Hazreti Ömer “radıyallahü teâlâ anh” bir gece şehri gezerken bir evden çeşidli sesler işitdi. Ömer hazretleri dama çıkdı. Damdan o eve girdi. Gördü ki, bir kişi bir kadın ile oturmuş. Orta yerde de şarap var. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri dedi: Niçin Allahü teâlâ hazretlerinin emrini tutmazsın. Bu kadar günâhın cezâsını çekmiyeceğini mi zan ediyorsunuz!
O kişi çok korkup, dedi ki, yâ Emîr-el mü’minîn! Hiç acele etme ki, ben bir günâh işledim ise, sen dört günâh işledin. Birincisi, Allahü tebâreke ve teâlâ buyurdu ki, (Evlere kapılarından giriniz.) Sen damdan girdin. İkincisi, Allahü teâlâ buyurdu ki, (Evlerinizden gayrî evlere izn alıp, ehli üzerine selâm vermeyince girmeyiniz.) Sen fermân dinlemeden girdin. Üçüncü; Allahü teâlâ buyurur: (Tecessüs etmeyiniz.) Sen tecessüs etdin. Dördüncü; Allahü tebâreke ve teâlâ buyurur, (Sû-i zân etmekden sakınınız.) Sen sû-i zan etdin.
Ömer “radıyallahü teâlâ anh” bunu işitdi. Mubârek gönlüne çok tesir etdi. Pişmân oldu. Onun keffâretine bir köle âzâd etdi. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin adâleti ve siyâseti bereketi ile, o kişi de tevbe edip, iyiler zümresinden oldu.
[Menâkıb-ı Çihâr Yâr-i Güzîn]