MUHAMMED “sallallahu teala aleyhi ve sellem”


“Hazret-i hakk ve feyyâz-ı mutlak buyurur ki;
Senin ism-i şerîfinin evvel harfi ile sana ve ümmetine minnet ve ihsan itdim, cehennemden âzâd itmekle.
İkinci harfle ilkâ-i muhabbet itdim kalbine ve ümmetinin kulûbunda.
İkinci mim ile mağdiret itdim sana ve ümmetine.
Dördünci harfile zâmin (kefil) oldum ki senin dînini tâ kıyâmete dek dâim idüb zevâlden (kaybolmaktan, yok olmaktan) hıfz idem (koruyayım). “
(Meâricü’n-nübüvve “Altıparmak tarihi” tercemesi)

RAHMETENLİL ÂLEMÎN


İbni Abbâs radıyallahu anh rivâyet itdi;
Hazret-i resûlullah sallallahu teala aleyhi ve vesellem buyurdu ki;
“Hazret-i Cebrâil aleyhisselam gelüb itdi ;
-Hakk teala sana selam ider ve izzet-i celaline yemin ider ki, ümmetinden bir kimsenin ismi senin ismine muvafık ola (senin ismini taşıya) ânı cehenneme idhâl itmezem (atmam).

(Meâricü’n-nübüvve tercemesi)

Abdullah Dehlevî hazretleri ve sömürge valisi

Abdullah Dehlevî hazretleri Hindistan’ı İngilizlerin işgal edip sömürge halinde yönettiği dönemde yaşamıştır.
Şöyle diyor: Bir gün cenaze taziyesi için Şah Nevvab Nizameddin’in mekanına gittim.Delhi idarecisi(sömürge valisi) Charles Metcalfe de aynı gaye için oraya gelmişti. Mecliste bulunanların hepsi ona hürmeten ayağa kalktılar.Bense yerimde oturdum. O oturunca yüzünü görmemek için sırtımı. döndüm.Meclistekilere benim kim olduğumu sordu.Falan şeyhtir dediler.Ayağa kalktı,saygı göstermek için yanıma geldi. Yaklaşınca ağzından şarap kokusu geldi.Canım çok sıkıldı.Köpek kovalar gibi onu yanımdan uzaklaştırdım.Tekrar yaklaşmak istedi yine sert sözler söyledim. Evine gidince hizmetindeki adamlara demiş ki: Bütün Hindistan’da gördüğüm tek Müslüman budur.”

EMR

EMR
Bir kaç damla, sohbetten...

“Vilâyet, bir emr-i şer’î değildir ki olmazsa olmaz. Bu bir emr-i istihsânidir. Emr-i zarûrî olan şerîattir, efendim. Ama, şerîati takviye edicidir.”

MÛSÂ “aleyhisselam”

MÛSÂ “aleyhisselam”
(Firâvunun hanımı Âsiye) ismini Mûsâ koydı. Zîrâ “mû” ibrânî dilince suya dirler. Ve “sâ” ağaca dirler. Çünki su ile ağaç içinde buldılar. Ânın içün ismini Mûsâ koydılar.
( Târih-i Taberî-i kebîr tercemesi, sf 270 )

NİSBET

 


Hilmi Bey Hocamız;
“Efendî hazretlerinin İmâm-ı Gazâlîden nisbet-i vardır"
buyurdu.
Bu nisbeti sebebiyledir ki, Efendi hazretlerinin yazılarını okuyanlar, eğer İmâm-ı Gazâlî ve İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin “kuddîse sirrûhümâ” eserlerini okumuşsa, ifâde ve cümlelerden tefrîk edemez (ayıramaz).

BAMBAŞKA

Hüseyin Hilmi Işık efendi ve talebesi Süleyman Kuku efendi

“Onbeş yaşında Kuleli Askeri Lisesi birinci sınıf talebesiyim. Kimyâ hocamız, öğretmen yarbay Hüseyn Hilmi Işık beğefendi. Diğer ders hocalarından bambaşka bir insan.
Bilgili olduğu kadar, mütevâzi, sâdece omuzunda rütbesi bulunan gerçek bir baba. şefkatli, merhâmetli, hilm sâhibi bir terbiyeci. Çok şey bilen, zemânı ve rütbesini zorlayan bir subay ve öğretmen.
Yüzüne bakan, hâline dikkat eden, simâsından zekâ ve îmân fışkırdığını hemen idrâk edecek kadar, insanlara emniyyet telkin eden bir üstâd.
Kimseden, hiç bir hocadan görmediğimiz muâmeleyi bize gösterdiler. Öyle olduk ki, bütün arkadaşlar gayr-i ihtiyâri onları sevdik.”

(Süleyman Kuku Bey’in hatırası)

İSTİFÂDE


İSTİFÂDE
Senelerdir düşünürdüm, sorardım kendime;
“Mezhebsizlerin, reformistlerin, ehl-i sünnet düşmanlarının at oynattığı bu zamanda ne için bu kadar kendilerini setr ederler?”
diye. Seneler sonra cevabını buyurdular:
-Hocamız, şöhretden çok kaçtığı hâlde, kendi ifâdesi ile "meâlesef meşhûr olduk, bu bizim için hiç iyi değildir" dedi ve bu fakîre hitâb edip, "Biz meşhûr olduk. Sen kendini gizle. Bu millete lâzımsın!"

Hilmi Bey “rahmetullahi teala aleyh” hocamızın vefatından seneler sonra, geçirdikleri ağır hastalık devresinin sonunda kendi ifadeleri ile
“Bir gece rüyada onları gördüm ve şöyle buyurdular;
-Artık konuşun, millete anlatın!”
...
Azîz kardeşim!
Devamlı onlardan bahsetmemiz, onlardan nakl etmemiz, onların terceme ve te’lif ettikleri bî bahâ eserleri tavsiyye etmemizdeki niyyetimiz;
içinde “ben” gizlenmiş aidiyet duygusundan beri, ama dîn kardeşlerime ve nasîbli olanlara “hayrı tavsiyye” şuuruna mebnîdir.
Bugün dahi, 80’li yaşlarında ve hasta halleri ile bu millete ve dîn kardeşlerine faideli olmak için, terceme ve te’lif sahasında gece gündüz çalışan Süleyman Kuku Efendi’den, kardeşlerimin istifade edebilmesini Allahu teâlâdan niyaz ediyorum.
Hidâyet ve tevfîk Allahu teâlâdandır.

KİTÂB


“Kitablar; akıllıların bahçeleri, fâdılların güzel kokulu çiçeğidir.”
(Hazret-i Ebûbekri’s-sıddîk “radıyallahu teala anh “)

MÜ’MİN

"Mü’min o kimsedir ki, işlediği bir günâhı, üzerine çökecek dağ gibi görür. Münâfık ise, burnunun ucuna konup hemen uçacak sinek gibi bilir."
(Hadîs-i şerîf)

AHMÂK

AHMÂK

Ta’rîf buyurmuşlar...
“Ahmaklık alâmeti: 
İlm ta'rîf edersin; anlamaz, heves eylemez, söylesen idrâk etmez. Yaramazlıkta bulunsa, pişmân olmaz.”

Allahu teala, ahmaklıktan muhafaza buyursun bizleri.
Amin.