“İnsanların, büyük bir sürat ile fezada tek başına dönmekte olan, içerisi ateş dolu, toparlak (iki kutbu biraz basık) bir küre üzerinde, sırf yer çekimi kuvveti ile kalabilerek yaşaması, ne büyük bir mucizedir. Ya etrafımızdaki dağlar, taşlar, denizler, canlı varlıklar, nebâtlar, nasıl bir büyük kudret sayesinde meydana gelebilmekte, gelişmekte ve türlü türlü hassalar göstermektedir. Üzerimize ışıklarını gönderen güneş, düşünebileceğimiz en yüksek harareti sağlar ve nebâtların yetişmesini, bazılarının içinde ise, kimyevi değişiklikler yaparak, un, şeker ve daha nice maddelerin meydana gelmesini temin eder. Halbuki biliyoruz ki, yer küremiz, kâinât içinde ufacık bir varlıktır. Güneşin etrafında dönen seyyarelerden meydana gelen ve içinde dünyamızın da bulunduğu güneş sistemi, kâinât içinde bulunan ve sayısı bilinmeyen pek çok sistemlerden biridir.
İnsan, kendi vücudunun ne muazzam bir fabrika ve laboratuvar olduğunun farkına varmaz. Hâlbuki, yalnız nefes alıp vermek bile, muazzam bir kimya hadisesidir. Havadan alınan oksijen, vücuddaki maddeleri yaktıktan sonra, karbon dioksit halinde dışarı çıkarılır. Sindirim (hazm) sistemi ise, muazzam bir fabrikadır. Ağızla alınan gıda maddeleri ve içecekler, mide ve bağırsaklarda parçalanıp işlendikten sonra, vücuda faydalı olan kısmı, ince bağırsaklarda süzülerek kana karışmakta ve posası dışarı atılmaktadır. Bu muazzam hadise, otomatik olarak ve büyük bir intizam ile yapılmakta, vücud bir fabrika gibi işlemektedir.
Bunların tafsilatını anlatmaya defter ve kalem kâfi gelmez. Astronomi, anatomi, yani ilm-i teşrîh, zooloji ve botanik yani hayvanat ve nebâtâtı inceleyen ilimlerde âlim olanlara, bu husus güneşden daha açıktır. Bilhâssa Evliyâ-i kirâma, yani ruhlar aleminde yükselmiş olanlara, Allahü teâlânın fiillerinin ne kadar muhkem ve muntazam olduğu, gayet âşikârdır, açıktır. Muhkem ve muntazam işler ise, o işleri yapanın ilminin yüksekliğine delalet eder.
Nitekim, Bakara sûresinin yüzaltmışdördüncü âyetinde meâlen: (Muhakkak ki, [yıldızlarla süslü] göklerin ve [dağlar, denizler ve nebâtât vb. ile süslü] Arzın yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini takibinde, [insanları ve] insanlara faydalı olan şeyleri denizde götürüp giden gemilerde; yeryüzü kuruduktan sonra, Allahü teâlânın gökten yağmur indirerek nebâtâtı diriltmesinde, o Arz üzerinde, her türlü hayvânâtı yaymasında, rüzgârları her taraftan estirmesinde, sema ile Arz arasında bulutların, Allahü teâlânın emir ve hükmü ile gitmesinde, akıl, fikir ve nazar sahibi olanlar için, Allahü teâlânın kudret ve azametine delîller ve ibretler vardır) buyurulmuştur.”
[Cevâb Veremedi]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder