Şeyhül İslâm Hirevî (kuddise sirruh) buyurur: Ma'rifet sâhiblerinin firâseti odur ki, Allah için sâlih olan kimseleri sâlih olmayanlardan ayırırlar ve Allahu teâlânın zikri ile iştigal edecekleri ve hazreti Cem'e kavuşacakları bilirler. Riyâzet, açlık, halvet ehli ve velâyete varmamış bâtın sâhiblerinin firâseti, sûretin keşfidir ve bunların gaybi keşifleri ve haber vermeleri mahlûkatla alâkalıdır. Çünkü böyle kimseler Hak sübhânehü teâlâdan perdelenmişlerdir. Ma'rifet ehlinin iştigali, ma'rifet ve vâridat-i ilâhî ile olmakla, onların haber vermeleri de Hak teâlâdandır. İnsanların çoğu Allahu teâlâdan habersiz ve Ona yabancı olduklarından ve kalbleri de dünyaya meyilli olduğundan, maddî keşifler ve gaybdan haber vermeler onlara göre çok değerlidir. Bunlarla meşgul olanlar da bunları ehlullah zanneder ve Allaha yakın kullardan sayarlar ve hakîkat ehlinin keşiflerini önemsemezler ve Hakdan verdikleri haberlere inanmazlar ve derler ki, bunlar Hak ehli olsalardı, niçin halkın hâllerinden haber vermiyorlar.
Kulların hâllerini bilmiyen, ondan daha yüksek olanlara nasıl el atar ve nasıl ma'rifet sâhibi olur diyorlar ve bu fâsid kıyasla [bozuk benzetme ile] Ehlullahı [evliyâullahı] tekzîb ediyorlar. Bilmiyorlar ki, Hak teâlânın bu evliyâsına olan ihtimam ve gayreti, onları halkın hâlleri ile uğraşmağa bırakmıyor ve Allahdan gayrisi ile bulunmağa müsâde etmiyor. Onlar halkın ahvâline karışsalar, bu yüksek mertebeye lâyık olamazlar. O hâlde Hak ehli halka lâyık değildir. Nitekim halk ehli de Hakka lâyık değillerdir. Eğer Hak ehli maddî keşiflere az bir göz atsalar, diğerlerinden çok daha iyi bilirler. Ama safa ve riyâzet sâhiblerinin keşfinin Allah katında bir yeri ve değeri yoktur ve müslümanlar, yahudîler ve hıristiyanlar, hatta diğer tâifeler bunda ortaklardır ve evliyâullah ile bir hûsûsiyetleri yoktur.
Şeyhülislâmın sözü bitti...
Mektûbât-ı Ma'sûmiyye, 1.cild, 50.mektûbdan bir kısmı alıntılanmıştır.