Ehl-i sünnet itikadında olmanın şartları

Ehl-i sünnet itikadında olmanın şartları...

Ehl-i sünnet itikadından, önemli olanlardan bazıları şunlardır:
1- Amentü’deki altı esasa inanmak. [Hayrın, şerrin ve her şeyin Allah’tan olduğuna inanmak. İnsanda irade-i cüziye vardır. İşlediği günahlardan mesuldür.]
2- Amel, imandan parça değildir. Yani ibadet etmeyen veya günah işleyen mümine kâfir denmez. [Vehhabiler, (amel imanın parçasıdır, namaz kılmayan ve haram işleyen kâfirdir) derler.]
3- İman ya vardır ya yoktur, artıp eksilmez. [Parlaklığı artıp eksilir.]
4- Kur’an-ı kerim mahluk [yaratık] değildir.
5- Allah mekândan münezzehtir. [Vehhabiler, (Allah gökte veya Arşta) derler. Bu küfürdür.]
6- Ehl-i kıble tekfir edilmez. [Vehhabiler, kendilerinden başka herkese kâfir derler.]
7- Kabir suali ve kabir azabı haktır.
8- Gaybı yalnız Allah bilir, dilerse enbiya ve evliyasına da bildirir.
9- Evliyanın kerameti haktır.
10- Eshab-ı kiramın hepsi cennetliktir. [Rafiziler, (Beşi hariç sahabenin tamamı kâfirdir) derler. Halbuki Kur’anda, tamamı cennetlik deniyor.] (Hadid 10)
11- Ebu Bekr-i Sıddık, eshab-ı kiramın en üstünüdür.
12- Mirac, ruh ve bedenle birlikte olmuştur.
13- Öldürülen, intihar eden eceli ile ölmüştür.
14- Peygamberler günah işlemez.
15- Bugün için dört hak mezhepten birinde olmak.
16- Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır. [Vehhabiler, Hazret-i Âdem’in, Hazret-i Şit’in, Hazret-i İdris’in peygamber olduğunu inkâr ederler. İlk peygamber Hazret-i Nuh derler. Liderlerine resul [Peygamber] diyen bazı gruplar da, (Nebi gelmez, ama resul gelir) derler. Bunun için de Resulüm diyen zındıklar türemiştir.]
17- Şefaate, sırata, hesaba ve mizana inanmak.
18- Ruh ölmez. Kâfir ve Müslüman ölülerin ruhları işitir.
19- Kabir ziyareti caizdir. İstigase, yani Enbiya ve evliyanın kabirlerine gidip, onların hürmetine dua etmek ve onlardan yardım istemek caizdir. [Vehhabiler ise buna şirk derler. Bu yüzden Sünnilere ve Şiilere müşrik, yani kâfir derler.]
20- Kıyamet alametlerinden olan Deccal, Dabbet-ül-arz, Hazret-i Mehdi’nin geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine, güneşin batıdan doğacağına ve bildirilen diğer kıyamet alametlerine inanmak.
İmam-ı a’zam hazretleri (Kıyamet alametlerine tevilsiz inanmalı) buyuruyor. (Fıkhı ekber)
21- Ahirette (Cennette) Allahü teâlâ görülecektir.
22- Kâfirler Cehennemde sonsuz kalır ve azapları hafiflemez, hatta gittikçe artar.
23- Mest üzerine mesh etmek caizdir.
24- Sultana isyan caiz değildir.
(Bu bilgiler, Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mektubat-ı Rabbani, F. Fevaid’den alınmıştır.)

12 yorum:

  1. Merhaba,
    Şimdi ben burada sıralanmış maddelerden birini veya bir kaçını inkar ettiğim takdirde vehhabi zihniyetine mi tabi olmuş olurum? Benim kendi okuduğum ve bildiğim kadarıyla burada yazanların belki de yarısı Kur'an'a aykırı yahut orada net olarak verilmeyen bilgiler. Allah bizlere mezhepçiliği, her türlü ayrılık ve gayrılığı yasaklamamış mıdır? Allah kesin bilgisi bize ulaşmayan şeyleri konuşmaktan, kendi kendimize helal ve haram koymaktan da bizi men etmemiş midir? Peygamberimizin sünneti Kur'an değil midir? Öyleyse Kur'an'a tabi olmak yetmez mi? Şimdi benim mezhebim yoktur, sadece Kur'an'a uyarım dediğimde ben yanlış bir yola mı sapmış olurum? Yazınızı okuduktan sonra bu sorular kurcaladı kafamı. Paylaşım ve emeğiniz için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blog yazarı muhakkak sizlere ceap yazacaktır ancak ben de bir şeyler yazayım. Edille-i Şer'iyye 4'tür Serhat Bey. Bunlar Kitap, Sünnet, İcmâ-ı Ümmet ve Kıyâs-ı Fukahâ. Yâni son zamanlarda çıkan "Bize Kur'ân yeter" diyenler art niyetlidir. Kur'ân*ı Kerîm'de namaz kılma emri var ancak namazın nasıl kılanacağı yok. Bunu da sünnet-i seniyye'den ve müctehidlerden öğreniyoruz. Mezhepçilik deyince insanlar yine yanlış anlıyor. Amelde 4 hak mezhepten birine; itikadda da 2 hak mezhepten birine tabii olmak gerekiyor. Mezhepçilik deyince ayrılık-gayrılık değil bolluk-genişlik-rahmet anlamak gerekiyor. Tüm sorularınıza ayrı ayrı uzun uzun cevap vermek isterdim ancak vaktim yok. Sevgiyle kalınız.

      Sil
    2. Öncelikle Recep beye bu güzel yanıt için çok teşekkür ederim.Serhat bey; Yüce dinimizde kaynak dörttür. 1.Kitab (Kur'an-ı kerim) 2. Sünnet (Hadis-i şerifler) 3.İcma (Ashabı kiramın söz birliği ettiği şeyler) 4. Kıyas-ı Fukaha (Fıkh alimlerinin bu üç kaynaktan yararlanarak yaptığı kıyasla çıkardığı dini hükümler) Bir insan diyorsa ki ben ilk kaynağı yani sadece kitabı (Kur'ân-ı kerimi) tanırım başka kaynak tanımam o insan ehli sünnetten ayrılmış olur. Sahabeden İmran bin Huseyn hazretleri mescitte vaaz ederken cemaatten birisi çıkarak "bize yalnız kur'an dan anlat deyince. O mübarek sahabi o kişiye dönerek " ey ahmak!!! Kur'an-ı kerim'de namazların kaç rekat olarak kılınacağını bildiren bir ayet bana gösterebilir misin" demiştir. Bu mübarek sahabinin bu güzel cevabı "bize sadece kur'an yeter" diyenlere çok güzel bir cevaptır. Şimdi tekrar bu dört kaynağı ele alırsak,1.kaynak olan Kitabı (Kur'ân-ı kerimi) 2. kaynak olan sünnet (hadis-i şerifler) açıklar. İkinci kaynağı ise 3 kaynak olan icma yani Ashabı kiram açıklar ve bu üçüncü kaynağıda 4. kaynak olan Kıyası Fukaha'yı yani fıkh alimlerinin bu üç kaynaktan yararlanarak kıyas ederek çıkardığı fıkhi hükümler açıklar. Böylece dinimizin itikadi ve ameli ilimleri ortaya çıkar. Ve insanlar bunun neticesinde dinimizi bu dört kaynaktan öğrenmiş olur. Ve bu öğrendikleriyle amel ederek dinimizi yaşarlar. Bir insan derse ki bana ilk kaynak yeter diğerleri lazım değil o insan ehli sünnetten ayrılmış olur. Rabbim cümlemizi bundan muhafaza eylesin. Amin.

      Sil
    3. Anladım. Cevaplarınız için teşekkürler. Allah gönderdiği kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadığını, ayrıntılı şekilde açıkladığını söylüyor. Ben bu kitaba inandığımı söyleyip, ardından bunları da kabul edersem o zaman bir çelişki doğuyor benim açımdan. Sizce de öyle olmuyor mu?
      Ayrıca şu noktaya da değinmek isterim. Namaz ibadeti Peygamberimizle gelmiş bir şey değildir. Namazdaki hareketler çok daha öncelere uzanır. Yani namaz kılın dendiğinde, herkes onun ne demek olduğunu biliyordu ve Kur'an'da buna yer verilmesine gerek yoktur. Bu insanlığın mirası niteliğinde zaten bilinen bir şeydir. Öyle ki, bizim yaptığımız namaz hareketlerini farklı inançlara sahip insanlarda da bulabilirsiniz. Sadece tek bir kitaptan, ufakta olsa farklı kurallara tabi olan 4 veya daha fazla anlayış/yol/mezhep nasıl çıkabilir? Bu mantıklı değil ki. Allah'ın koyduğu kurallar bellidir neticede, haram olan helal olan da bellidir. Kur'an'da dini yaşayışımızla ilgili herhangi bir şeyin eksik olduğunu söylemek, eksiksiz olduğunu söyleyen Allah'la çelişkiye düşmek demek değil midir?

      Sil
    4. Elbette kur'anı kerime uymak gerekir peki nasıl uymalıyız ???
      Öncelikle siz Kur'an-ı Kerim'i anlayıp ona uymak derdinde iseniz öncelikle şu ayete göre davranın.
      "Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. ( yoruma açıktır) Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih ( yoruma açık) âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar." ( Ali İmran 7 )
      Bu ayette sen diye kastedilen kimdir? Bir önceki ve sonraki ayetlerde siz ve biz ifadeleri kullanılırken neden kitabı indirmek söz konusu olunca " sen " ifadesi kullanılmış? Sen ifadesinden kasıt siz iseniz bu yüce kitap sizin yerinize hâşâ yanlışlıkla Peygamber'imize mi inmiştir?
      Bu ayetten sonra konuşmak gereksiz ama devam edelim yine.. İlimde yüksek mertebeye ulaşanların anlayabileceği bir kitaptan yorum çıkarıp yaşayabilmek öyle 3-4 ayeti ezberleyip 8-10 cümle Arapça konuşmak kadar basit bir iş mi?
      Kur'an-ı Kerim'i anlamaktan bahsediyorsunuz başkasının yazdığı Türkçe tercümeye muhtaç iken hangi ilimle Kur'an-ı Kerim'e uyarım veya hüküm çıkarırım diye iddiada bulunuyorsunuz?
      Kur'an-ı Kerim'e tabi olmak lazım diyorsunuz size soruyorum. Hadisler sünnetler acaba İncilden Tevrat'tan falan mı doğmuş?
      Madem Kur'an-ı Kerim'e uyuyorsunuz o zaman şu ayetin emrettiği gibi yapın. Nisa suresi 80. ayette Allahu teâlâ şöyle buyurmuştur:
      " Kim Resûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik! " Şimdi bunun gibi çok ayet var ama kitaba uyarım derken samimi iseniz bu ayet size yeter. Ve bu ayet de zaten olması gerekeni güzelce ve açıkça anlatıyor. Eğer samimi iseniz peygamberimizin bildirdiğine inanırsınız. Peki ne buyuruyor peygamberimiz aleyhisselam? "Men fessere-l Kur'ane bi re'yihi fekad kefere..." Yani kim Kuran'ı kerimi kendi anladığı gibi yani kafasına göre tefsir ederse küfre girer. Ayete inanan birisi Peygamber'imizin bu emrine de uymalıdır çünkü ayet Peygamber'e itaati emrediyor. Yok ben itaat etmem diyorsanız o zaman da Kur'an-ı Kerim'e uymamış olursunuz çünkü ayet Peygamber'e itaati emrediyor. Böylece kendiniz ile de çelişmiş olursunuz.

      Sil
    5. Mezhep mevzusuna gelince
      İmam-ı Rabbani hazretleri, Bir mezhebe tâbi olmayan mülhid olur buyuruyor. (Mebde ve Mead)
      Yusuf Nebhani hazretleri, Şimdi her müslümanın, dört mezhepten birine uyması gerekir buyurduğu gibi, imam-ı Şarani, S.Ahmed Tahtavi hazretleri gibi birçok âlim de, aynı şeyi bildirmişlerdir.
      Kur’an-ı kerimdeki; (Allah’ın ipine sarılın!) emri, (Fıkıh âlimlerinin, mezhep imamlarının bildirdiğine uyun!) demektir. [Tahtavi (Dürr-ül-muhtar) haşiyesi, zebayih kısmı]
      Mezhepçilik yasaktır demek Hanefi Şafii gibi değil Sünni Şii gibi mezhepleri işaret eder. Hakiki olan tek mezhep ehl-i sünnet ve-l cemaattir. 4 hak mezhep ise bunun alt dallarıdır ayrı şeyler değildir.
      Son olarak Mezheplere olan ihtiyaç hakkında da nakil yapalım biraz...
      Bazıları, Hadislere değil, Kur'ana uymak gerekir diyor. Halbuki hadisler, Kur’andan ayrı değildir. Kuran-ı kerimin açıklamasıdır.
      Allahü teâlâ buyurdu ki:
      (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.)[Nisa 80]
      (Peygamberin emrine uyun, yasak ettiklerinden sakının!) [Haşr 7]
      (İndirdiğimi insanlara açıkla!) [Nahl 44]
      Âlimler de, âyetleri açıklayıp Kur'an-ı kerimden hüküm çıkarabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, (Sadece sana vahiy olunanları tebliğ et) derdi. Ayrıca açıklamasını emretmezdi. Resulullah, Kur'an-ı kerimde, kısa ve kapalı olarak bildirilenleri açıklamasaydı, Kur'an-ı kerim kapalı kalırdı. Hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekat olduğu, nasıl kılınacağı, rüku ve secdede okunacak tesbihler, cenaze ve bayram namazlarının kılınış şekli, zekat nisabı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri bilinmezdi. Yani hiçbir âlim, bunları Kur'an-ı kerimden bulup çıkaramazdı. Peygamber efendimiz döneminde veya ona yakın dönemde yaşayanlar bile Kur'an-ı Kerim'i anlamak için hadisi şeriflere ihtiyaç duyuyorsa siz hangi yetkiyle hadisleri reddedip sadece kendim bulurum diyebiliyorsunuz? Bunları Peygamber efendimiz açıklamıştır. Mezhep imamları, hadis-i şerifleri açıklamasaydı, sünnet kapalı kalırdı. Sünneti, müctehid âlimler açıklamış, böylece mezhepler meydana çıkmıştır.
      Mezhep nedir? Bir müctehidin edille-i şeriyyeden elde ettiği bilgilere, o müctehidin mezhebi denir. Sahabelerin tamamı müctehid idi. Hepsinin de mezhebi vardı. Mezheplerden yalnız dördü kitaplara geçip, dünyanın her yerine yayıldı. Dört mezhep arasında amelle ilgili farklı ictihadlar, işlerimizi kolaylaştırmaktadır. Her Müslüman, durumuna göre, kendisine kolay gelen mezhebi seçer.
      Allahü teâlâ dileseydi, Kur'an-ı kerimde her şeyi açıkça bildirirdi. Böylece, mezhepler ortaya çıkmazdı. Her yerde, tek bir nizam olur, Müslümanların halleri, yaşamaları güçleşirdi.
      Bugün dört mezhepten birine uymak gerekir. Çünkü, Eshab-ı kiramın ve diğer müctehidlerin mezhepleri tam olarak bilinmiyor. Dört mezhep, tam bilindiği ve kitapları her yere yayılmış olduğu için, dört mezhepten birine uymak şarttır. Mezhepler rahmettir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
      (Âlimlerin farklı ictihadları, [mezheplere ayrılmaları] rahmettir.) [Beyheki]
      (Âlimlere tabi olun!) [Deylemi]
      (Ulema, enbiyanın vârisidir.) [Tirmizi]
      Eğer birazcık insafla yaklaşırsanız şu ayeti anlamanız size kafi gelir.
      (İndirdiğimi insanlara açıkla!) [Nahl 44]
      1. Buradaki muhatap kim?
      2. Kur'an-ı Kerim açık bir kitap ise neden açıkla denilmiş?
      3. İnsanlara açıkla denilen kısımda bahsedilen insanlar kim?
      Âklı olana bir işaret yetişir.. Vesselam.

      Sil
  2. Benim gayretim Allah'a itaat ve gönderdiklerine, elçilerine inanmak yönündedir. Bana emredilen de budur. Alimlerin sözleri değerlidir, hatta söylenen her söz bir şekilde değerlidir, kimisi doğruya götürür, kimisi yanlışı öğretir. Her şeyi okurum, dinlerim ama nihayetinde uyacağım kitap da bellidir. O kitap da kendi ifadeleriyle açıktır, eksiksizdir, aklı kullanmayı emreder, düşünmeyi emreder, açıklayıcıdır. Ben düşündüklerimde bir kusur, bir hata, bir yanlış varsa bunlardan Allah'a sığınırım, niyetim bellidir, anlamak istemeyene de diyecek bir sözüm yok.
    Hadislerin çoğu Kur'an'ı kendi kafasına göre yorumlamak, yaşamak isteyenlerin Peygambere yakıştırdıkları sözlerdir, bir kısmı da doğal olarak Peygamberimize aittir. Ama çok karışık ve güven vermeyen bir külliyattır. Başka hiçbir şey okunmaz sadece Kur'an okunmalı demiyorum ki, zaten bu çok tehlikeli bir şeydir. Ama "hakem" olarak Kur'an yeterlidir, son sözü ona bırakmak en güvenli yoldur.
    Muhatap önce peygamber ardından tüm insanlıktır. Zaten Kur'an dışında hüküm veremez ve söz söyleyemez. O yüzden aynı zamanda onun yolu, sünneti de Kur'an olmalıdır. Açıkla der çünkü Arapça konuşan bir topluma, Arapça indirilmesine ve karşısında okumuş, alim kişiler olmasına rağmen anlamak istememişlerdir. Bunun dışında Peygamberimizin kendi kafasına göre açıklama yaptığını mı düşüneceğiz? Elbette hayır, Kur'an'a danışarak yapmıştır bunu yine, çünkü ona yüklenen görev budur.
    Ben hiçbir ayeti reddetmiyorum ki yahut kendi kafama göre de yorumlamıyorum. Hatta üzülerek sizin yazdıklarınızda bunun yansımalarını gördüğümü belirtmek istiyorum. Ben daha güzel konuşabiliriz diye düşünmüştüm ancak pekte düşündüğüm gibi olmadı. Yine de teşekkür ederim, Allah her şeyi bilir, bizi doğruya yöneltir inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serhat bey anlatmak istediğim şu idi yalnız Kur'an-ı kerim okunarak din öğrenilmez,dinimizi öğrenmek için fıkh (ilmihal) kitapları okumalıyız.Ve dört hak mezhepten birine tabi olmalıyız.Yoksa elbette yüce kitabımız kur'an-ı kerime uygun yaşamalıyız buna hiç bir müslüman itiraz edemez zaten.Dinimizi öğrenip yaşayabilmek ehli sünnet alimlerinin kitaplarını okumalı ve onlarda bildirilenlerle amel etmeliyiz.Bunun için her müslümanın dinini asgari düzeyde dahi olsa yaşayabilmesi için fıkh (ilmihal) kitabı okuması gerekir. Yoksa kur'an-ı kerimde her namazın kaç rekat olarak kılınacağı rükü ve secdelerin nasıl yapılacağı ve rükü ve secdelerde ne okunacağına dair bilgi bulamaz.Bu tür ameli bilgileri ancak fıkh (ilmihal) kitaplarından okuyarak öğrenebiliriz.

      Sil
    2. Serhat Bey;
      Şöyle demişsiniz:
      "Hadislerin çoğu Kur'an'ı kendi kafasına göre yorumlamak, yaşamak isteyenlerin Peygambere yakıştırdıkları sözlerdir"
      Peki bunu böyle düşünerek hadislere şüpheyle yaklaşıyorsunuz ya dinin amelle alakalı Kur'ân-ı Kerîm'de açıklanmamış hususları da ya sizin dediğiniz gibiyse ne olacak? Namazın nasıl kılınacağını, hangi hayvanların kurban olacağını; hangilerinin olmayacağını; zekatın nasıl ve nerelere verileceğini; taharetin nasıl olması gerektiğini de ya birileri uydurup geldiyse o zaman ne olacak? Siz anlatılanları kendinizin bildiği şekilde anlamaya çalışıyorsunuz ancak yine kendinizle çelişiyorsunuz. Burada da aklınızı kullanıp evet tüm bunların açıklamaya ihtiyacı vardır niye demiyorsunuz. Biz hâşâ Kur'ân-ı Kerîm bize yetmez anlamında söylemiyoruz bunu ancak bunun tam tersini söyleyenler aslında kasıtlı olarak söylüyorlar. Ilımlı İslam ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Bu tarz münazaraların hiçbiri belli bir sonuca ulaşmamıştır. O yüzden daha da yazmaya devam etmeye gerek yok. Hz. Allah en iyi bilendir. Bizleri de en doğru yola, hidayete sevk eder inşaAllah.

      Sil
    3. Recep Hilmi bey konuya bu güzel yorumlarınızla verdiğiniz katkılarınız için teşekkür ederim.

      Sil