Kâbe-i muazzama İsmâil aleyhisselâmın zamanından itibaren avâm ve havasın tavafgâhı olan bir mukaddes yerdir. Asırların geçmesiyle harab olmuş, yıkılmış, taşları ve enkazı yağan yağmurlarla öteye beriye dağılmıştı. Bu taş ve enkaz toplanmış ve Kâbe ta'mîr edilmiş idi. Vakta ki Beyt-i muazzamın bir köşesine konmuş olan Hacer-i Esved'i yerine koymak mes'elesi, aynı zamanda bir şeref ve haysiyet mes'elesini meydana çıkardı.
Mekke'de reislik mevkı'inde dört büyük kabîle ve aşîret vardı. Bu kabîlelerin reislerinin her biri cebbâr, mütekebbir ve son derece kenûd ve anûd idiler. Bu aşiret reisleri, Hacer-i Esved'i yerine koymak şerefinin kendisine âid olduğunu iddia ediyor idi. Harem-i şerîfde muhâvere [karşılıklı konuşmalar] Sen nasıl yazıyorsun şiddetlendi. Kavga ve çatışmaya varmak üzere iken içlerinden yaşlı bir zât şöyle bir teklîfte bulundu: Biraz bekleyelim. Buraya, ya'nî Harem-i şerîfe dışardan ilk gelecek kimseyi hakem ta'yîn edelim. Onun bulacağı çareyi hepimiz birlikte kabûl edelim ve birbirimizi incitmeyelim, demiş Ve bu teklîf kabûl edilmiş.
O esnâda Sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem, Harem-i şerîfe girdiler. O zaman yirmibeş yaşlarında idi ve sıdkı [doğruluğu], emâneti [eminliği] iffet ve istikameti, vakar ve sükûneti bakımından mümtâz ve Kureyş içinde Muhammed-ül emîn güzel ünvânı ile meşhûr idiler. Bu sebeble Kureyş'in aşîret reisleri: İşte Muhammed-ül emîn geldi dediler ve kendisinin bu mes'elede hükmüne râzı olduklarını söylediler.
Sallallahü aleyhi ve sellem hemen ridâ-ı seâdetlerini [kaftanlarını] çıkardılar. Mubârek elleriyle Hacer-i Esved'i içerisine koydular ve dört köşesinin her birini dört kabilenin reislerine tutturarak o sûretle Kabe-i muazzamanın ona mahsus yerine götürüldü. Aleyhissalâtü vesselâm yine mübârek eliyle Hacer-i Esved'i aldılar ve yerine koydular. Mes'eleyi bu şekilde halletmesinden hepsi râzı ve memnûn oldu ve münaza'a da bu şekilde bertaraf oldu.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî kuddise sirruh)
[Son halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyâtı, 2.cild, sf: 250-251]