Sıbğatullah Arvasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sıbğatullah Arvasi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gavs-ı Hizaniden Hikmetler-20

Minah-115: Salike urucun nihayetinde hasıl olan şuurdan dönme, şuurun yok olması manasına değildir. Allah (Celle celaluhu)’a olan şuuru kalmakla beraber halk ile olan şuura dönmesi demektir Nasil ki seyr-i sülukun başında o halk olan şuur onda var idi. Yalnız şu varki gayri mütemekkin olan dönen bazen Allah (c.c.)’a olan şuur ondan zail olur. Başkalarından medet diler.
Mütemekkin olan dönen devamlı her iki şuuru kuşatıp başkalarına himmet eder. Kimseden himmet istemez. Sofilerin ıstılahında ikinciye harabat şeyhi denilir. Manevi meyhane şeyhidir.
Birinci ise küp sahibidir. Ötekinden manevi aşk meyi alır. Küpünü doldurur. Millete dağıtır. Mütemekkin olana  arşi denilir. Zira devamli alem-i emre vukufu vardır. Gayr-i mütemekkin ise böyle değildir.
Minah-116: Buyurdular: “Muhabbet menfaatın mıknatısıdır.” Mecliste bulunan bir fakir sordu:
-”Müridin muhabbeti ne fayda verir? Ancak şeyhin muhabbeti fayda vermez mi?” Buyurdu:
-”Kerem sahibi olan kişi, ondan dileneni sever. Efendide hizmetçisini sever.”
Minah-117: Mahbub olan şeyhin kemalat ve maneviyatının, muhib olan müride çekilmesinde, muhabbetin tesir ve şiddetini beyan hususunda Gavs (kuddise sirruhu): “Muhabbet bazen öyle halete ulaşırki, mahbubun suretini çekerek, muhibbe giydirir. Hatta, bazen mahbubun kabrini, mezar taşıyla beraber muhibbin kabrine yaklaştırır.” buyurup,sureten çekme ve gözüyle gördüğü kabir yaklaşmasını konu alan iki kıssa anlattılar.
Minah-118: “Bir şeyi sevmenin alameti, sevdiginin aleyhinde olana karşı koyup, ondan acizlik duymaktır.”
Minah-119: Kendisine inanılır bir kişi yemin ederek dediki: “Ben Gavs’ın (kuddise sirruhu)şöyle buyurduklarını duydum: (Korku kalb hastalıklarını tedavi eder.Muhabbet ise kalb hastalıklarının yanında küfrü de izale eder) deyip şu kıssayı naklettiler:Bu taifeden birine aşık olan bir yahudi kadını duyduğu muhabbet sayesinde hiç kimse ile karşılıklı konuşmadan müslüman oldu. Bu taifenin ahval ve niteliklerini kazandı.”
Minah-120: “Korkana verilir, seven ise kendisi çeker” sözünü Gavs (kuddise sirruhu.) sıksık söylerdi.

Gavs-ı Hizani'den Hikmetler-2

Minah-3:
Şeyh Abdulhalık Gucdevani'nin (kuddise sirruh) sözü olan (….) nazar ber kadem’in manası bazılarının dediği gibi Kaf’ın esre okunmasıyla ” nazarın (yönün) hep Allah’a (celle celaluhu) (….) şeklınde değil, belki Kaf’ın üstün okunmasıyla (…..) maksudun ; ” sofinin namazdaki gibi hep ayağının üzere bakması” olacağını kesinlikle söylerdi.
Atiye-3:
Gavs (kuddise sirruh) üçüncü minahtaki kesin hükmünü şöyle tevcih ederdi. Kaf’ın kesre okunmasıyla (……) hudusun (sonradan olma) zıddı olur. Ona bakmak ise Nakşilerin, müridlerine son talimatı olan murakabedir.
Minah-4:
Ubeydullah Ahrar (kuddise sirruh) H.z’nin bir sofisi şeyhinin affetmeyeceğini zannettiği bir hata işledi. Bundan dolayı sohbet meclisine vaktinde gelmedi. Şah-ı Nakşibendi (kuddise sirruh) H.z’nin huzuruna gidip, ruhuna bir Fatiha ve bir ihlas okuyarak af diledi. Şeyhinin kendisini affetmesi içinde aracılığını istedi. Şah-ı Nakşibendi (kuddise sirruh) H.z’leri sofiyi affetti, aynı zamanda şeyhinede affettirdi. Gavsi Hizan-i (kuddise sirruh) bu hikayeyi anlatırken buyurdu : ” Şah-ı Nakşibendi (kuddise sirruh) H.z’lerinin makamı sofinin şeyhinden daha büyüktü. Şeyhin makamı büyüdükçe müridlerinin hatası onun gözüne küçük görülür. Tıpkı dünya büyüklerinde olduğu gibi.”
Atiye-4:
Dördüncü minhadaki Gavs-ı Hizani ‘nin (kuddise sirruh) ”Şeyhin makamı büyüdükçe müridlerin hatası onun gözüne küçük görünür.” sözünü iki şekilde anlatırdı.
Biri: Şeyh ne kadar büyük olursa, Allah'ın (celle celaluhu) rahmetine, o kaar fazla erişir. Kalbinde şevkat artar. Müridin günahını küçük görür.
İkincisi : Şeyh ne kadar yükselir ve büyürse o kadar rahmani ahlâkı artar. Beşer huyları azalır. Rabbin ululuğu, yanında çoğalır. Kulluğu mahf ve fena ile kuvvetlenir. Kendi nefsini bütün halktan, hatta müridlerden daha küçük ve günahkar görür. Onların suçlarını, kendi suçu yanında küçük görür. Rabbi Celle ve Ala ona şevkat eylesin diye onlara şevkat eder.
Nasıl ki hadis-i kudside :
” Yerdekilere rahmeyle ki Rabb'in de sana rahmet etsin. ” buyuruluyor. (Ebu Davut, Tirmizi)
Minah-5:
 “Sofi tavus kuşu gibi olmalıdır. Nasıl ki tavus kuşu ayaklarının siyahlığını görünce vücudunun güzelliğini görmez. Sofi de bu düşünce ve hal üzerinde olmalıdır. Çünkü iyi haline bakmak, ona güvenmek, kibir ve gurura sebeb olur.” der.
“Tavus o kadar güzel renkli olmasına rağmen siyah bacağından dolayı mahçuptur.”Beytini okuduktan sonra şöyle devam etti:
“ Mahlukattaki kemalatın hepsi Allah’ın (celle celaluhu) kemalatının bir yansımasıdır. Kişinin kemalatı kendisinden bilmesi boş bir iddia ve büyük bir kusurdur.”
Atiye-5:
”Beşinci minahdan” gaye şudur,dedi. Siyah bacaktan murat, varlığı gidermek için devamlı kusur ve ayıbına, nefs-i emmarenin kötülüğüne bakmaktır.Kanat ve renklerin güzelliğinden murat, insanda yaratılan kemalat ve zahiren oluşan hayırlı amelleri görmemek ve vücudun yok olmasına gücü yettiğince çalışmaktır.Çünkü bunlar, Allah’ın (celle celaluhu) ihsan ve nimetidir. Eğer ihsan-ı ilahi olmasa bunları yapmaya kulların gücü yetmez.Bundan başka her hayırlı amelde, ya o amelin gafletle yapılmasına veya sevabından gideren, riya karışmasına sebeb olan nefsi azdırması vardır.

Gavs-ı Hizani'den Hikmetler

GAVS’UL AZAM  SEYYİD SIBGATULLAH ARVASİ (KUDDİSE SIRRUHU)
"Hediyeler" anlamına gelen Minah kitabındaki sözlerin sahibi tarikat-ı nakşıbendiyede büyük bir rütbe elde eden Gavs’ul Azam olarak bilinen büyük arif Seyyid Sıbgatullah Arvasi (k.s)’nin mübarek kelamlarının, halifesi zamanının büyük alimlerinden Molla Halid-i Oreki (k.s) tarafından bazı açıklamalarlar birlikte derleyip kaleme alınmasından ibarettir. Ğavs Nakşibendi meşrebini her yönüyle temsil eden önemli bir mürşiddir. Eserde, din ile tasavvufun ayrı şeyler olmadığı vurgulanmakta, manevi terbiye yolunun esasları, edepleri, ölçüleri ve temel ahlakı anlatılmaktadır.
Allah dostları, manevi keşif, müşahede ve melekut alemini seyir hali yaşarlar. Allah Teala'nın bu özel tecellileri karşısında büyük bir sevinç ve çoşku içerisinde, kendilerini tutamayıp alemin hallerinden bir şeyler anlatmak isterler, fakat maksatlarını anlatacak kelime bulamazlar. Bildiklerini ve gördüklerini sırlı cümlelerle anlatmaya çalışırlar. Bu sırlı cümleler çözülmeye çalışılınca, herkes onları kendi anladığı dile ve delile göre kabul eder.
Not: Minahları açıklayıcı mahiyette Dıyauddin bin Şeyh Ahmed Taşkesani (k.s) tarafından atiyyeler yazılmıştır. Bu atiyyeler  her minahın altında yer almıştır.
Not 2: Minahların devamı siteye düzenli olarak eklenecektir.
Minah-1:
Gavsi Hizan-i (ks) neseb-i şerifini şöyle açıklardı.” Ben Lütfullah’ın oğluyum, o Abdurrahman’ın oğlu, o Abdullah’ın oğlu, o Muhammed’in oğlu, o Şeyh İbrahim’in oğlu, o Cemalüddin’in oğlu, o Şeyh İbrahim’in oğlu, o Cemalüddin’in oğlu, der burada dururdu. Şeyhi Seyyid Taha (ks)’dan naklederek Molla o Muhammed-i Arvasi adıyla meşhur olan zatın oğludur. ” derdi. Bu söyünü bazen kesin olarak söyler. Bazen de kesin gibi görünürdü.
Atiye-1 :
Bu şerefli minahları bunlarla ve nefesiyle bereketlenmek gayesiyle şeyhim olan babama (ks) okuyunca şöyle buyurdu :
“ Birinci minahtan gaye her ümmetin, peygamberinin soyunu ve bir mezhebe bağlı olanın imamının soyunu bilmesi icap ettiği gibi, imkan dahilinde her müridinde, şeyhinin nesebini bilmesinin lüzumlu olduğudur.Bunun iki sebebi vardır. Birincisi ; şeyhinin nesebi olduğundan, hususen onda salih kişiler varsa, onunla müşerref olmak ve bereketlenmektir.İkincisi ; şeyhin nesebini bilmek kemaldir.Hem de nasıl bir kemal! Çünkü sevenin, sevdiğini mümkün mertebe, her cihetten bilmesi aşkı arttırır.”
Minah-2:
Taylasan maddi ve manevi olmak üzere iki türlüdür. Maddi taylasan bellidir. Manevi olan ; Mürid mürşidini başının üstünde örtü şeklinde kabul edip, örtüsünün sarkan ucu ğibi mürşidinin kendi vücuduna sardığını inanarak, ondan feyiz almasıdır.Müridi gayeye eriştirmekte bu yol faydalıdır.
(Taylasan bazı tarikatlarda görüldüğü gibi başa bir örtü atmaktır. Bunun faydası gözün sağa sola dönmeyip, önüne bakmasını sağlayarak, kalbin huzurunu muhafaz etmektir. Burada işaret edilen, husus kalbin huzurunun sağlanmasında, manevi taylasanın daha faydalı olduğudur.)
Atiye -2 :
İkinci minahta, taylasan giymenin gayesini şöyle açıklardı : ” O meşguliyetin çok olması ve kalbin alakasının azalması için şeyhin hayalinden başka şeylere az bakmaktır. Çünkü gerçekte, gözün dönmesiyle kalb de döner.”