Ma'den-ül Cevâhir kitâbını yazan, Kayyûm-ı Zamân'ın halîfesi Muhammed Şevk'den anlatır: Kayyûm-ı Zamân Kâbil'e teşrif etmişti. Bu fakîre de, kendilerine imâmlık yapmamı buyurdu. Bir gün öğle namazı için huzûrlarına geldim. Yolda bir genç gözüme aldı. Ona hayran oldum. Kalbim bir defa benim tasarrufumdan çıktı. Kendimden geçtim. Biraz sonra kendime geldim. O genç gitmişti. Kalktım, Kayyûm-ı Zamân'ın huzûruna gittim. Odalarında yatıp uzanmakta olduğunu gördüm. Hizmetçisine, kim geldi? diye sorunca; Fakîr Şevk geldim, dedim. Buyurdu ki, Şeyh-i San'a'nın hikâyesini, hristiyan kızına âşık olmasını duydun mu? Böyle buyurdu ve şu beyitleri okudu:
Şeyh-i San'a vaktinin piri idi,
Ne söylersem de, ondan yüksek idi.
Harem-i Şerîfde elli yıl kalmış,
Dört yüz müridiyle, çok olgun idi.
Hristiyan kızı, peçeyi açdı,
Şeyhin yüreğine bir ateş saçdı.
Anladım ki, benim başımdan geçeni anlamıştı. Kalkıp namaz kıldı. Namazdan sonra, kalbim tasarrufdan çıkınca, kalktım, o güzeli görmeye gittim. İkindi vaktinde tekrar namaz için geldim. Öne geçip namaz kıldırmak istedim. Buyurdu ki, siz bugün imâm olmayınız. Başkasını imâm eyledi. Öyle utandım ki, daha fazlası mümkün değil idi. O günden beri tevbe ve istiğfar ile meşgûl oldum. Her gün o sevgi azaldı. Hattâ nihâyet yüksek üstâdımın bereketiyle, o sevgiden tamamen kurtuldum.
Bir gün ikindi vaktinde üstâdımın ya'nî Muhammed Sıbgatullah'ın (kuddise sirruh) huzûrunda idim. Gözleri bana alınca, tebessüm edip: "Fâtiha sûresini okuyunuz" buyurdu. Emirlerine uyarak Fâtiha sûresini okudum. "Bundan sonra imâm siz olunuz" buyurdu. Ayaklarına kapandım. Büyük bir sürûr hâlimi kapladı.
Bundan üstâdımın, üç hârikasını müşâhede eyledim:
Birincisi, mubârek kalb gözü ile benim gizli hâlimi anladı. İkincisi, tasarrufu ile beni o belâdan kurtardı. Üçüncüsü, bu fakîrin hâlini örtüp, kimseye bildirmedi. Buyurdu ki, Arab olmayanların dad ile zîyı birbirine yakın okumaları gibi okuyorsun, buldum. Şimdi okuyunca, güzel okuduğunuzu, aralarını ayırdığınızı gördüm.
Kaynak: [Urvet-ül Vüskâ Muhammed Ma'sûm (kuddise sirruh) sf: 214-215]
Tercüme: Süleyman Kuku [A. Fârûk Meyân]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder