*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyorlar ki: *(Her gün bir mektup okuyanla irtibâta geçerim.)* Başka büyükler de buyuruyorlar ki:
Tasavvufa âit bir şey konuşurken, içerden veyâ dışardan bir *(Mâni)*, bir *(Gürültü)* veyâ söze karışan biri olursa, konuşmayı kesin.
Çünkü bunu, Allahü teâlâ kesmişdir. Ama konuşma *(Fıkhî)* bir konuda olursa, *(Davul)* bile çalsa, o şey anlatılır.
İnsan, genç iken, *(Şehvet)* inin esîridir. Yaşlandıkça *(Şöhret)* inin esîri olur. Size, Nereye bağlısınız? diye sorarlarsa; *(İmâm-ı âzama bağlıyız)* dersiniz.
Çünkü hiç bir yere bağlı değilim demek, *(Hatâ)* dır kardeşim. Hattâ İmâm-ı Rabbânî’ye bağlıyım bile demeyin.
Hedefi, maksadı *(Allah)* olmıyan kimse, Cehennem ve kabir *(Azâb)* ından kurtulamaz. Îmânla ölene rahmetli denir.
*(Bid'at)* çıkartan kimse, iki milyar yüz altmış milyon sene Cehennemde yanacak. Bizim kitaplarımızı alıp da bir rafa koyana, Allahü teâlâ *(Îmân)* nasîb eder.
Seâdet-i Ebediyye kitâbının evlerde bulunması, *(Feyz)* almaya sebep olur efendim.
*(Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil ardı velâ fissemâi)*. Kim bu duâyı okursa, yerde ve gökde, ona aslâ bir zarar gelmez.
*(Bismillâhillezî)*, bu, öyle bir besmeledir ki, *(Lâ yedurru me’asmihî şey’ün fil ardı velâ fissemâi)*. Gökde ve yerde, hiçbir şey o kula zarar veremez.