Câmi ve kâbe resmine hürmet

 Câmi ve kâbe resmi gibi hürmet edilmesi icap eden kâğıt, mendil, seccade gibi şeyleri yere atmak, belden aşağı koymak uygun değildir. 

(Hadîka C. 2, S.633)

Allahü teâlânın emirlerine ehemmiyet vermemek iki çeşittir

 Allahü teâlânın emirlerine ehemmiyet vermemek iki çeşittir:

Birincisi, inanılmadığı için ehemmiyet verilmez ki çok tehlikelidir. İkincisi, inandığı halde, tembellikten, gafletten, câhillikten emirlere uyulmaz. İnanılıp da emirlere uyulmamak imânı yok etmezse de, emirlere her zaman isyân imânsızlığa sebeb olur.

( İbni Âbidîn C.3, S 292; Mektûbât-ı Rabbânî C.1, M.270)

Ecel gelmeden ölüm olmaz

 Herkesin eceli bir tanedir. Ecel gelmeden insan ölmez. Ecel gelmeden ölüm olmaz.Bütün ölümler ecel gelince vuk’u bulur. Ecelsiz ölüm olmaz. Kiminin ölümüne hastalık sebep olur, kiminin ölümüne kurşun sebep olur. Kimininkine bir iğne sebep olur.

(Tefsîr-i Kebîr c.17, s.182)

Rabbena lekel hamd

 Peygamber efendimiz aleyhisselâm cemaatle namaz kılarken (Sem' iallahü limen hamideh) ya'ni (Allahü teâlâ, kendisine hamdedenin hamdini işitir, kabul eder) deyince, Hazret-i Muaviye radıyallahü teâlâ anh”, bundan çok duygulanmış, aşka gelerek (Rabbena lekel hamd), ya'ni (Rabbimiz sana hamd olsun) demiş. Peygamberimiz aleyhisselâmda bunu men etmediği için, sünnet olarak kalmıştır. Namaza veya diğer ibâdetlere ilâve yapmak, çıkarmak bid'attir. Dinde değişiklik yapılmaz. Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” emri dindir.

 (İbni Âbidîn c.2, s.334; Fetâvâ-i Hindiyye c.l, s.74)

Ehl-i sünnet alimleri kimdir?

 Ehl-i sünnet alimleri”nin kitaplarını okumayanlar,okusa da uymayanlar; onların bildirdiklerini yapmayanlar bidat ve dalalet sellerine yakalanıp boğulur ve dünya ve ahiret felaketlerine sürüklenir.Bilmeyenlerin, öğrenmeyenlerin, uygulamayanların kurtulmaları imkansız gibidir.Helali haramı öğrenmeye lüzum görmeyen, öğrendikten sonra da gereğini yapmaya önem vermeyen kimse, imanını kaybeder.“Ehl-i sünnet alimleri” kendinden önceki alimlerden nakil yapar, kendi kafasından hiçbir şey eklemez. Eklerse, ona alim denmez.

(Muharrem Hilmi Efendi "rahmetullahi aleyh" hazretleri)

Kendi kafasından yazıp söyleyenleri dinlemeyin

 Ehl-i sünnet alimleri”nin kitaplarından nakil yapmayanları,kaynak vermeyenleri ve kendi kafasından yazıp söyleyenleri dinlemeyin sakın.

(Somuncu Dede "rahmetullahi aleyh" hazretleri)

Namazda esnemek

 (İbni Âbidîn) namazın mekruhları bahsinde buyuruyor ki:

Esnemek, midenin dolu olmasından ve bedenin ağırlaşmasından meydana gelir. Bu da şeytandandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Esnemek şeytandandır. Biriniz esnerse mümkün olduğu kadar ağzını kapatsın!) Namazda esnemeğe başlamadan önce dudak ısırılarak esnemeye, ya'nî ağzın açılmasına ma'nî olunur. Ağız açıldıktan sonra elin dışı ile örtülür. Namazda esnerken dudaklarını dişlerinin arasına alarak ağzını kapaması mümkün iken böyle yap¬mayıp el ile bez ile kapamak mekruhtur. Bahr kitabında diyor ki, (çünkü namazda zaruretsiz ağzı kapamak nehyedilmiştir.) Esnemeyi def etmek mümkün olursa zaruret yok demektir. Namazda iken ayakta sağ el ile, diğer yerlerde sol el ile kapanmalıdır. Peygamberler (aleyhimüsselam) esnemez. Bunu hatırlayarak esnemeyi gidermeğe çalışmalıdır.

Bazı fıkhî mes'eleler

 Diş arasında kalmış, nohuttan küçük bir şeyi yutmak namazı bozmaz. Ağzında kalmış ufak bir şeyi üç kerre çiğneyerek veya eriterek yutmak namazı bozar. 

(İbni Âbidîn c.l, s.418)

Eda edilen bir namazı sebepsiz iade etmek, hadis-i şerifle men olunmuştur. İade etmek yerine, en evvel veya en sonra kazaya kalmış bir farz namazı kaza etmek lâzımdır. İade için sebepten maksat, farzları ve vâcibleri terk etmek veya mekruh işlemek demektir. 

(İbni Âbidîn c.l,s.486)

Kadın ve Namaz

 Kadınlar için, namaz kılarken örtülmesi gereken uzuvların dörtte birisi açık kalırsa namaz bozulur. Meselâ ayak bir uzuvdur. Dörtte birisi, meselâ topuğu açık kalırsa namaz bozulur. 

(Cevhere c.l, s.60; Hîdâye c.l, s.28)*

 Kadının kadına imâm olması mekruhtur.

(Merâkıl-felâh s.166)

BEN BİR, SEN DÖRT GÜNAH İŞLEDİN

Hazreti Ömer “radıyallahü teâlâ anh” bir gece şehri gezerken bir evden çeşidli sesler işitdi. Ömer hazretleri dama çıkdı. Damdan o eve girdi. Gördü ki, bir kişi bir kadın ile oturmuş. Orta yerde de şarap var. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretleri dedi: Niçin Allahü teâlâ hazretlerinin emrini tutmazsın. Bu kadar günâhın cezâsını çekmiyeceğini mi zan ediyorsunuz! 


O kişi çok korkup, dedi ki, yâ Emîr-el mü’minîn! Hiç acele etme ki, ben bir günâh işledim ise, sen dört günâh işledin. Birincisi, Allahü tebâreke ve teâlâ buyurdu ki, (Evlere kapılarından giriniz.) Sen damdan girdin. İkincisi, Allahü teâlâ buyurdu ki, (Evlerinizden gayrî evlere izn alıp, ehli üzerine selâm vermeyince girmeyiniz.) Sen fermân dinlemeden girdin. Üçüncü; Allahü teâlâ buyurur: (Tecessüs etmeyiniz.) Sen tecessüs etdin. Dördüncü; Allahü tebâreke ve teâlâ buyurur, (Sû-i zân etmekden sakınınız.) Sen sû-i zan etdin.


Ömer “radıyallahü teâlâ anh” bunu işitdi. Mubârek gönlüne çok tesir etdi. Pişmân oldu. Onun keffâretine bir köle âzâd etdi. Ömer “radıyallahü teâlâ anh” hazretlerinin adâleti ve siyâseti bereketi ile, o kişi de tevbe edip, iyiler zümresinden oldu.


[Menâkıb-ı Çihâr Yâr-i Güzîn]

İSLÂM DÜŞMANLARININ OYUNLARI

“İslâm düşmanları, asırlar boyunca yaptıkları kanlı ve acı tecrübelerle anladılar ki, imanını yıkmadıkça, Müslüman milleti yıkmaya, imkân yoktur. Her ilerlemenin ve yükselmenin hamisi ve teşvikçisi olan İslâmiyeti, ilmin, fennin, yiğitliğin düşmanı gibi göstermeye yeltendiler. Genç nesillerin, bilgisiz, dinsiz kalmasını, onları manevi cepheden vurmayı hedef edindiler. İlim ve iman silahları çürümüş, hırs ve şehvetlerine kapılmış olan bazı cahiller, kafirlerin bu hücumları ile hemen bozuldu. Bunlardan bir kısmı, isimlerini siper edinip, Müslüman görünerek, fen adamı, kalem sahibi ve din âlimi, hatta Müslümanların hamisi şekline girip, temiz gençlerin imanlarını çalmaya koyuldular. Kötülükleri hüner, imansızlığı moda şeklinde gösterdiler. Dini, imanı olanlara gerici denildi. Din bilgilerine, İslâmın kıymetli kitaplarına, irtica, gericilik diyenler oldu. Kendilerinde bulunan ahlaksızlıkları, Müslümanlara, İslâm büyüklerine isnat ederek, o temiz insanları kötülemeye, evlatları babalarından soğutmaya uğraştılar. 


Tarihimize dil uzatıp, parlak ve şerefli sayfalarını karartmaya, hadiseleri değiştirmeye kalkıştılar. Böylece, gençleri dinden, imandan ayırmaya, İslâmiyeti ve Müslümanları yok etmeye çalıştılar. İlmi, fenni, güzel ahlakı, fazileti ve yiğitliği ile dünyaya şan ve şeref saçan, ecdadımızın sevgisini genç kalplere yerleştiren mukaddes bağları çözmek, gençliği dedelerinin büyüklüğünden mahrum ve habersiz bırakmak için, kalplere, ruhlara ve vicdanlara hücum ettiler. Hâlbuki İslâmiyetten uzaklaştıkça, ahlak bozulduğu gibi, her asrın icab ettirdiği yeni bilgilerde, üstünlüğü kaybediyor, hatta geri kalmaya başlıyorduk. Bu maskeli dinsizler, bir taraftan ilimde, fende geri kalmamıza, diğer taraftan, İslâmiyetten uzaklaşmamıza sebep oluyordu. Garb, batı sanayiine yetişebilmemiz için, bu kara perdeyi kaldırmamız, çöl kanunlarından kurtulmamız lazımdır, diyorlardı. Bu suretle maddi ve manevi kıymetlerimizi yıkarak, vatanımıza, milletimize, dışardaki düşmanların, asırlarca yapmak istedikleri, fakat yapamadıkları kötülüğü yaptılar.”


[Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye]