KIYMETSİZ YAZILAR İKİNCİ KISM (Ek) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KIYMETSİZ YAZILAR İKİNCİ KISM (Ek) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KIYMETSİZ YAZILAR İKİNCİ KISM (Ek)

(Kıymetsiz Yazılar) kitâbının bu kısmında da, Muhammed Ma’sûm Fârûkî Serhendînin fârisî üç cild Mektûbâtından seçdiğimiz mektûbların özetleri yazılıdır. Bu mektûblar, (Müntehabât ez Mektûbât-i Ma’sûmiyye) kitâbındadır. Bu mektûbların türkçe tercemelerinden çıkardığım özetler, aşağıdadır:


Birinci cild, 29.cu mektûbda diyor ki, (Nakşibendiyye meşâyıhı sünnete tâbi’, bid’atlardan ictinâb etmişlerdir. Zikr-i cehre bid’at de demişlerdir. Muhyiddîn-i Arabî simâ’ ve raksı men’ etmişdir. Emr-i ma’rûf yaparlardı. Kitâba ve sünnete ve akla uygun olan şeylere (Ma’rûf) denir. Bid’at sâhiblerini sevenlerin ibâdetleri kabûl olmaz. Bid’at sâhiblerini sevmiyenleri Allahü teâlâ afv eder. Muhabbetin alâmeti, sevilenin dostlarını sevmek, düşmânlarını sevmemekdir. Bu, insanın elinde olmıyan birşeydir. Üstâdını inciteni seven kimse, köpekden aşağıdır. Hâce-i ahrâr buyurdu ki, bütün hâlleri, kerâmetleri bana verseler, Ehl-i sünnet îmânını vermeseler, harâblık bilirim. Necât yolu, Peygamberlerin yoludur. Aklı olan bu yoldan ayrılmaz. Şeytânların yollarına uymaz. İslâmiyyete uyan se’âdete kavuşur. Bu mektûbda, cihâd hakkında çok hadîs-i şerîf var).


31.ci mektûbda diyor ki, (Evliyâ ile dünyâ menfe’ati için sohbet eden, bereketlerine kavuşamaz. Sohbet, insanı nefs ve şeytân şerrinden korur. Kurb ve ma’rifete kavuşdurur).


33.cü mektûbda diyor ki, (Sohbetden istifâde için, inanmak ve muhabbet ve teslîm olmak lâzımdır.)


50.ci mektûbda diyor ki, (Bu yolda, tevhîd-i şühûdî lâzımdır. Tevhîd-i vücûdî lâzım değildir. Meârif-i ilâhiyye, hârikadan ve keşflerden efdaldir. Meârif, zât ve sıfât-ı ilâhiyyeyi bilmekdir. Hârika, mahlûkları bilmek olup, açlık ve riyâzet ile hâsıl olur. Şeytândan da hâsıl olur. Sohbet şartdır. Râbıtaya bağlı kalmamalıdır. [Müezzinin sesi, ho-parlörün sesi değildir.]).


64.cü mektûbda diyor ki, (Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Âhır zemânda (Râfizî) denilen kimseler zuhûr eder.


İslâmiyyeti terk ederler. Müşrikdirler. Bunları öldürünüz! Selef-i sâlihîne düşmandırlar.) Hadîs-i kudsîde buyuruldu ki, (Nefsini düşman bil. Çünki o, benim düşmanımdır.) (Kalb tasdîk etdiği ve dil söylediği hâlde, nefs küfr üzeredir.) Onunla cihâda (Cihâd-ı ekber) denir. Az kimsenin nefsi îmân eder. Îmân-ı hakîkî hâsıl olur. Nefs itmi’nâna gelince ibâdetler hakîkî olur.)


67.ci mektûb, oğlu Muhammed Nakşibende yazılmışdır. (Kelâm-ı ilâhî, ezelden ebede kadar bir kelâm-ı basît ile mütekellimdir.)


70.ci mektûbda diyor ki, (Hadîs-i şerîfde, (Mü’minin kabri, Cennet bağçelerinden bir bağçedir) buyuruldu. Bu hâl Evliyâya mahsûsdur. İmâm-ı Rabbânînin kabri, toprağı böyledir).


78.ci mektûbda diyor ki, (Mürşide muhabbet, feyz getirir. Râbıtasız zikr, feyz vermez. Muhabbet ile olan râbıta, zikrsiz vasl eder. Diriler ve ölüler feyz almakda müsâvîdir. Bu yolun riyâzeti, sünnete uymakdır. Bu da mürşid-i kâmile râbıta yapmakla ele geçer. Mürşide hizmet, edeb, Ona tâbi’ olmak lâzımdır).


80.ci mektûbda diyor ki, (Kabrden de feyz alınır).


91.ci mektûbda diyor ki, (Ma’nevî berâberlik, muhabbet ile olur).


92.ci mektûbda diyor ki, (Kulluk, nefse muhâlefetdir. Bu da, mihnet, meşakkat ile olur. Tâ’at, ibâdet yapmak, Allahın rahmetidir. Kulun kuvveti ile değildir).


102.ci mektûbda diyor ki, (İnsanın yaratılması, ma’rifet hâsıl etmesi içindir. Günâh işliyenin, mâtem tutması lâzımdır).


106.cı mektûbda diyor ki, (Allahü teâlânın celâl ve îlâmından hâsıl olan lezzet, cemâl ve in’âmından hâsıl olan lezzetden çok olmak muhabbet alâmetidir).


119.cu mektûbda diyor ki, (Mümkinâtın aslı ademdir. Kemâlât-i vücûdiyye, kendilerine aks etmişdir. Mümkinlerdeki kemâlât, bu akslerdendir.


Ârif kemâle gelince, kemâlâtın asldan olduğunu, kendisinin adem olduğunu anlıyarak, fenâyı hakîkî hâsıl olur. Vücûd, mebde-i her hayr ve kemâldir. Adem menşe-i her şer ve nakîsetdir. Râbıta, zikrden dahâ fâidelidir).


147.ci mektûbda diyor ki, (İnsanlara güler yüz, tatlı dil gösterenleri ve iyilik yapanları Allahü teâlâ sever. Hadîs-i şerîfde, (Müslimân, müslimânın kardeşidir. Müslimânı sevindireni, Allahü teâlâ, kıyâmet günü sıkıntıdan kurtarır) ve (Din kardeşine iyilik için gitmek, on sene i’tikâf yapmakdan hayrlıdır. Bir gün i’tikâf yapan ile Cehennem ateşi arasında üç hendek vardır. Her hendek, şark ile garb arası kadardır) ve (Teennî Allahdandır. Acele şeytândandır) ve (Günâhı çok olanı terk etmeyiniz!) ve (Dünyâda hüzn lâzımdır) buyuruldu. Resûlullah, hep hüznlü idi.


150.ci mektûbda diyor ki, (Bu yolun ilk basamağı, fenâ fillahdır).


177.ci mektûbda diyor ki, (Zikr, islâmiyyetin emrlerindendir. Devâm etmelidir. Ma’rifet, ma’rûfda fânî olmakdır. Fenâ, mâsivâyı unutmakdır).


178.ci mektûbda diyor ki, (İlm öğreniniz. Ahvâl ve mevâcîdi düşünmeyiniz!).


179.cu mektûbda diyor ki, (İstikâmet, kerâmetden dahâ üstündür. İstikâmet, islâmiyyete uymakdır).


182.ci mektûbda diyor ki, (Esbâba yapışmak, tevekküle münâfî değildir. Sebeb-i müteyakkine yapışmak, tevekküldür. Esbâb-ı mevhûme böyle değildir. Birincisini terk câiz değildir. İbâdetde tevekkül olmaz. Emrlere ve nehylere sarılamamak tevekküldür. Zarûrî işlerde tevekkül olmaz. Keşfler ve düâların kabûl olması, istidrâc sâhiblerinde de olur. Riyâzet ile hâsıl olurlar. Vilâyet kerâmete ve riyâzete bağlı değildir. Evliyâ hatâdan mahfûz değildir. Keşfler, hayâl değildir, ilhâmdır, kalbde hâsıl olur. Hayâlde olan keşfler makbûl değildir. Hızır aleyhisselâmın rûhu, cesed hâlinde görünmekdedir. Herşeyin âlem-i misâlde sûreti vardır. Evliyânın bu sûretleri görünmekdedir. Âlem-i misâl, âlem-i şehâdet gibi vardır.


Ma’nâlar ve hâller, âlem-i misâldeki şeklleri ile görülmekdedir).


228.ci mektûbda diyor ki, (İbâdet yapmalı ve kabrdeki için istigfâr edip, yalvarmalıdır).


230.cu mektûbda diyor ki, (Tevhîd, şühûdîdir, vücûdî değildir. İbni Sînânın sözleri, Hak ehline uygun değildir, çoğu küfrdür. Ma’dûm, mevcûd olmaz. Mevcûd da, ma’dûm olmaz sözü doğru değildir. Âlemin her zerresi hâdisdir. Nemâzda, insan ile Hâlık arasındaki perdeler kalkar. Bunun için nemâza Mi’râc-ı mü’min denilmişdir.)