ÜÇÜNCÜ CİLD, 13. cü MEKTÛB
Bu mektûb, seyyid mîr Muhibbullah Mankpûrîye yazılmışdır. Resûlullaha uymağa ve dînini öğrendiği üstâdını sevmeğe teşvîk etmekdedir:
Bismillâhirrahmânirrahîm. Kardeşim seyyid mîr Muhibbullahın şerefli mektûbu geldi. Sıkıntılardan dolayı ümmîdsiz olduğunu bildirerek başlıyan yazılarınız anlaşıldı. Allahdan ümmîdi kesmek küfrdür. Ümmîdli olunuz! İki şey sizde varsa, hiç üzülmeyiniz! Biri, bu parlak dînin sâhibine uymak “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm”, ikincisi, dîni öğrendiğiniz zâtın büyüklüğüne inanmak ve onu sevmek. Allahü teâlâya sığınınız ve Ona yalvarınız ki, bu iki büyük ni’metde gevşeklik olmasın. Bu ikisi olunca, başka şeylerin düzelmesi kolaydır. Size dahâ önce de yazmışdım ki, Mankpûrda bulunmakdan sıkılıyorsanız, İlâh-âbâd denilen yere gidip yerleşebilirsiniz. Orasının mubârek olacağı umulur. Siz tersine anlamışsınız. Mubârek kelimesi de, maksadımızın anlaşılmasına yaramamış. Şimdi de, öyle söylüyorum. Bu gece kalbime doğdu ki, eşyâlarınız Mankpûrdan alınıp, sanki İlâh-âbâda götürüldü. Orada bir kenâr yere yerleşip, Allahü teâlâyı zikr ile orayı aydınlatınız! Kimse ile arkadaş olmayınız! (Nefy ve isbât) kelimesini çok söyleyiniz! Bu güzel kelimeyi tekrâr ederken, bütün dilek ve düşüncelerinizi gönülden çıkarınız! Maksadınız, dileğiniz ve sevdiğiniz, birden fazla olmasın! Kalbiniz ile söyliyemezseniz, dilinizle yapınız! Fekat sessiz yapmalısınız. Çünki, yüksek sesle söylemek, bu yolda yasakdır. Bu yolda yapılacak başka şeyleri biliyorsunuz. Elinizden geldiği kadar, uymağa gayret ediniz! Öğreten zâta uymak, insanı çok şeylere kavuşdurur. Onun yolundan sapmak, çok tehlükelidir. [(Umdet-ül-islâm) sonunda (Şir’a)dan alarak diyor ki, (Üstâd birşey emr etse, ana baba da emr etseler, evvelâ üstâdın emri yapılır. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Üç dürlü baba vardır: Dünyâya getiren baba, kızını veren baba ve ilm öğreten baba. Bunların hayrlısı, üstâdıdır).)
Bugün, bütün dünyâdaki müslimânlar, üç fırkadır. Birinci fırka, Eshâb-ı kirâmın yolunda olan, hakîkî müslimânlardır. Bunlara (Ehl-i sünnet) ve (Sünnî) ve (Fırka-i nâciyye) Cehennemden kurtulan fırka denir. İkinci fırka, Eshâb-ı kirâma düşman olanlardır. Bunlara (Şî’î) ve (Fırka-i dâlle) sapık fırka denir. Üçüncüsü, sünnîlere ve şî’îlere düşman olanlardır. Bunlara (Vehhâbî) ve (Necdî) denir. Çünki bunlar, ilk olarak, Arabistânın Necd şehrinde meydâna çıkmışdır. Bunlara (Fırka-i mel’ûne) de denir. Çünki, müslimânlara kâfir dedikleri, kitâbımızın 447.ci ve sonraki sahîfelerinde ve (Kıyâmet ve Âhıret)de yazılıdır. Böyle söyleyene Resûlullah la’net etmişdir. Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan, Cehenneme gidecekdir. Her mü’min, nefsini tezkiye için, ya’nî nefsin yaratılışında mevcûd olan küfrü ve günâhları temizlemek için, her zemân çok (Lâ ilâhe illallah) okumalı ve kalbini tasfiye için, ya’nî nefsden ve şeytândan ve kötü arkadaşlardan ve zararlı kitâblardan gelen küfrden ve günâhlardan kurtarmak için, (Estagfirullah) demelidir. Ahkâm-ı islâmiyyeye uyanın düâları muhakkak kabûl olur. Nemâz kılmıyanın, açık kadınlara ve avret mahalli açık olanlara bakanların ve harâm yiyip içenlerin ahkâm-ı islâmiyyeye uymadıkları anlaşılır. Bunların düâları kabûl olmaz.]
Bu vücûdün mülkü, elden çıkmadan,
çarh-ı felek, bu binâyı yıkmadan.
Sûretü ma’nâ, bir arada iken,
iki âlem de, elinde var iken,
Hubb-i dünyâyı, kalbinden gider!
tâ alasın, can âleminden haber.
Harâmdan sakın, farzı yapmağa bak!
farzı yapmazsan, olur hâlin harâb!