*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerîmde; *Bu din geldikden sonra, birbirlerinizle kardeş oldunuz. Değil öldürmek, birbiriniz için canlarınızı fedâ eder hâle geldiniz*, buyuruyor.
Nitekim, bir savaşta kan kaybetmiş ve *Suuu! Suuu!* diye inliyen bir sahâbîye, bir başka sahâbî, bir bardak *Su* götürüyor efendim. Tam suyu içecekken, başka bir sahâbî *Suuu!* diye inliyor.
O, bunu işitince suyu içmiyor ve işâretle; *Suyu ona götür!* diyor. Ona götürürken bir başkası, *Suuu!* diye inliyor. O da içmeyip, *Ona götür!* diyor.
Böylece o suyu, birbirlerine ikrâm ederken, üçü de *Şehîd* oluyor efendim. İşte Efendi hazretleri, bizi himmetleri altına almasaydı, kim bilir ne hâlde olacaktık.
********
Mahşer meydanı, bu dünyâda olacak kardeşim. Sûriye, Arabistân, Ürdün, Yemen, buralarda. Dümdüz olacak bu yerler. Hiç engebe kalmıyacak. Mahşer, orada kurulacak.
Düşünün ki, her taraf *mermer*, güneş iyice alçalmış. Herkes, günâhları nisbetinde tere garkolmuş. Tek bir ağaç gölgesi yok, *rüzgâr* yok, insanlar feryâd edecek;
*Yâ Rabbî, ne olur hesâbımızı gör! Cennetse Cennet, Cehennemse Cehennem, yeter ki şu izdihâmdan kurtulalım!* diyecekler.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri buyuruyorlar ki: *Mahşer, elli bin âhiret senesi sürecek*. Ama bu, kâfirler için böyle.
Onlar, o yakıcı güneşin altında, o müthiş izdihâmda, sıkış sıkış, Elli bin sene bekliyecekler. Ama bu kadar uzun süre, mü’minlere, iki rekât namaz kılacak kadar *Kısa* gelecek efendim.
İki rekât namaz kılacak kadar. Yâni en fazla *Beş dakîka*. Hem de Arş-ı âlânın altında, serinde. Bir de bakacaklar ki, mahşer bitmiş.
*******
En büyük bayram, o *Büyük*’leri tanımak ve sevmekdir kardeşim. Çünkü bu ni’met, dünyâ ve âhiret ni’metlerinin en büyüğüdür, bundan büyük ni’met yok. Niçin? Çünkü Cennete girmek, buna bağlı.
O büyükleri görmiyen, kitaplarını okumıyan kimsenin, kurtulması çok *Zor*’dur. Meselâ biz, Efendi hazretlerini görmeseydik, belki şimdi müslümân bile değildik, yâhut da *Sapık* bir müslümândık.