Abdurrahman Tahi kuddise sirruhu Kâdiriyye tarîkatı mensûblarından Şeyh Abdülbârî Çarçâhî’ye talebe olmuştu.Şeyhi ona,oruç tutmak, az yemek, az uyumak ve sık sık mezarlıkları ziyâret etmek gibi vazîfeler verirdi. Bâzı geceler bir iki saat kabristânda kaldığı olurdu. Hattâ bazı geceler, açtığı bir mezara girerek orada sabahlardı.
Hocası ona bir gün ve bir gece boyunca yüz yetmiş bin kere “Lâ ilâhe illallah” demesini emretti ve; “Kalbini ateşten bir taş ve Lâ ilâhe illallah kelimesini de ateşli bir demir parçası say. Kalbini bu yüce cümle ile muhabbet ve cezbe içinde döv. Böylece demir darbeleri altında kalan taşlarda görüldüğü gibi kalbinden kıvılcımlar çıksın.” dedi.Bu tavsiyelere uyan Abdurrahmân Tâhî mânevî hallere kavuştu.
Bu sırada büyük evliyâ Seyyid Sıbgatullah Arvâsî hazretleri Külat’da oturuyor,insanların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmaları için çalışıyordu.Talebelerinden Süleymân Erbûsî arasıra Külat köyüne gidip geliyordu.Külat köyünden döndüğü bir zamanda Abdurrahmân Tâhî, alaylı bir şekilde; “Külat’taki sûfîler nasıldırlar? Ne yapıyorlar?” diye sorunca Süleymân Erbûsî Abdurrahmân Tâhî’ye; “Eğer falan dereyi geçsen öyle demezdin.” diye cevap verdi. Süleymân Erbûsî’nin bu sözü Abdurrahmân Tâhi’ye çok tesir etti.Şeyhi tarafından halîfe olarak vazîfelendirilen ve birkaç talebesi de olan Abdurrahmân Tâhî talebelerinden birine; “Vallahi falanca kişinin sözleri beni çok etkiledi.Külat’a gidiyorum.”dedi. Mürîdlerinin bütün ısrarları onu kararından döndürmedi.O gece boyunca içindeki arzu ve iştiyâkla uyuyamadı.
Seher vakti gelir gelmez Seyyid Sıbgatullah Arvâsî hazretlerinin talebesi Süleymân Erbûsî’nin evine gitti.Onu uyandırarak; “Benimle birlikte Külat’a gelir misin?” dedi. Süleymân Erbûsî; “Gelirim.” deyince birlikte yola koyuldular. Süleymân Erbûsî’nin; “Eğer falan dereyi geçsen öyle demezdin.”diye bahs ettiği yere geldiler. Abdurrahmân Tâhî o dereyi geçerken acâib bir hâl hissetti. Nihâyet Külat’a ulaşınca Seyyid Sıbgatullah Arvâsî hazretleri onu talebeliğe kabûl ederek himâye ve tasarrufu altına alıp kısa bir müddet içinde yetiştirdi.
Tasavvuf yolunda yükselen Abdurrahmân Tâhî kuddise sirruhu, dillerin ifâde edemeyeceği, ancak ehlinin anlayacağı hâllere kavuştu.
Gavs-ı Hizani Seyyid Sıbgatullah Arvasi'den kuddise sirruhu icazet-i mutlaka ile mezun olup insanların dim ve dünya kurtuluşu için hizmet etti.
