Mehmed Şâkir Efendi Kadirî şeyhlerindendir. İstanbul’da doğdu. Tophane’de Kadirî tarikatına ait Karabaş Tekkesi şeyhlerinden olan babasının vefatı üzerine adı geçen tekkeye şeyh tayin edildi 1276’da (m. 1860) vefat etti. Bir sohbetinde şöyle buyurdu:
Marifet ehlinin firâseti, gördüğü kimsenin sâlih veya fâsık olduğunu anlamaktır. Açlık ve riyâzet çekenlerin firâseti, sûretleri, cisimlerin nerede olduklarını anlamak ve kaybolan şeyleri haber vermektir. Bunlar, mahlûkları haber verirler. Çünkü Allahü teâlâdan haberleri yoktur. Marifet ehli ise, Allahü teâlâdan kalblerine gelen bilgileri, hâlleri, marifetleri anladıkları için, hep Allahü teâlâdan haber verirler...
İnsanların çoğu, Allahü teâlâdan gâfil oldukları ve kalblerinde dünya düşünceleri bulunduğu için, maddî şeylerden haber almayı ve gayb olan şeyleri öğrenmeyi isterler. Bundan haber verenleri, ehlullah, yâni evliyâ, Allahü teâlânın sevgili kulu zannederler. Hakîkat ehlinin, evliyânın keşiflerine kıymet vermezler. Bunların, Allahü teâlâdan verdikleri haberlere inanmazlar. Bunlar, Allah adamı olsalardı, mahlûkların hâllerini bilir, haber verirlerdi. Mahlûkların hâllerini bilmeyen, daha yüksek şeyleri nasıl bilir, Allahü teâlâya nasıl ârif olur derler. Böyle fâsid kıyâs ile [yanlış düşünerek], ehlullahı tekzîb eder, evliyâya inanmazlar.
Allahü teâlâ, evliyâsını çok sevdiği için, mahlûklar ile vakit geçirmelerini, kendinden başkalarını düşünmelerini istemez. Mahlûkların hâlleri ile uğraşsalardı, evliyâlık mertebelerine yükselemezlerdi. Mahlûkların hâlleri ile uğraşanlar, Allahü teâlânın marifetinden mahrum kalacakları gibi, ehlullah da, mahlûkların hâllerini düşünmezler. Ehlullah, mahlûkların hâllerini düşünselerdi, onlardan daha iyi anlarlardı.
Allahü teâlâ, açlık ve riyâzet çekerek, nefslerinin aynasına cilâ verenlerin firâsetlerini beğenmediği için, bu firâset Müslümanlarda da, Yahudilerde de, Hristiyanlarda da hâsıl olmaktadır. Yalnız ehlullaha mahsûs değildir. Bazı sebepler, faydalar olunca, bazı evliyânın hârikalar göstermesine izin verilir. Ehli olmayan kimselerin meârif-i ilâhîden konuşmaları, marifetlerin kıymetlerini azaltmaz. Bu konuşmalar, kıymetli bir cevherin, bir çöpçü eline düşmesine benzer. Bu cevherin kıymeti azalmaz.