*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Ben şimdi diyorum ki: *Bizim kitaplarımız çok kıymetlidir*. Niçin kıymetli? Çünkü içinde, benim hiç yazım yok da ondan. Bizim kitaplarımızda, bana âit hiç *Yazı* yok.
Eğer bunlara benim yazım karışmış olsaydı, hiç kıymeti kalmazdı. Bizim kitaplar, *İslâm* âlimlerinin kitaplarından tercümedir hepsi.
Bizim kitaplar, onun için *Mücevher* dir. Çünkü her mes’elede, Falanca kitapda *Şöyle* yazıyor, filanca kitapda *Böyle* yazıyor, diye yazıyorum.
********
Muhammed Ma’sum hazretleri, vefâtına yakın bir *Hadîs Kitâbı* nı aldı, açdı ve şu hadîs-i şerîfi okudu:
**Dünyâda derd-i belâ çekenler, hastalık, eziyyet, işkence çekenler ve *Yâ Rabbî, ben buna müstehakım, ne yapsan yeridir* diyerek sabredenler, kıyâmetde çok sevâba kavuşacaklar.
Öyle çok *Ni’met* lere kavuşacaklar ki, dünyâda iken râhat ve huzûr içinde yaşamış olanlar, bunları görüp imrenecekler ve;
*Âh, keşke dünyâda bizim içimizdeki organları koparsalardı, bütün vücûdumuzu doğrasalardı, onlara sabretseydik de şimdi biz de böyle ni’metlere kavuşsaydık*, diyecekler.
İşte bunu okuyor ve kitâbı kapatıyor. Kapatış o kapatış. O akşam hasta oluyor, birkaç gün sonra da *Vefât* ediyor. Son okudukları *Hadîs-i şerîf* bu.
Biz, duâlarımızın sonunda ne okuyoruz? *Sübhânallahi ve bihamdihî sübhânallahil azîm*. Hadîs-i şerîfdir bu. Onun için okuyoruz ki, çok sevap kazanalım.
Efendimiz bir de ne buyuruyor? *Kelimetâni hafîfetâni fil lisâni. Sakîletâni fil mîzâni* Ne demek bu?
*Kelimetâni*, iki kelime vardır ki. *Hafîfetâni fil lisâni*, lisân, dil demek. Yâni söylemesi çok hafifdir, kolaydır. İki kelime vardır ki, bu iki kelimenin söylemesi çok kolaydır.
*Sakîletâni fil mîzâni*, yâni kıyâmet günü terâzide tartılınca çok ağır gelir. Söylemesi kolay, fakat kıyâmetde, terâzide tartılırken, çok *Ağır* gelir. Yâni *Sevâbı* çok olur.
Söylemesi çok Kolay dır. Ama kıyâmetde, terâzide tartılınca çok *Ağır* basar. Âhiretteki *Mîzân* da, yâni terâzide, sevaplarla günâhlar tartılacak. Hangisi *Ağır* gelirse, ona göre muâmele yapılacak.