Ziyâeddin Mevlânâ Hâlid "kuddise sirruh"
2. Cild 61'inci Mektûb & Mektubât ı Rabbânî
Kim Kimi Severse, Onu Ona Bildirsin
Derd ve belâ sevilenlere verilir
💠Her kim ki, makbûldür [sevilendir]. Derd-i belâ ile mâsivâyı sevmekden, onu men’ edip, sevgili tarafına çekerler. Her kim ki, istenilen [taleb edilen] değildir. Onu kendi hâli üzere terk ederler. [Ya’nî, derd ve belâ, sevilenlere verilir.] 2/99
Câmi’ üzerine abdest etmek tahrîmen mekrûhdur
Câmi’ üzerine abdest etmek tahrîmen mekrûhdur.Çünki, câmi’lerin üstü, semâya kadar mesciddir. Altı da böyledir. Altını şadırvan, hamâm yapmak câizdir.
(İbni Âbidîn )
*Câmi’in altına ve mihrâb dıvarının önüne abdesthâne yapmak mekrûhtur.
(Tergîb-üs-salât)
İnsan ölünce ruhunun ölmediği âyet ve hadisle sabittir
İnsan ölünce ruhunun ölmediği âyet ve hadisle sabittir. Ruh şuur sahibidir, ziyaret edenleri tanır. Velilerin ruhları, diri iken de, öldükten sonra da, yüksek mertebededir. Keramet sahibi olan ruhlardır. Ruh, insanın ölmesiyle ölmez. Kerameti yapan, yaratan, yalnız Allahü teâlâdır. İnsan diri iken de, ölü iken de bir şey yaratamaz. Ancak Allahü teâlânın yaratmasına vasıta, sebep olmaktadır.
(Abdülhak-i Dehlevî hazretleri kuddise sirruh ;Mişkat)
Peygamber Efendimiz* “sallahu teâlâ aleyhi vesselam ve Dört Büyük Melek
_*Peygamber Efendimiz* “sallahu teâlâ aleyhi vesselam”_* _Buyurdularki_; *Bir Gün Dört Büyük Melek Geldi.*
_*Cebrâil Aleyhisselâm_*
▬ _“Yâ Rasülullah, Sana Her Gün On Salavât Getirenin Elinden Tutar, Sırât’ı Kuş Gibi Geçiririm!”_
_*Mikâil Aleyhisselâm_*
▬ _“Ben de, Ona, Kevser Havuzundan Kana Kana İçiririm!”_
_*İsrâfil Aleyhisselâm_*
▬ _“Ben de, Onun Affı İçin Başımı Secdeye Koyarım. Allahû Teâlâ Onu Affetmedikçe Başımı Secdeden Kaldırmam!”_
_*Azrâil Aleyhisselâm_*
▬ _“Ben de, Onun Ruhunu, Peygamberler Gibi Kabz Ederim!”_
_Peygamber Efendimiz “sallahu teâlâ aleyhi vesselam”__*“Bu Ne Büyük Lütûf ve Ne Büyük Bir İhsândır Yâ Rabbi...!”_* buyurdular.
Nimete kavuşanlara şükür lazımdır
Bâbilli Tüccar
Bir tüccar Bâbil'den Mekke'ye ticaret için gelip, Ebû Cehil'e koyunlarını satmıştı. Ebû Cehil parasını vermiyor ve onu oyalıyordu. Tüccar Kureyş kabilesinin ileri gelenlerine gelip dedi ki: "Ben garip bir kimseyim. Ebû Cehil koyunlarımı satın aldı ve parasını vermedi. Kim ondan benim hakkımı alabilir?
Hazret-i Muhammed "sallallahü aleyhi ve sellem" o sırada onlara yakın bir yerde oturuyordu. Kureyşliler alay ederek o kimseye; "İşte şu oturan kimse senin hakkını alır." diyerek, Resûlullahı "sallallahü aleyhi ve sellem" gösterdiler. Bunun üzerine Bâbilli o kimse, Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" huzuruna gidip, başından geçenleri anlattı. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" hemen kalkıp; "Gel senin hakkını alayım." buyurdu. Kureyşliler haber getirmeleri için iki kişiyi onların arkalarından gönderdiler. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" Ebû Cehilin kapısına varıp, kapıyı çaldı. "Kimsin?" diye sorunca; "Muhammed bin Abdullahım. Dışarı gel!" buyurdu. Ebû Cehil hemen dışarı çıktı. Rengi değişmiş ve vücudu titriyordu. Peygamberimiz ona; "Bu kimsenin hakkını ver!" buyurdu. Ebû Cehil, hemen; "Veririm." dedi. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" "Bu kimsenin hakkını tamamen vermedikçe buradan ayrılmam!" buyurdu. Bunun üzerine Ebû Cehil acele ile evine girdi. O tüccarın hakkının tamamını getirip verdi.
Daha sonra Peygamberimiz oradan ayrılıp gitti. Bâbilli kimse de Kureyşlilerin toplu hâlde bulundukları yere gidip; "Allahü teâlâ Muhammed aleyhisselâma iyilikler versin. Hakkımı o zâlimin elinden alıverdi." dedi. Biraz sonra müşriklerin haber getirmek için gönderdikleri iki kişi de yanlarına geldiler ve onlar da olanları aynen anlattılar. Az sonra Ebû Cehil de oraya geldi. Kureyşliler onu kınadılar, alay ettiler. Bunun üzerine Ebû Cehil; "Muhammed kapıma gelip kapıyı çalınca, sanki kalbim yerinden fırladı. Hemen dışarı çıktım. Muhammed'in başı üzerinde büyük bir aslan gördüm. Ağzını açmıştı. Eğer o kimsenin hakkını vermekde bir an daha duraklasam, aslan beni parçalayacaktı." dedi. Oradakiler bu mucizeye de inanmadılar ve her zamanki gibi; " Bu da Muhammed'in sihirlerinden biridir." dediler.
(Şevâhid-ün Nübüvve - 108)
İki şeyi istersiniz ama bulamazsınız
İki şeyi istersiniz ama, bulamazsınız.
Bunlar neşe ve rahatlık olup, ikisi de Cennette olur.
Ebû Turâb-ı Nahşebî “Rahmetullahi aleyh”