Bunun kıymeti yoktur

...* Yemek yerken konuşuluyor, Enver bey eskilerden anlatıyordu. Efendi Hazretleri'nin (Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî) Cuma hutbesinde "Allahümmensur men nasareddin, Allahüm mensur cüyûşelmüslimîn" duasını okurken, kendisinin "Allah" diye kuvvetle bağırıp bayıldığını, Efendi Hazretleri'nin aldırış etmediğini, namazdan sonra "Bunun kıymeti yoktur. İnsanın içindeki zulmetle bu duanın nurunun çarpışmasından ileri gelir" buyurduklarını anlattı. 

Anlatan: (Ehibbâdan emekli polis Enver bey)

Not: Bu emekli polis olan Enver bey Ben de hazretlerinin takibine memur edilmiş, sonradan Efendi hazretlerini sevip onun bağlılarından olmuştur.

[Hatıralar, 1.cild, sf: 629]

Aksırmak (Hapşırmak)

Sual: Aksırmanın [hapşırmanın] imanla, doğru söylemekle ve duanın kabul olması ile bir ilgisi var mıdır?
CEVAP
Evet vardır. Aksırmak çok iyidir. Bir hadis-i şerif meali:
(Aksırmak Rahmandan, esnemek Şeytandandır.) [Tirmizi]

Hazret-i Osman aksırınca Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Müjde sana ya Osman. Şu gelen Cebrail aleyhisselamdır. Allahü teâlâdan bana haber getirdi ki: Hiç bir mümin yoktur ki, peş peşe üç kere aksırsın da onun kalbinde iman sabit olmasın.) [Tirmizi, Hakim]

Konuşurken aksıran kimsenin doğru söylediği anlaşılır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Konuşurken aksırmak, sözün doğruluğuna işarettir.) [Taberani, Hakim]

Dua ederken aksırmak da o duanın kabul olduğuna alamettir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Dua ederken aksırmak, duanın kabulüne işarettir.) [Taberani]

Sual: Aksırana ne demelidir?
CEVAP
Selam verenin selamını almak farz olduğu gibi, aksırana da Yerhamükellah demek Hanefi’de farzdır. Bu farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Aksıran kadına, yerhamükillah denir; fakat yabancı kadınların aksırmalarına yerhamükillah demek caiz değildir. Bir toplantıda, bir kimse aksırıp Elhamdülillah dese, oradaki biri, Yerhamükellah demezse, hepsi günah işlemiş olur. Biri derse diğerlerinin de söylemesi gerekmez. Söyleseler de zararı olmaz, iyi olur. Hadis-i şerifte, (Selamı ve teşmiti yayın!) buyuruldu. (İbni Asakir)
[Teşmit; aksırıp da, "Elhamdülillah" diyene, "Yerhamükellah" diyerek hayır ve bereketle dua etmektir.]

Aksırınca (Elhamdülillah) demeli, bunu duyan Müslüman da, (Yerhamükellah) demeli. (Allah sana rahmet etsin) demektir. Üçüncü biri varsa (Yehdînâ ve yehdîkümullah) demelidir. Bu da, (Allah bize ve size hidayet versin!) demektir. Üçüncü bir kimse yoksa, aksıran cevap olarak aynı şeyi söylemelidir. Helada iken aksıran heladan çıkınca "Elhamdülillah" der veya içinden söyler. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ aksırmayı sever, esnemeyi sevmez.) [Buhari]

(Esnemek şeytandandır. Esnemeye mani olmaya çalışın. Esneyene şeytan güler.) [Buhari]

(Aksıran hamd etmemişse, hatırlatmak için Elhamdülillah de! Çünkü aksıranın hamd etmesi her derde devadır.) [Deylemi]

(Aksıran, "Elhamdülillahi Rabbil âlemin" veya "Elhamdülillahi alâ külli hal" desin. Yanındaki de "Yerhamukellah" desin. Aksıran da "Yağfirullahü lena ve leküm" desin.) [Hakim]

(Aksıran "Elhamdülillah" derse, melekler de "Rabbil alemin" derler. Aksıran "Rabbil alemin" derse, melekler bu defa "Rahimekellah" derler.) [Taberani]

(Müslümanın müslüman üzerindeki beş hakkından biri, aksırıp Elhamdülillah diyene, Yerhamükellah demektir.) [Buhari]

(Aksırıp da, "Elhamdülillah" diyene "Yerhamükellah" demek farzdır.) [Buhari]

(Aksırınca "Elhamdülillah" diyen göz ağrısı görmez.) [Taberani]

(Aksıranı teşmit etmek, diş ve kulak ağrısından korur.) [Şir’a]

(Aksırınca "Elhamdülillah alâ külli hâlin minel hal" demek 70 derde devadır.) [Hatib]

Nezle olan, üçten fazla aksırsa, her aksırışta Elhamdülillah dese caiz olur. Böyle nezle olan kimse Elhamdülillah derse bir defa Yerhamükellah denir. Bundan sonra Elhamdülillah dese de, yerhamükellah demek gerekmez. Dense de mahzuru olmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Aksıranı 3 defaya kadar teşmit et. Daha sonra ister et, ister etme!) [Tirmizi]

(Üç defadan fazla aksıran nezle olmuş demektir.) [Ebu Davud]

Çok kuvvetli aksırmak ve anormal şekilde esnemek uygun değildir. Uykusuzluk veya asabiyetten ileri gelenler hariç, esnemek iyi sayılmaz. Esnerken ağzı, dudağı ısırarak kapamak mümkün olmazsa, sol elin dışı ile kapatmalıdır! Yemeğe veya insanlara karşı değil de başı başka yöne çevirmelidir. Aksırırken de, çok ses çıkmaması için ağzı kapamaya çalışmalıdır!
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kuvvetli aksırmak da şeytandandır.) [İbni Sünni]

(Geğirirken, aksırırken sesinizi yükseltmeyin.) [Beyheki]

Sual: Aksırınca hamd edilmesi gerektiğini bilmeyen veya söylendiğinde de kabul edeceği şüpheli olan kişiler aksırınca çevredekiler "çok yaşa" diyor. O da "siz de görün" diyor. Boş laf olduklarını biliyorum da acaba aksırınca böyle söylenmesini bekleyen çevrelere bunları söylemekte bir mahzur var mı?
CEVAP
Hiç duymamış gibi hareket edilir. Ama gerçekten çok yaşa demesini bekliyorsa denebilir.

Sual: Beş kere aksıran, her aksırışta, elhamdülillah dese caiz mi?
CEVAP
Mahzuru yoktur.

Sual: Beşinci defa aksırana (Yerhamükellah) denir mi?
CEVAP
Beş kere demek gerekmez. Üç kere söylemek farz-ı kifaye, fazlası müstehabdır.

Sual: İlim meclisinde aksırıp hamd edene (Yerhamükellah) denir mi?
CEVAP
İlim meclisinde aksıran hafif olarak hamd etmelidir.

Sesimizi duyurmak
Sual: Selama cevap verirken veya aksırıp elhamdülillah diyene yerhamükellah derken, mutlaka sesimizi karşımızdakinin duyması şart mı?
CEVAP
Bunlara cevap vermek farzdır. Ortam gürültülü olabilir veya o kimse ağır işitebilir yahut başka bir sebeple de duymayabilir. Biz selamı sesli almışsak, mesuliyetten kurtuluruz.

Elhamdülillah demek
Sual: Dini sohbette, mesela beraber dini kitap okurken, aksırıp (Elhamdülillah) diyene de, (Yerhamükellah) denir mi?
CEVAP
Böyle yerde aksıran, sessizce (Elhamdülillah) demeli. Duyanlardan birinin (Yerhamükellah) demesi kâfidir.

Kaynak: Dinimiz İslam 

Büyükleri tanıdıktan sonra ruh ve nefsin çarpışması

 * "Büyükleri tanıdıktan sonra mutlaka herkesin içinde bir sıkıntı olur. Bu iki sevginin çatışması ve çarpışmasıdır. Nefs, elindeki gücü kuvveti bırakmak istemez. Ruh öte yandan bastırır. Bu çatışma o günlerde içeride fırtınalar meydana getirir. İşte bu sıkıntılı bir geçittir. Eğer ruh ağır basarsa, rahatlar. Eğer ruh kaybederse, nefs saltanatını sürer." 

(Hüseyin Hilmi Işık "rahmetullahi aleyh")

Hatıralar,1.cild, 426 

Peygamber efendimizin nazarı

 * "Peygamber efendimiz bir şeye nazar etse, kıyamete kadar o nazar ettiği yerden insan feyz alır. Onun için ne zaman gökteki aya baksam ondan istifade ederim. Çünkü derim ki, Cenâb-ı Peygamberimiz nazar etmiştir. Evliyalar da öyledir. Onlar da elini bir taşa sürse, bin sene o taştan feyz gitmez. Onun için büyüklerin eşyası, hatırlatma cihetinden çok faziletlidir."

(Hüseyin Hilmi Işık "rahmetullahi aleyh ")

Hatıralar,1.cild, sf: 426

Siyaset

* "Siyasetle uğraşmayın."

* "Siyasette kimi desteklemek değil; kimi desteklememek mühimdir."

(Hüseyin Hilmi Işık Efendi "rahmetullahi aleyh")

Hatıralar,1.cild, sf: 438

Eskiden nefs gizliydi

 *"Eskiden nefs gizliydi. Şimdi o da meydana çıktı. Sokaktaki insanlar hep nefs-i mücessem olmuş haldedir."

(Hüseyin Hilmi Işık Efendi  "rahmetullahi aleyh")

Hatıralar, 1.cild,sf: 435

Şu anda dünyada Benî İsrail ırkı yok

 *" Şu anda dünyada Benî İsrail ırkı yok. Evlenmek yoluyla karıştılar. Tıpkı Eshâb-ı kirâm gibi. Şimdi İstanbul'da İstanbullu kalmadı. Hep şuradan buradan gelen insanlar, birbirleriyle evlendiler. Dolayısıyla Benî İsrail, bir devlet kurmuş değildir. " 

(Hüseyin Hilmi Işık Efendi  "rahmetullahi aleyh")

Nakleden: (Enver Ören "rahmetullahi aleyh")

Hatıralar,1.cild, sf: 435

İmanımız çok kıymetlidir

 İmanımız çok kıymetlidir,onu korumak için, tir tir titremeliyiz.Öyle kötü devirde yaşıyoruz ki, insan her an imanını kaybedebilir. İnsan bir kelimeyle nasıl mümin oluyorsa, bir kelime ile de, o imanı kaybedebilir.Dinin kıymet verdiği bir şeyi tahkir etmek, tahkir ettiğine de kıymet vermek, küfr-i hükmi olur ki,çok tehlikelidir.Hükmen o kişi imanını kaybeder.

(Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretleri)

Yahudiler ve Hristiyanlar

 Yahudiler, İsa ve Muhammed aleyhimesselama inanmıyor, Hıristiyanlar ise, hem Peygamber efendimize inanmıyor hem de putlara tapınmaktan bir türlü kurtulamamışlardır.Mesela İsa aleyhisselam; (Ben de, sizin gibi bir insanım. Allah’ın oğlu değilim) dediği halde, İsa aleyhisselamı Allah’ın oğlu sanmışlar, Baba (Allahü teâlâ), Oğul (İsa aleyhisselam) ve Ruh-ül-kuds ismi ile üç ayrı ilaha tapınmaya başlamışlardır.

(Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretleri)

İslamiyet insanlık sıfatlarının yok edilmesini emretmiyor

 İslamiyet, gadabın,insanlık sıfatlarının yok edilmesini emretmiyor. Emrediyor demek, İslamiyet’e iftira etmek olur.İslamiyet, böyle emretmiş olsaydı, dinin sahibi olan Muhammed aleyhisselamda bu sıfatlar bulunmazdı. Halbuki; (Ben insanım. Herkes gibi, ben de kızarım) buyururdu. Ara sıra kızdığı da görülürdü. Ama Onun kızması, hep Allahü teâlâ için olurdu.İslamiyet ,kızmamayı değil, kızdığı zaman yumuşak davranmayı emrediyor. Kur’an-ı kerim de, gadap etmeyenleri değil, (Gadaplarını yenen) kimseleri methediyor.

(Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri)

Abdülhakim Efendi hazretlerinin sâyesinde bu hizmetler meydana geldi

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Abdülhakim Arvasi Efendi hazretlerine her gidişimde, hemen bir *Kitap* verirdi elime. Bakardım, *İslâm* harfleri ile yazılmış. Evet, ben *İslâm Harfleri*’ni tanıyordum o zamanlar.


*Okuma*’sını da biliyordum. Ama Efendi’nin verdiği o kitapları *Türkçe* olsa bile okuyamıyordum. Çünkü *Eski Zaman* türkçesiyle yazılmış. 


Ben okuyamayınca, Abdülhakim Efendi hazretleri bana *Yardım* ediyordu. Ben *Okuyor*’dum, O *Tashîh* ediyordu. Ben okuyordum, O *Düzeltiyor*’du. 


O zamanlar Onunla okuduğumuz *Kitap*’lardan biri de *Mevlânâ Hâlid* hazretlerinin *Dîvân*’ı idi. *Fârisî* idi o da. Bana *Fârisî*’yi de öğretdi Mübârek. 


Her *Kelime*’sini anlatırdı. Ben de kurşun *Kalem* ile kendime göre *Not*’lar alırdım. O *Kitap* şimdi evde, burada. Bugün onu alıp bakdım.


Bana, kaç sayfa *Okumuş*, *Okut*’muş, *Yazdır*’mış, *Anlat*’mış Mübârek, Hiç üşenmemiş. Aldım o *Kitâb*’ı, yüzüme gözüme *Sürdüm* sahîfelerini. 


Abdülhakim Efendi hazretleri *Bizi* yetişdirmek için çok *Emek* verdi kardeşim, çoook. *İbni Âbidîn*’den okuturdu. *Arabî*’yi ne bileceğim ben. 


Onları, böyle yavaş yavaş *Okut*’du, *Öğret*’di. Her şeyi Ondan öğrendik. Velhâsıl Abdülhakim Efendi hazretlerinin sâyesinde bu *Hizmet*’ler meydana geldi.


Elhamdülillah. Bütün bu *Kitap*’lar, hep Onların *Himmet*’leriyle, *Gayret*’leriyle yazıldı kardeşim. Onu tanımasaydık, bu kitaplar meydana gelmezdi.

● ● ● 

İnsanın *Çene*’sinin altında bir mânevî *Zincir* vardır. Bir de *Burnu*’nun üstünde bir mânevî *Zincir* vardır. 


O kimse, kendini yükseltir, *Yukarı* çekmeye çalışırsa, yâni *Kibir*’lenirse, çenesinin altındaki zincir, onu *Aşağı* çeker. O kimse, herkesden *Aşağı* olur. 


Bir kişi de *Tevâzû* sâhibi olsa, kendini *Aşağı* görse, burnunun üzerindeki zincir, onu *Yukarı* kaldırır, yâni *Yüksel*’tir. O kişi, Allahü teâlânın indinde ve insanların gözünde *Büyük* olur.