Zelîha'nın Yûsuf Aleyhisselâmın geçtiği yolda durup söylediği sözdür:
"Köleyi tâatle sultan, sultanı günâhla köle yapan Allahu teâlâ her ayıbdan ve kusurdan münezzehdir!". Yûsuf aleyhisselâm bu hazîn münâcatı [içli yakarmayı] duyunca: "Sen kimsin?" diye sordu. Zelihâ: "Bizzât size hizmet eden ve saçlarını elimle tarayan ve evimde size ikrâmlarda bulunan fakîreyim. Hakkınızda benden sâdır olan, [meydana gelen] mahza [tamamen] hatâ idi. Ettiğim uygunsuz iş ve hareketler yoluma gelip vebâlini tattım ve baştan ayağa keder [üzüntü] denizine battım. Kuvvetim gitti. Malım bitti. Gözlerime ama târi oldu. [Gözlerim görmez oldu]. Mâl ve menal kalmadı. Çâresiz insanlardan meded ve istiâneye [yardım istemeğe] mecbûr oldum. Bazıları acır,bazıları acımaz oldular. Bütün Mısır halkı bana imrenirdi. Şimdi mahrûm oldum. İşte müfsidînin [bozuk işler yapanın] cezâsı budur" dedi.
O kerîm oğlu kerîm (aleyhisselâm) şiddetle ve çok ağladı: "Ey Zelîhâ, bana olan hubbundan [sevginden] kalbinde bir eser kaldı mı?" dedi.
Zelihâ: "O namus ve iffet timsâli cemâlinize bir kere nazar etmek [bakmak], yeryüzünü dolduran altın ve gümüşlere mâlik olmaktan benim için daha sevgili ve kıymetlidir" cevâbını verdi.
Yûsuf aleyhisselâm, merhameten Zelîha'ya: "Seni hanım olarak kendime istiyorum" müjdeli ifâdesini söyleyince, Zelîhâ bu sözü alaya yorumlayarak: "Beni genç ve güzel iken irâde ve ihtiyâr buyurmadılar [istemediler]. Şimdi acûze,gözleri görmez,zavallı bir fakîreyim" diye meyusâne [ümidsizce] cevâb verdi...
Kaynak: Son Halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyâtı
1.cild, Sahife no: 574-575
Müellif: Süleyman Kuku
"Köleyi tâatle sultan, sultanı günâhla köle yapan Allahu teâlâ her ayıbdan ve kusurdan münezzehdir!". Yûsuf aleyhisselâm bu hazîn münâcatı [içli yakarmayı] duyunca: "Sen kimsin?" diye sordu. Zelihâ: "Bizzât size hizmet eden ve saçlarını elimle tarayan ve evimde size ikrâmlarda bulunan fakîreyim. Hakkınızda benden sâdır olan, [meydana gelen] mahza [tamamen] hatâ idi. Ettiğim uygunsuz iş ve hareketler yoluma gelip vebâlini tattım ve baştan ayağa keder [üzüntü] denizine battım. Kuvvetim gitti. Malım bitti. Gözlerime ama târi oldu. [Gözlerim görmez oldu]. Mâl ve menal kalmadı. Çâresiz insanlardan meded ve istiâneye [yardım istemeğe] mecbûr oldum. Bazıları acır,bazıları acımaz oldular. Bütün Mısır halkı bana imrenirdi. Şimdi mahrûm oldum. İşte müfsidînin [bozuk işler yapanın] cezâsı budur" dedi.
O kerîm oğlu kerîm (aleyhisselâm) şiddetle ve çok ağladı: "Ey Zelîhâ, bana olan hubbundan [sevginden] kalbinde bir eser kaldı mı?" dedi.
Zelihâ: "O namus ve iffet timsâli cemâlinize bir kere nazar etmek [bakmak], yeryüzünü dolduran altın ve gümüşlere mâlik olmaktan benim için daha sevgili ve kıymetlidir" cevâbını verdi.
Yûsuf aleyhisselâm, merhameten Zelîha'ya: "Seni hanım olarak kendime istiyorum" müjdeli ifâdesini söyleyince, Zelîhâ bu sözü alaya yorumlayarak: "Beni genç ve güzel iken irâde ve ihtiyâr buyurmadılar [istemediler]. Şimdi acûze,gözleri görmez,zavallı bir fakîreyim" diye meyusâne [ümidsizce] cevâb verdi...
Kaynak: Son Halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyâtı
1.cild, Sahife no: 574-575
Müellif: Süleyman Kuku