Allah için yapılmayan iş, iş değildir

 Para pul, mevki makam, insanı Cehennem azabından kurtaramaz.Salih amel yapın da, yanmayın Cehennemde.En büyük günah, cenâb-ı Hakkı unutmaktır.Yani Allahü teâlâyı unutarak, gafletle iş yapmaktır ki, böyle işlerin hiç kıymeti yoktur dinimizde.Mesela oruç tutmak büyük ibadettir,ama zayıflamak için tutulursa, on para etmez. Allah için yapılmayan iş, iş değildir.

(Ata bin Meysere hazretleri “rahmetullahi aleyh”)

İman nimetine şükretmek günah işlememekle olur

 En büyük nimet doğru imandır.Nimetin artması için,Şükretmemiz lazım.İman artmaz. Ama sağlamlaşır, kuvvetlenir. Yani imanın nuru artar, parlaklığı çoğalır.İman nimetine şükretmek, günah işlememekle olur.

(Ali bin Vehb-i Sincari hazretleri “rahmetullahi aleyh”)

Dört büyük mezheb imâmına uymak

 Dört büyük mezheb imâmına uymak, Kur'ân-ı kerîme ve sünnete (Peygamber efendimiz aleyhisselamın emirlerine) uymanın tâ kendisidir.

 (Abdurrahmân Silhetî hazretleri “rahmetullahi aleyh'')

Tecvid ile okumasını bilen imâm olur

İmâmın namaza dururken ve rüknden rükne geçerken ve selâm verirken, cemâat işitecek kadar sesini yükseltmesi sünnettir. Daha fazla yükseltmesi mekruhtur. Kırâeti güzel olan yâni Kur'an-ı kerîmin harflerini tanıyan, tecvid ile okumasını bilen imâm olur. Sesi güzel ve tegannî ile okuyan değil.

(İbn-i Âbidîn hazretleri “rahmetullahi aleyh'')

Namaz ve îmâ

 Namazda rükû ve secdeleri yapamayan îmâ ile kılar. (Halebî)*Alnında yara olan, yalnız burnu ile, burnunda yara olan da yalnız alnı ile secde eder.Alnında ve burnunda birlikte yara olup, başını yere veya böyle sert bir şey üzerine koyamıyan,ayakta durabilse bile, yere oturarak îmâ ile kılar. (İbn-i Âbidîn)*Yatarak başı ile îmâ edemeyecek kadar ağır hastalığı 24 saatten çok devâm eden kimseden, aklı başında olsa bile, namaz sâkıt olur (düşer, kılması lâzım gelmez). (Halebî)*Îmâ ile dahî kılması mümkün iken kılmadan ölüm hâline gelen kimsenin, namazlarının keffâreti için vasiyet etmesi lâzımdır.

 (İbn-i Âbidîn hazretleri, İmâm-ı Birgivî hazretleri) (Rahmetüllahi aleyhimâ)

Biz herşeyi Ondan öğrendik kardeşim

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Abdulhakim Arvasi Efendi hazretleri; *Otuz sene, bu insanlara islâmiyeti anlatdım, îmânı anlatdım, anlıyan çok az, üç beş kişi ancak çıkar*, buyurdu. Tabii buna şaşırmamak mümkün değil. 


Çünkü efendim, böyle bir mübârek zât, bu kadar mümtaz bir insan, mümtâz bir cemâate *Îmânı* anlatıyor. Anlıyan üçü beşi geçmiyor. 


Hâlbuki bizim *Îmân ve İslâm* kitâbını birisi okusa, bir saatde biter, yarım saatde biter. Ne hikmeti var acabâ? Cevâbı şöyledir ki: 


Bir kimse kul hakkına inanmış olsa, kul hakkı, yalnız *para* değil ki. Bir sert bakış, bir yan bakış, bir kalb kırmak, bir mü’mini incitmek, bunların hepsi *Kul hakkı*’na girer. 


*Gıybet* ve *Sû-i zan* da kul hakkıdır. Ve kul hakkını Allahü teâlâ affetmiyor. İllâ ki, özür dileyip helâllık alacaksın. İşte bunu bilen bir kimse, ayağını uzatıp da yatabilir mi? 


İşte Abdulhakim Arvasi Efendi hazretlerinin bahsetdiği *Îmân*, bu îmân efendim. *Kul hakkı* nın ehemmiyetini bilen bir insan, öyle rahat rahat yatıp uyuyamaz. İşte *Îmân* budur. 


Ben, bizim hastânede yatarken, *Enver âbi* geldi bir gün, *Efendim*, dedi. Şu karyolanın üzerine, gökden kim bilir ne kadar çok *Sevap* yağıyor, târifi mümkün değil, dedi. 


Ben de ona; *Nereden biliyorsun?* dedim. Efendim, bu kadar insanlar kitaplarımızı okuyor, istifâde ediyorlar. Yalnız burada değil, bütün dünyâya gidiyor.


Her ülkeye kitaplarımız dağılıyor. Bu kadar insan bu kitaplardan öğrenip doğru *Îmân* ediyorlar, *Namaz* kılıyorlar. Bu sevâbların bir misli de size geliyor, dedi. 


Ben de ona; *Evet, doğru* dedim. *Doğru diyorsun, kitapları ben yazdım. Ama arkadaşlar dağıtdılar. Siz dağıtıyorsunuz*, dedim. 


*Bana ne sevap geliyorsa, size de, arkadaşlara da aynısı yazılıyor, hepimiz kazanıyoruz*, dedim. 


Bütün bu *sevâblar*, Abdulhakim Arvasi Efendi hazretlerine âitdir. Çünkü biz herşeyi Ondan öğrendik kardeşim.

Seyyid Ahmet Arvâsî Belgeseli

Seyyid Ahmet Arvâsî Belgeseli 

Cenab-ı Hak bir kapı kaparsa on kapı açar

 Hüseyin Bin said hazretleri Buyurdular ki:

Cenab-ı Hak bir kapı kaparsa on kapı açar. Onun dinine yardım edenlere muhakkak yardım eder.*Sâlih olan mümin, Ehl-i sünnet itikâdındadır. Harâmlardan sakınır. Bunlarda bir kusûru olursa, şartlarına uygun tevbe eder. Sâlih Müslüman olmak için, din bilgilerini Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarından öğrenmek lâzımdır. Câhil olan kimse, sâlih değil, Müslüman bile olamaz. Sâlih Müslümanın nasıl olacağını Seâdet-i Ebediyye kitâbımda uzun bildirdim.

Allahü teâlâ, kullarına merhamet ettiği zaman, Mürşid-i kâmil çok bulunur

 Hüseyin Bin said hazretleri Buyurdular ki:

Allahü teâlâ, kullarına merhamet ettiği zaman, Mürşid-i kâmil çok bulunur ve tanınmaları kolay olur. Kıyâmet yaklaştıkça, Allahü teâlânın kahrı, gadabı dahâ çok zuhûr edecek, Mürşid-i kâmiller azalacak, tanınmayacaklardır. Câhiller, sapıklar, zındıklar, din adamı olarak ortaya çıkacak, insanları aldatacak, felâkete sürükliyecekler. “Kâtı’ı tarîk-ı ilâhî” yani Hakka giden yolu kesiciler olacaklardır.Böyle karanlık zamanlarda îmânı ve din bilgilerini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından öğrenenler kurtulacak, câhillerin, mezhebsizlerin yazdıkları uydurma din kitâblarının yaldızlı, heyecanlı kelimelerine aldananlar, doğru yoldan kayacaklardır. Yâ Rabbî! (celle celâlüh) Günâhlarımız büyük ve çok ise de, senin af ve magfiretin de sonsuzdur. Sevdiklerinin hürmetine bizi af ve magfiret eyle! Âmin.

Hakdan gayrisi ayrılık ve perişanlık yoludur

 Hakdan ve Hak yolundan başka her ne düşünülse, hepsi ayrılık ve perîşanlık yoludur.Hak teâlâdan başka, herneye tâbi’ olur, herneye tapınır, Onun yerine, herneyi sever ve hakîkî hâkim tanırsanız, biliniz ki, onlar da sizinle berâber yanacakdır.

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri “kuddise sirruh”)

Sünnetleri kazaya niyet ederek kılmak

 Tenbellikle nemâz kılmıyanlar, senelerce kazâ borcu olanlar, nemâza başladıkları zemân, sünnetleri kılarken, o vaktin ilk kazâya kalmış kazâ nemâzı için niyyet ederek kılmalıdır. Bunların, sünnetleri kazâ nemâzı için niyyet ederek kılması, dört mezhebde de lâzımdır...sabâh nemâzından başka dört vakt nemâzın sünnetlerini ve Cum’a nemâzlarının ilk, son ve vakt sünnetlerini kılarken, kılınmamış farz nemâzını ve yatsının son sünnetini kılarken vitr nemâzını kazâ etmeğe niyyet ederek kılmalıdır. Böyle olduğunu isbât eden delîller, Hanefî âlimlerinin kitâblarında pek çokdur...Böylece her gün bir günlük kazâ ödenir. Terâvîh nemâzlarını kılarken de, kazâ niyyet ederek, kazâ kılmalıdır. Kaç senelik kazâ nemâzı varsa, buna, o kadar sene devâm etmelidir. Kazâlar bitince, yine sünnetleri kılmağa başlamalıdır...

(Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri “kuddise sirruh”)