İbni Abidin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İbni Abidin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Allahü teâlânın emirlerine ehemmiyet vermemek iki çeşittir

 Allahü teâlânın emirlerine ehemmiyet vermemek iki çeşittir:

Birincisi, inanılmadığı için ehemmiyet verilmez ki çok tehlikelidir. İkincisi, inandığı halde, tembellikten, gafletten, câhillikten emirlere uyulmaz. İnanılıp da emirlere uyulmamak imânı yok etmezse de, emirlere her zaman isyân imânsızlığa sebeb olur.

( İbni Âbidîn C.3, S 292; Mektûbât-ı Rabbânî C.1, M.270)

Namazda esnemek

 (İbni Âbidîn) namazın mekruhları bahsinde buyuruyor ki:

Esnemek, midenin dolu olmasından ve bedenin ağırlaşmasından meydana gelir. Bu da şeytandandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Esnemek şeytandandır. Biriniz esnerse mümkün olduğu kadar ağzını kapatsın!) Namazda esnemeğe başlamadan önce dudak ısırılarak esnemeye, ya'nî ağzın açılmasına ma'nî olunur. Ağız açıldıktan sonra elin dışı ile örtülür. Namazda esnerken dudaklarını dişlerinin arasına alarak ağzını kapaması mümkün iken böyle yap¬mayıp el ile bez ile kapamak mekruhtur. Bahr kitabında diyor ki, (çünkü namazda zaruretsiz ağzı kapamak nehyedilmiştir.) Esnemeyi def etmek mümkün olursa zaruret yok demektir. Namazda iken ayakta sağ el ile, diğer yerlerde sol el ile kapanmalıdır. Peygamberler (aleyhimüsselam) esnemez. Bunu hatırlayarak esnemeyi gidermeğe çalışmalıdır.

Câmi’ üzerine abdest etmek tahrîmen mekrûhdur

 Câmi’ üzerine abdest etmek tahrîmen mekrûhdur.Çünki, câmi’lerin üstü, semâya kadar mesciddir. Altı da böyledir. Altını şadırvan, hamâm yapmak câizdir.

(İbni Âbidîn )

*Câmi’in altına ve mihrâb dıvarının önüne abdesthâne yapmak mekrûhtur.

 (Tergîb-üs-salât)

NAMAZIMI SEN KILDIRIRSIN!

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî "kuddise sirruh" hazretlerinin kıymetli talebelerinden olan İbn-i Âbidîn, ondan ders aldığı sıralarda, bir gece rüyâda Resûlullah efendimizin üçüncü halîfesi hazret-i Osman'ın vefât ettiğini ve Câmi-i Emevî'de namazını kendisinin kıldırdığını gördü. Sabahleyin derse gidip Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerine bu rüyâyı olduğu gibi anlatınca, o da; "Senin rüyânın tâbiri, Allahü teâlâ bilir ki şöyledir: "Ben yakında vefât ederim, sen benim cenâze namazımı Câmi-i Emevî'de kıldırırsın. Çünkü ben, hazret-i Osman'ın torunlarındanım." buyurdu. Aradan birkaç gün geçince Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî tâûn, vebâ hastalığından şehîd olarak vefât etti. Namazını İbn-i Âbidîn kıldırdı.

 

İbn-i Âbidîn, buyurdu ki:

"Âdem aleyhisselâmdan beri, her dinde bir vakit namaz vardı. Hepsinin kıldığı, bir araya toplanarak bize farz edildi. Namaz kılmak, îmânın şartı değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, îmânın şartıdır. Namaz, duâ demektir. Dînin emrettiği, bildiğimiz ibâdete, namaz "salat" ismi verilmiştir. Mükellef olan yâni âkil ve bâliğ olan her müslümanın, her gün beş vakit namazı kılması "Farz-ı ayn"dır. Farz olduğu, Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiştir. Mîrâc gecesinde, beş vakit namaz emrolundu. Mîrâc, hicretten bir yıl önce, Receb ayının yirmi yedinci gecesinde vukû buldu. Mîrâcdan önce, yalnız sabah ve ikindi namazı vardı."


"Kur'ân-ı kerîm, Kadir gecesinde inmeğe başlamış ve hepsinin inmesi yirmi üç sene sürmüştür. Tevrât, İncil ve bütün kitaplar ve sahifeler ise, hepsi birden, bir defâda inmişti. Hepsi, insan sözüne benziyordu ve lafzları mûcize değildi. Onun için çabuk bozuldu, değiştirildiler. Kur'ân-ı kerîm ise, Muhammed aleyhisselâmın mûcizelerinin de en büyüğüdür ve insan sözüne benzememektedir."