İmanla ölmek çok zordur

 Eskiden haramlar ve helaller ayrı idi, şimdi karmakarışık oldu. Büyük âlimlerden Abdülhakim-i Arvasi hazretleri; “Otuz sene, sadece imanı anlattım. İnsanlar imanla ölsünler diye uğraştım”

buyurmuştur.İmanla ölmek çok zordur. Bu zamanda imanla ölen, ahirette Pehlivan diye gösterilecektir.İmanı kurtarmak için, imanlılarla beraber olmak şarttır. Çünkü “Üzüm üzüme baka baka kararır” demişlerdir.

(Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri)

Namazda sözbirliği olmadı

 Kardeşlerim, ibadetler imandan parça değildir. Yalnız, namazda sözbirliği olmadı.Fıkıh imamlarından bir kısmı ve birçok büyük âlimler, bir namazı amden, yani bile bile kılmayan kimsenin imanı gider, dediler.O halde, ey din kardeşim, bir namazını kaçırma ve gevşek kılma! Seve seve kıl! Allahü teâlâ kıyamet günü, bu âlimlerin ictihadlarına göre ceza verirse ne yaparsın?

(Seyyid Taha-yı Hakkâri “kuddise sirruh” hazretleri)

Haram ateştir

 Haram ateştir. Haram konuşursan,  yersen,Harama el uzatırsan, ateşe el uzatmış olursun. Harama gidersen, ayağını ateşe atmış olursun. Haramı yersen, midene ateş doldurmuş olursun.Bir Müslüman, bile bile nasıl ateşe gider?Ama biz neyi görüyoruz ki? Bu gözle bakarsan göremezsin tabii. O ateş, bu gözle görünmez.Vaktiyle bu gözle bakanlar, Peygamber efendimize de “aleyhisselam” inanmadılar. Evet, Muhammed aleyhisselamı gördüler. Ama bu gözle baktıkları için Onu “Peygamber” olarak değil, sadece “Abdullahın oğlu” olarak gördüler ve iman şerefinden mahrum kaldılar.

(Seyyid Muhammed Salih “kuddise sirruh” hazretleri)

Ahir zamanda bütün dünyayı küfrün zulmeti kaplar

 Kardeşlerim, ahir zamanda bütün dünyayı küfrün zulmeti kaplar. Herkes bu havayı teneffüs etmeye mecbur olur.Bundan kurtulmanın yolu, birkaç arkadaş bir araya gelince dinden, imandan, büyüklerden bahsetmektir.Böyle yapınca, insan bu zulmetten kurtulur, temizlenir, rahatlar.

(Seyyid Muhammed Salih “kuddise sirruh” hazretleri)

Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı ilmihal kitaplarından her gün mutlaka okuyun

 Kardeşlerim, iman edilecek şeyleri ve farzlardan, haramlardan lüzumu kadar öğrenmek her Müslümana farzdır. Bunları öğrenmemek haramdır.Öğrenmeye önem vermemek küfür olur.Yani imanı gider.Evlatlarım, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı ilmihal kitaplarından her gün mutlaka okuyun.Hiç olmazsa bir iki sayfa okuyun. Ama mutlaka okuyun, feyz alırsınız.

(Seyyid Muhammed Salih “kuddise sirruh” hazretleri)

Atın onu Cehenneme!

 Ahirette bir âlim getirilir. Allahü teâlâ sorar meleklere:- Bu âlimi nereye götürüyorsunuz?- Cennete götürüyoruz ya Rabbi.- Neden?

- Çünkü bu kişi, dünyada iken çok dini kitaplar yazdı yâ Rabbi, çok ilimler öğrendi, çok talebeler yetiştirdi.Hak teâlâ buyurur ki:- Doğru ama bunların hiçbirini benim için yapmadı. Kendisine âlim desinler diye, meşhur olayım diye, herkes tanısın diye yaptı. Ve bütün bu istediklerinin karşılığını dünyada aldı. Benden ne istiyor? Atın onu Cehenneme!

(Seyyid Sıbgatullah-i Hizani “kuddise sirruh” hazretleri)

Mal, iyi yerlerde kullanılırsa iyi, kötüye kullanılırsa kötüdür

 Mal, iyi yerlerde kullanılırsa iyi, kötüye kullanılırsa kötüdür. Mal ve mevki, bir deryaya benzer. Çok kimse, bu denizde boğulmuştur.Bu denizde boğulmamak için takvaya sarılmalıdır. Zira Allahü teâlâdan korkmak, bu deryanın gemisidir.Hadis-i şerifte; (Dünyada, kalıcı değil, yolcu gibi yaşamalı! Öleceğini hiç unutmamalı!) buyuruldu.İnsan, dünyada baki değildir. Dünya zevklerine daldıkça, dertler, üzüntüler, güçlükler artar.

(Seyyid Muhammed Salih “kuddise sirruh” hazretleri)

Ağaç yaş iken eğilir

 Her Müslümanın birinci vazifesi, çocuklarına İslamiyet’i ve Kur’an-ı kerim okumasını, namaz kılmasını, imanın ve İslamın şartlarını öğretmektir.Eğer, çocuğunuzun Müslüman olmasını, dünyada ve ahirette rahata, huzura kavuşmasını istiyorsanız,Öyleyse, onlara mutlaka İslamiyet’i öğretiniz. Çünkü atalarımız, “Ağaç yaş iken eğilir” demişlerdir. Yaşlanınca eğmeye, bükmeye çalışılırsa, kırılır, zararlı olur.

(Seyyid Taha-yı Hakkâri “kuddise sirruh” hazretleri)

Üzüntülü olsak da etrafımıza neşeli görünmeliyiz

 Sevgili Peygamberimiz “aleyhisselam”; “Müminin kederi kalbinde, neşesi yüzündedir” buyuruyor.Üzüntülü olsak da etrafımıza neşeli görünmeliyiz. 

(Ebu Midyen Mağribi hazretleri “rahmetullahi aleyh”)

İmanla ölmek için

 İmanla ölmek için “Ehl-i sünnet alimleri”ni çok sev ve onların kitaplarını çok oku oğlum.Bir Müslüman, bu kitapları alıp, hürmetle bir rafa koysa ve her gün bir miktar okusa, o kitaplar bereketiyle Allahü teâlâ, o kimsenin “imanla ölmesi”ni nasip eder.

(Hace Muhammed İmkenegi hazretleri "kuddise sirruh")

İSLÂM ŞEREFİ

Hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anh) hilâfeti zamanında, Şâm şehrine gitmek icab etmişti. Saadet ve izzetle, Eshâb-ı güzînden (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în) bir cemaati de yanlarına alıp, Medîne-i Münevvereden çıkıp, yola revân oldular. Hazret-i Ömerin bir deveden başka bineceği yokdu. Mugîre adlı bir köle var idi. Bir sâat hazret-i Ömer (radıyallahü anh) o deveye binerdi. Mugîre piyâde olunca [yaya kalınca], deveyi yederdi. Bir sâat Mugîre binerdi. Hazret-i Ömer önünde piyâde olurdu. 


Allahü teâlânın hikmeti, Şâm şehrine girecekleri vakit, deveye binmek nöbeti Mugîreye gelmişdi. Eshâb-ı güzîn, hazret-i Ömere geldiler, dediler ki, efendim, ihsân eyleyin. Bu sâatde deveye saadetle sizin binmenizi ricâ ederiz. Hazret-i Ömer buyurdu ki, önce nöbet benim idi, bu sâat nöbet Mugîrenindir. Deveye niçin ben bineyim. Eshâb-ı güzîn dediler ki, bugün Şâm şehrine girilecekdir. Şâm şehrinin bütün ileri gelenleri, cenâbınıza karşı çıkarlar [sizi karşılamağa gelirler]. Onlar atlı, siz halîfe iken yaya yürümek münâsib değildir. Lutfunuzdan ümmîd ederiz ki, ricâmızı makbûl tutup, red etmeyiniz. 


Hazret-i Ömer (radıyallahü teâlâ anh) huzursuz olup, dedi ki, siz bu evhâmdan kurtulmadınız mı? İslâm dîninin kadrini böyle mi anladınız. Bize islâm şerefi yetmez mi. İslâm dîninden ekrem ve eşref bir nesne var mıdır. Bu saadet ve bu devlet ve bu izzeti Allahü teâlâ hazretleri bize ihsân eylemişdir. Dîn-i islâm tâcını başına koymak, kime müyesser olmuşdur. Resûlullahın (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) getirdiği islâm elbisesini arkamıza giydirdi. Kelime-i şehâdeti dilimize çırağ eyledi. Kur’ân-ı azîm ile kalbimizi münevver eyledi. İslâmiyetin kadrini acaba niçin anlamamışsınız ki, kendinizi halka, at ile, don ile göstermek istersiniz. Yalnız Habîb-i ekremin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) ümmeti olmak şerefi size yetmez mi, diye cevâb verince, kimse söze kâdir olamayıp, bir şey diyemediler.


 [Menâkıb-ı Çihâr Yâr-i Güzîn]