*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Abdülhakîm* Efendi hazretleri, ekseriyâ *Cumâ* günleri tırnaklarını keserdi Mübârek. Bez örtü vardı. Onun içine keser, bana verir ve; *Al bunları, Murtezâ Efendinin kabrine silkele!* derdi.
Hep *Murtezâ Efendi* nin kabri üzerine silkelerdim. Ne günlerdi yâ Rabbî. Ne *Seâdet* günleriydi. Hepimiz, birbirimizin *Duâsı* na muhtâcız kardeşim.
*Silsile-i aliyye* yi her sabah ve her akşam okumalı. Çünkü; *İnde zikrissâlihîn tenzîl-ür rahme!* diyor Peygamber Efendimiz.
Yâni *Evliyâ* zâtların *İsmi* söylendiği yere *Rahmet* yağar. Allahü teâlânın rahmeti yağar. Hattâ onları *Düşününce* bile, o yere rahmet yağar kardeşim.
Bana, *Oku!* dedi Efendi hazretleri. *Eczâcı* yı okudum, bitirdim. Üniversitede vazîfem vardı. Efendi, yine bana; *Mâdem üniversitede vazîfen var, talebe olarak kaydol, kimyâyı da bitir!* dedi.
*Okuma* ya teşvîk etdi beni. *Fransızca* öğrenmeye teşvîk etdi. Almanlarla çalışıyordum Genelkurmayda. Efendi hazretleri bana; *Almanca da öğren!* dedi.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: *Men arefe lisâne kavmin, emine min mekrihim!* Hadîs-i şerîfdir bu. Ne demek?
*Men*, bir kimse. *Arefe*, ârif oldu, bildi. Yâni bir kimse bilirse. *Lisâne kavmin*, herhangi bir milletin lisânını, dilini bilirse.
*Emine*, emîn olur, kurtulur. *Min mekrihim*, onların mekrinden, yâni onların *Hîlesi* nden, düşmanlığından kurtulur.
Peygamber Efendimiz; *Onların lisânını öğrenin!* diyor. *Düşmanların lisânını öğrenin!* buyuruyor.
Bir duâ var. *Allahümme inneke afüvvün kerîmün tuhibbül afve fa’fü annî*, her duâda okuyoruz bunu. Mânâsı ne peki?
*Allahümme*; yâ Rabbî. *İnne*; elbette. *Ke*; sen. Elbette sen, *Afüvvün*; affedicisin, günâhları affedicisin. *Kerîmün*; kerem sâhibisin, ikrâm edicisin.
Yâ Rabbî, sen hem günâhları affedicisin, hem de *İyilik* ihsân edicisin. *Tuhibbül afve*; Çünkü sen affetmeyi seviyorsun, seversin. Allahü teâlâ affetmeyi sever.
*Fa’fü annî*; öyle ise beni affet. *Fa’fü*; öyleyse affet. *Nî*, beni. Öyleyse beni affet! Mâdem ki sen affedicisin, affetmeyi çok seversin, öyleyse *Beni affet* yâ Rabbî!