Bunun kıymeti yoktur
Aksırmak (Hapşırmak)
Büyükleri tanıdıktan sonra ruh ve nefsin çarpışması
* "Büyükleri tanıdıktan sonra mutlaka herkesin içinde bir sıkıntı olur. Bu iki sevginin çatışması ve çarpışmasıdır. Nefs, elindeki gücü kuvveti bırakmak istemez. Ruh öte yandan bastırır. Bu çatışma o günlerde içeride fırtınalar meydana getirir. İşte bu sıkıntılı bir geçittir. Eğer ruh ağır basarsa, rahatlar. Eğer ruh kaybederse, nefs saltanatını sürer."
(Hüseyin Hilmi Işık "rahmetullahi aleyh")
Hatıralar,1.cild, 426
Peygamber efendimizin nazarı
* "Peygamber efendimiz bir şeye nazar etse, kıyamete kadar o nazar ettiği yerden insan feyz alır. Onun için ne zaman gökteki aya baksam ondan istifade ederim. Çünkü derim ki, Cenâb-ı Peygamberimiz nazar etmiştir. Evliyalar da öyledir. Onlar da elini bir taşa sürse, bin sene o taştan feyz gitmez. Onun için büyüklerin eşyası, hatırlatma cihetinden çok faziletlidir."
(Hüseyin Hilmi Işık "rahmetullahi aleyh ")
Hatıralar,1.cild, sf: 426
Siyaset
* "Siyasetle uğraşmayın."
* "Siyasette kimi desteklemek değil; kimi desteklememek mühimdir."
(Hüseyin Hilmi Işık Efendi "rahmetullahi aleyh")
Hatıralar,1.cild, sf: 438
Eskiden nefs gizliydi
*"Eskiden nefs gizliydi. Şimdi o da meydana çıktı. Sokaktaki insanlar hep nefs-i mücessem olmuş haldedir."
(Hüseyin Hilmi Işık Efendi "rahmetullahi aleyh")
Hatıralar, 1.cild,sf: 435
Şu anda dünyada Benî İsrail ırkı yok
*" Şu anda dünyada Benî İsrail ırkı yok. Evlenmek yoluyla karıştılar. Tıpkı Eshâb-ı kirâm gibi. Şimdi İstanbul'da İstanbullu kalmadı. Hep şuradan buradan gelen insanlar, birbirleriyle evlendiler. Dolayısıyla Benî İsrail, bir devlet kurmuş değildir. "
(Hüseyin Hilmi Işık Efendi "rahmetullahi aleyh")
Nakleden: (Enver Ören "rahmetullahi aleyh")
Hatıralar,1.cild, sf: 435
İmanımız çok kıymetlidir
İmanımız çok kıymetlidir,onu korumak için, tir tir titremeliyiz.Öyle kötü devirde yaşıyoruz ki, insan her an imanını kaybedebilir. İnsan bir kelimeyle nasıl mümin oluyorsa, bir kelime ile de, o imanı kaybedebilir.Dinin kıymet verdiği bir şeyi tahkir etmek, tahkir ettiğine de kıymet vermek, küfr-i hükmi olur ki,çok tehlikelidir.Hükmen o kişi imanını kaybeder.
(Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretleri)
Yahudiler ve Hristiyanlar
Yahudiler, İsa ve Muhammed aleyhimesselama inanmıyor, Hıristiyanlar ise, hem Peygamber efendimize inanmıyor hem de putlara tapınmaktan bir türlü kurtulamamışlardır.Mesela İsa aleyhisselam; (Ben de, sizin gibi bir insanım. Allah’ın oğlu değilim) dediği halde, İsa aleyhisselamı Allah’ın oğlu sanmışlar, Baba (Allahü teâlâ), Oğul (İsa aleyhisselam) ve Ruh-ül-kuds ismi ile üç ayrı ilaha tapınmaya başlamışlardır.
(Seyyid Abdullah-ı Dehlevi “kuddise sirruh” hazretleri)
İslamiyet insanlık sıfatlarının yok edilmesini emretmiyor
İslamiyet, gadabın,insanlık sıfatlarının yok edilmesini emretmiyor. Emrediyor demek, İslamiyet’e iftira etmek olur.İslamiyet, böyle emretmiş olsaydı, dinin sahibi olan Muhammed aleyhisselamda bu sıfatlar bulunmazdı. Halbuki; (Ben insanım. Herkes gibi, ben de kızarım) buyururdu. Ara sıra kızdığı da görülürdü. Ama Onun kızması, hep Allahü teâlâ için olurdu.İslamiyet ,kızmamayı değil, kızdığı zaman yumuşak davranmayı emrediyor. Kur’an-ı kerim de, gadap etmeyenleri değil, (Gadaplarını yenen) kimseleri methediyor.
(Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri)
Abdülhakim Efendi hazretlerinin sâyesinde bu hizmetler meydana geldi
*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
Abdülhakim Arvasi Efendi hazretlerine her gidişimde, hemen bir *Kitap* verirdi elime. Bakardım, *İslâm* harfleri ile yazılmış. Evet, ben *İslâm Harfleri*’ni tanıyordum o zamanlar.
*Okuma*’sını da biliyordum. Ama Efendi’nin verdiği o kitapları *Türkçe* olsa bile okuyamıyordum. Çünkü *Eski Zaman* türkçesiyle yazılmış.
Ben okuyamayınca, Abdülhakim Efendi hazretleri bana *Yardım* ediyordu. Ben *Okuyor*’dum, O *Tashîh* ediyordu. Ben okuyordum, O *Düzeltiyor*’du.
O zamanlar Onunla okuduğumuz *Kitap*’lardan biri de *Mevlânâ Hâlid* hazretlerinin *Dîvân*’ı idi. *Fârisî* idi o da. Bana *Fârisî*’yi de öğretdi Mübârek.
Her *Kelime*’sini anlatırdı. Ben de kurşun *Kalem* ile kendime göre *Not*’lar alırdım. O *Kitap* şimdi evde, burada. Bugün onu alıp bakdım.
Bana, kaç sayfa *Okumuş*, *Okut*’muş, *Yazdır*’mış, *Anlat*’mış Mübârek, Hiç üşenmemiş. Aldım o *Kitâb*’ı, yüzüme gözüme *Sürdüm* sahîfelerini.
Abdülhakim Efendi hazretleri *Bizi* yetişdirmek için çok *Emek* verdi kardeşim, çoook. *İbni Âbidîn*’den okuturdu. *Arabî*’yi ne bileceğim ben.
Onları, böyle yavaş yavaş *Okut*’du, *Öğret*’di. Her şeyi Ondan öğrendik. Velhâsıl Abdülhakim Efendi hazretlerinin sâyesinde bu *Hizmet*’ler meydana geldi.
Elhamdülillah. Bütün bu *Kitap*’lar, hep Onların *Himmet*’leriyle, *Gayret*’leriyle yazıldı kardeşim. Onu tanımasaydık, bu kitaplar meydana gelmezdi.
● ● ●
İnsanın *Çene*’sinin altında bir mânevî *Zincir* vardır. Bir de *Burnu*’nun üstünde bir mânevî *Zincir* vardır.
O kimse, kendini yükseltir, *Yukarı* çekmeye çalışırsa, yâni *Kibir*’lenirse, çenesinin altındaki zincir, onu *Aşağı* çeker. O kimse, herkesden *Aşağı* olur.
Bir kişi de *Tevâzû* sâhibi olsa, kendini *Aşağı* görse, burnunun üzerindeki zincir, onu *Yukarı* kaldırır, yâni *Yüksel*’tir. O kişi, Allahü teâlânın indinde ve insanların gözünde *Büyük* olur.