Şeyhülislâm Berdeî hazretleri Anadolu'yu aydınlatan meşhûr velîlerdendir. Osmanlı pâdişâhı Kânûnî Sultan Süleymân Han zamânında Isparta Vâlisi Hızır Bey'in dâveti ile Horasan'dan Anadolu'ya gelmiş Eğirdir'de, Eğirdir Gölü'nün kenarında Mezâr-ı şerîf denilen yerde yerleşmiştir. Kabri oradadır. Buyurdu ki:
"Ölüm ânında üç çeşit söz söylenir: Bâzılarına, ey Allah'ın kulu, sana Allah'ın rızâsını ve Cennet'ini müjdelerim, denir. Bâzılarına, ey Allah'ın kulu, sana cezânı çektikten sonra Cennet'e gideceğini müjdelerim, denir. Bâzılarına da, ey Allah'ın düşmanı, sana Allahü teâlânın gazâbını ve Cehennem'ini bildiririm, denilir." "Müslümanın din husûsunda nasîhati gizlemesi, yapmaması helâl olmaz. Kim nasîhati yapmazsa, Müslümanlara hîle yapmış olur. Müslümanlara hîle yapan, dîne hîle yapmış olur. Dîne hîle yapan da, Allahü teâlâya, Resûlullah efendimize ve müminlere ihânet etmiş olur."
"Münâkaşaya oturmak, fayda kapılarını kapatır."
"Bid'at ehli olanlar, başlarını ve vücutlarını toprakta gizleyip, kuyruklarını açıkta tutan ve yaklaşanı sokan akrepler gibidirler. İnsanlar arasında gizlenmişlerdir, yanlarına yaklaşanı bid'ate düşürürler, bid'at yayarlar."
"Allahü teâlâ semâyı yedi kat yarattı. Her katta mahlûklar ve melekler yarattı. Bunlar O'na ibâdet ve itâat ederler. Birinci kat, yâni dünyâ semâsında bulunanların ibâdeti korku ve ümid üzere bulunmaktır. İkinci semâda bulunanların ibâdeti, muhabbet ve hüzün üzere bulunmaktır. Üçüncü semâda bulunanların ibâdeti, minnet ve hayâ üzere bulunmaktır. Dördüncü semâda bulunanların ibâdeti, şevk ve heybet üzere bulunmaktır. Beşinci semâda bulunanların ibâdeti, münâcaat ve iclâl, saygı üzere bulunmaktır. Altıncı semâda bulunanların ibâdeti, inâbet, tövbe ve tâzim, saygı gösterme üzere bulunmaktır. Yedinci semâda bulunanların ibâdeti ise, mürüvvet, cömertlik ve kurb, yakınlık üzere bulunmaktır."
"Tövbe iki çeşittir. Biri avâmın tövbesi, biri de seçilmişlerin tövbesidir. Avâmın tövbesi günâhlardan tövbedir. Seçilmişlerin tövbesi gafletten tövbedir. Avâm ile havâssın, seçilmişlerin tövbelerinde fark vardır. Avâm, günahlardan ve kötülüklerden tövbe eder. Havâs ise bunları zâten işlemez. Fakat onların tövbesi yanılmaktan, gaflete düşmekten ve yaptığı ibâdet ve tâatı sebebiyle kendini beğenme korkusundan tövbedir.