ümmet rahmete kavuşmuştur. Azapları dünyada ve birbirlerindendir. Kıyamette her Müslüman için bir müşrik ayrılır, “Bu senin Cehennemden fidyendir” denir.) [İbni Mace]


(Ümmetim, mağfiret olunmuştur. Dünyadaki sıkıntıları onlara kefarettir. Kıyamette her Müslümana bir Yahudi veya Hristiyan verilir, “Bu ateşten senin fidyendir” denir.) [Taberani]


(Kıyamette, her Müslümana bir kâfir verilir, “Bu senin ateşten fidyendir” denir.) [Müslim]


(Kıyamette bütün Müslümanlar secde halinde iken, onlara denir ki: “Başınızı kaldırın, küfür ehlinden sayınız kadar size karşılık fidye kıldık.”) [İbni Mace]


(Kıyamette bir melek, bir kâfirle gelir. Mümine ”Şu kâfir, ateşe karşı fidyendir” der.) [Hakim]


(Ümmetime ahirette azap yoktur. Kıyamette onlar yerine bedel olarak bâtıl din ehlinden bir kâfir verilir. Bu onların Cehennemden fidyesidir.) [Hatib, İbni Neccar]

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Allahü azîmüşşân hepimize *(Din)* ve *(Dünyâ)* iyilikleri versin kardeşim. Din ve dünyâ selâmeti versin. Bundan daha kıymetli *(Duâ)* ne olabilir? Hem dünyâda *(Râhat)* edeceksin, hem de âhiretde. 


İşte, *(Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhireti haseneten)* bu demekdir. Yâ Rabbî, bize, hem dünyâda, hem de âhiretde *(rahatlık)* ver, *(sıkıntı)* verme. 


*(Ve kınâ azâbennâr)*. Bizi, Cehennem ateşinde yanmakdan koru. 

 

Bilâl-i Habeşîye radıyallahü anh sormuşlar ki: *(Efendimiz aleyhisselâm en çok hangi duâyı severdi?)* Cevâben bu *(Duâ)* yı buyurmuş Mübârek. 


Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhireti haseneten ve kınâ azâbennâr. Hepsi var bunun içinde. *(Dünyâ)* râhatlığı da var, *(Âhiret)* râhatlığı da. 


Mü’minin âhireti, dünyâsından daha iyidir. Bir gün Efendi hazretleri buyurdu ki: *(Lâf olsun diye dinlemeyin, bunu Mazher-i Cân-ı Cânân böyle buyuruyor)*. 


Ne diyor? (Mü’minin âhireti, dünyâsından iyidir) buyuruyor.


Hadîs-i şerîf var, meâlen; *(Bu dünyâ mel’ûndur. Bu dünyâda Allah rızâsı için olmıyan her iş de mel’ûndur)* buyuruluyor. 


Eğer *(Enver)* in kalbinde bir zerrecik *(Menfaat)* düşüncesi olsa, hiçbir âbi onu sevmez, hattâ sevemez. Çünkü menfaat *(Nefsânî)* dir, *(Şeytânî)* dir.


Ve mü’min kullar, *(Nefs)* ine ve *(Şeytân)* a uyan kimseyi sevemezler. Çünkü hubb-u fillâh ve buğd-u fillâh, bu dînin *(Aslı)* dır kardeşim.

EL-KÂBID Celle Celâluhu

 EL-KÂBID Celle Celâluhu 

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


İnsan, kendini ne kadar *Âciz* görürse, *(Zelîl)* görürse, zillet içinde kabûl ederse, Allah indinde o kadar *(Azîz)* olur, o kadar *(Makbûl)* olur. 


Ayrıca mü’min, ya *(Öğrenir)*, ya *(Öğretir)*, ya da bir *(Sohbet)* de bulunur. Onu da yapamazsa, böyle yapanlara *(Muhabbet)* besler.


Onları *(Sever)* ve duâ eder, beşincisi olamaz. Yâni mü’min, ya *(Talebe)* dir, ya *(Muallim)* dir, ya da *(Sohbet)* dinleyicidir. 


Bunları da yapamazsa, en azından bunu yapanları *(Sever)*, açar ellerini, onlara *(Duâ)* eder, ama bir beşincisi olamaz. Bu zamanda *(Küfre)* girmek çok kolay. 


Meselâ bir harama, *(Ne güzel)* dese, mâzallah *(Küfre)* girer. Fakat efendim îmâna gelmek de çok kolay. Bir tövbe etse, *(Küfr)* den kurtulur. 


Meselâ; *(Yâ Rabbî, bilerek veyâ bilmiyerek bir günâh işledimse veyâ küfre girdimse, çok pişmânım, beni affet)* dese, o anda günâhları affolur. *(Îmânı)* gitdiyse geri gelir. 


Yalnız iki şey geri gelmez. Kılınmayan namazların *(Kazâ)* sı, bir de *(Kul hakkı)*. Öyleyse helâllaşacığız. Kazâmız varsa, bir an önce kılıp bitireceğiz kardeşim. 


Namâzını kazâya bırakan, iki *(Suç)* işlemişdir. Biri, Allahın *(Namaz)* emrini yerine getirmemekdir ki, ancak *(Kazâ)* sını kılmakla affolur. 


İkincisi, o namâzı vaktinde kılmamak *(Suçu)* dur ki, o da, *(Emr-i mâruf)* yapmakla affolur. 


Meselâ bizim *(Kitap)* ları dağıtmak, hem *(Cihâd)* dır, hem de *(Emr-i mâruf)* dur, hem de büyük *(Günâh)* ların affına sebepdir.

Sultanım sizin mahkemede şahitlik yapmanız caiz değildir

 "Sultanım Sizin Mahkemede Şahitlik Yapmanız Caiz Değildir" | Molla Fenari Hazretleri - I.Bayezid Han

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


*(İnsan)* olarak yaratıldığımıza hamdederiz. Eli ayağı *(Düzgün)* olarak yaratıldığımıza hamdederiz. Cenâb-ı Hakkın, bize *(Akıl)* verdiğine şükrederiz. Akıl olmasa, insan *(Deli)* olur efendim.


Kimse ona kıymet vermez. Akıl, insanı hayvandan ayıran *(Fark)* dır. O yoksa, insan *(Hayvan)* gibi olur. Duygu organları olmasa, insan *(Kütük)* gibi olur. Bir de *(Îmân)* ni’meti var. 


Bu kadar ni’metlerin, mutlaka *(Şükr)* ü îcâb eder. Şükredilmezse, Allahü teâlâ alır efendim. *(Sıhhat)* ni’metini alır, *(Îmân)* ni’metini alır mâzallah. 


Peki ne yapacağız? Bize ne *(Emr)* etdi ise onu. Şükür, ancak böyle yapılır. 


Allahü teâlânın gadabı, günâhlar içinde *(Gizli)* dir. Küçük olsun, büyük olsun. Allahü teâlâ söz veriyor ki: *(Kim tövbe ederse, onu affedeceğim)*. Rabbimizin vâ’di bu. 


Öyleyse her günâha *(Tövbe)* edeceğiz kardeşim. Çünkü tövbe etmek, *(Farz)* dır. Bir küçük günâh yüzünden, ikiyüz bin sene ibâdet eden *(İblîsi)*, Cenâb-ı Hak tard etmişdir, yâni kovmuşdur. 


Onun için hadîs-i şerîfde; *(İ’mel, vestağfir)* buyuruldu. Bu, emirdir bize. Yâni *(İbâdet)* yap, arkasından *(Tövbe)* et. Çünkü biz, ibâdet yaparken de günâha girebiliriz. 


Hattâ İmâm-ı Gazâlî buyuruyor ki: *(Bizim tövbelerimiz bile bir başka tövbeye muhtaçdır)*. Kim buyuruyor bunu? İmâm-ı Gazâlî hazretleri. Çok mühim kardeşim. 


Günâhlara tövbe etmek *(Farz)* dır efendim. Hangi günâhda gadab-ı ilâhînin olduğu belli değil. O hâlde mü’min, *(İstiğfâr)* edendir, mü’min *(Tövbe)* edendir. Allahü teâlâ, tövbe eden kulunu sever.

EL-ALÎM Celle Celâluhu

 EL-ALÎM Celle Celâluhu 

EL-FETTÂH Celle Celâluhu

EL-FETTÂH Celle Celâluhu 

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyorlar ki: *(Her gün bir mektup okuyanla irtibâta geçerim.)* Başka büyükler de buyuruyorlar ki: 


Tasavvufa âit bir şey konuşurken, içerden veyâ dışardan bir *(Mâni)*, bir *(Gürültü)* veyâ söze karışan biri olursa, konuşmayı kesin. 


Çünkü bunu, Allahü teâlâ kesmişdir. Ama konuşma *(Fıkhî)* bir konuda olursa, *(Davul)* bile çalsa, o şey anlatılır. 


İnsan, genç iken, *(Şehvet)* inin esîridir. Yaşlandıkça *(Şöhret)* inin esîri olur. Size, Nereye bağlısınız? diye sorarlarsa; *(İmâm-ı âzama bağlıyız)* dersiniz. 


Çünkü hiç bir yere bağlı değilim demek, *(Hatâ)* dır kardeşim. Hattâ İmâm-ı Rabbânî’ye bağlıyım bile demeyin. 


Hedefi, maksadı *(Allah)* olmıyan kimse, Cehennem ve kabir *(Azâb)* ından kurtulamaz. Îmânla ölene rahmetli denir. 


*(Bid'at)* çıkartan kimse, iki milyar yüz altmış milyon sene Cehennemde yanacak. Bizim kitaplarımızı alıp da bir rafa koyana, Allahü teâlâ *(Îmân)* nasîb eder. 


Seâdet-i Ebediyye kitâbının evlerde bulunması, *(Feyz)* almaya sebep olur efendim. 


*(Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil ardı velâ fissemâi)*. Kim bu duâyı okursa, yerde ve gökde, ona aslâ bir zarar gelmez. 


*(Bismillâhillezî)*, bu, öyle bir besmeledir ki, *(Lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil ardı velâ fissemâi)*. Gökde ve yerde, hiçbir şey o kula zarar veremez.