"Şu Kapıdan Giren İlk Kişi Yazsın Ya Resulullah!" | Hazreti Muaviye radıyallahü anh
"Allah Devletimi Bu Hale Getirenlerin Cezasını Versin" | II.Abdülhamid Han - Beylerbeyi Sarayı
"O Dediyse İnandım, Kudüs'e Gidip Gelmiştir, Doğrudur!" | Ebu Bekr-i Sıddık radıyallâhu anh
"Server-i Alemin Giydirdiği Elbiseyi, Ben Çıkarmam" | Hazreti Osman-ı Zinnûreyn radiyallahü anh
Mescid-i Aksa'yı Bekleyen Son Osmanlı Askeri | Iğdırlı Onbaşı Hasan ve Kutsal Nöbeti
Mesir Macunu ve Sıtma Suyunun Bulunması | Merkez Efendi rahmetullahi aleyh
İnşaata Taş Taşıyan Padişah ve Kurnaz Talebe
Ak Şeyh'in Öğrettiği Kıymetli Dua
İLMİHALİN ÖNEMİ
Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye kitabı, İslâm âlimlerinin eserlerinden tercüme edilerek hazırlanmıştır. İçinde yazarına âit hüküm bildiren bir kelime yoktur. Bu yüzden çok kıymetlidir. Bu kitabı çok okumalıdır.
Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Allahü teâlânın çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve başkalarına öğretendir.”
Şevahid-ün Nübüvve kitabında buyruluyor ki: “Allahü teâlâ, bir kulunu severse, onu fıkıh ilmiyle meşgul eder. Sonra da fıkıh âlimi olur.” Demek ki bu kitabı okumak, Allahü teâlâ tarafından sevilmiş olmanın alâmetidir. Sevilmemenin alâmeti de, malayâni ile, faydasız veya zararlı şeylerle meşgul olmaktır.
Rastgele çok kitap okuyan sapıtır, yoldan çıkar. Ancak bir mürşid-i kâmil görmüşse, ondan hakkı bâtılı öğrenmişse, o kendini korur, onun çok kitap okumasının zararı olmaz. Her kitap, o günün şartlarında, o günün insanlarına, o günün ihtiyaçlarına cevap olarak yazılmıştır. O kitapların içindekilerden bugüne âit olanlar, seçilerek Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye kitabına konmuştur. Bu çok önemlidir! Onun için bu asrın mürşid-i kâmili Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye’dir. Çünkü yüzlerce âlim ve evliyâ zatın mübârek sözleridir. Bu kitabı okuyup anlayan, âlim olur. Öğrendikleriyle amel eden de, evliyâ olur.
Kur’ân-ı kerîmin tefsirini öğrenmek isteyen, İlmihâli okuyup anlamaya çalışmalı. Kur’ân-ı kerîmin asıl gayesi, (Bu yenir, bu yenmez, bu serbest, bu yasak, bu yapılır, bu yapılmaz, bu sevilir, bu sevilmez...) diye öğretmektir. Orada Cennetliklerin ve Cehennemliklerin hâlleri bildirilmiştir.
Dolayısıyle Tam İlmihâl Se’âdet-i Ebediyye kitabı, Kur’ân-ı kerîmin açıklamasıdır. Ona uyan da, İslâmiyete uymuş olur.
www.hakikatkitabevi.com
Kalbinde zerre kadar îmânı olan cehennemde sonsuz olarak kalmayacak
("Kalbinde zerre kadar îmânı olan Cehennemde sonsuz olarak kalmayacak, çıkarılacaktır..!")
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât kitabında buyuruyor ki:
“Cehennemde sonsuz olarak yanmak, küfrün karşılığıdır. Bir kimse, dinde inanılması lâzım olan şeylerden, bir tânesine bile inanmamış veyâ şüphe etmiş yâhut beğenmemiş ise îmânı gider, kâfir olur.
Bir kimse de, Kelime-i tevhîd söyleyip, bunun mânâsını kabûl eder, Muhammed aleyhisselâm Allahü teâlânın Peygamberidir, her sözü doğrudur, güzeldir deyip, ona uygun olmayanlar yanlıştır, fenâdır diye inanırsa ve son nefesinde de öyle ölüp, âhırete, bu îmân ile giderse, bu kimse, kâfirlere mahsûs olan âdetlere ve bayramlara katılır, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yaptıklarını yaparsa Cehenneme girer.
Amma, kalbinde zerre kadar îmânı olduğu için, yani bildirilenlere kısaca inandığı için Cehennemde sonsuz kalmaz.
Kısaca inanmış olmak için, dinde inanılması lâzım olan şeylerden birini işitince, şüphe etmeden inanması lâzımdır.
Bir gün, bir hasta ziyâretine gitmiştim. Ölüm hâlinde idi. Kalbine teveccüh ettim. Kalbi kararmış idi. O zulmetin temizlenmesi için çok uğraştım, fayda vermedi. Uzun zamân yokladıktan sonra, o siyâhlıkların, kâfirlik bulaşıklıkları, sıfatları olduğu, kâfirler ile ve küfür ile olan bağlılığından, berâberliğinden olduğu anlaşıldı. O kadar uğraştığım hâlde, o zulmetler temizlenemedi. Bunların ancak, küfrün cezâsı olan, Cehennem ateşi ile temizleneceği anlaşıldı. Fakat, kalbinde zerre kadar îmân nûru da görüldüğünden, bunun sâyesinde Cehennemden çıkarılacaktır. Hastayı bu hâlde görünce, cenâze namâzını kılayım mı, diye düşünceye daldım. Kalbimi uzun zamân yokladıktan sonra, kılmak lâzım olduğunu anladım. Demek ki, kalbinde îmân varken, zarûret olmadığı hâlde bile kâfirlerle düşüp kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenâze namâzlarını kılmalıdır, bunları kâfir bilmemelidir. Bunların, îmânları sâyesinde Cehennemden çıkacaklarına inanmalıdır. Fakat, hiç îmânı olmayanlara, Muhammed aleyhisselâmın bir sözünü ve âdetini bile beğenmeyenlere af ve mağfiret yoktur ve küfürlerinin karşılığı olarak Cehennem azâbında sonsuz kalacaklardır.
Hülâsa, kâfirlerin âdet ve merâsimlerine katılanda, zerre kadar îmân varsa yani kalbinden kelime-i tevhîdin mânâsına, kısaca inanmış ise, îmânı gideren bir iş ve sözde bulunmadı ise, Cehennem azâbına girecek ise de, Cehennemde ebedî kalmayacaktır.
TÖVBE ETMEDEN ÖLENLER
Îmânı olanlardan büyük günâh işleyen ve tövbe etmeden ölenlere gelince, Allahü teâlâ, bu günâhları isterse affeder, isterse günâhı temizleninceye kadar, Cehennemde azâb eder. Cehennem azâbı, küfür sıfatları ve bulaşıklıkları içindir.
Küfürden kaçınan îmân sâhiplerinin yaptıkları büyük günâhlar, yâ îmânları hürmetine, cenâb-ı Hakkın merhameti ile veyâ tövbe etmeleri ile yâhut şefâate kavuşmaları ile affolunur. Böyle affolmıyanlar, dünyâ sıkıntıları ve dertleri ile veyâ son nefeste cân verirken, çekecekleri zahmetler ile temizlenir.
Bunlarla da temizlenmezse, bâzıları kabir azâbı çekmekle affa kavuşur. Bâzıları ise, kabir azâbı, sıkıntıları ve kıyâmet gününün şiddetleri ile af olunup, günâhları biter ve Cehennem azâbı ile temizlenmeye lüzûm kalmaz. Nitekim, Enâm sûresinin 82. âyetinde meâlen;
(Îmân edip de îmânlarını şirk ile bulaştırmayanlar, Cehennemde ebedî kalmaktan emîndirler. Onlar için, bu korku yoktur) buyuruldu...”
Mü’minin, büyük dahi olsa, günâh işlemekle îmânı gitmez, kâfir olmaz. Kalbinde zerre kadar îmânı bulunanı, günâhlarının çokluğu sebebi ile Cehenneme soksalar da, günâhları kadar azâb edip, sonunda, Cehennemden çıkarılır.
Peygamber efendimiz;
(Kalbinde zerre kadar îmânı olan Cehennemde sonsuz olarak kalmayacak, çıkarılacaktır) buyurmuştur.
Müslümânların zerre kadar îmânı olanların hepsi sonunda, hattâ çok zamân Cehennemde kaldıktan sonra bile, merhamete kavuşacaktır. Fakat rahmete, merhamete kavuşabilmek için, ölürken îmân ile gitmek şarttır. sonra bile, merhamete kavuşacaktır. Fakat rahmete, merhamete kavuşabilmek için, ölürken îmân ile