Derûnun derdini her yerde açma
Sabr eyle bu yolda olmagıl ilhâh
Gizle esrarını meydâna saçma
Her yerde açılıp olma sen şerrâh
Râh-ı müstakimi bırakma elden
Evradı ezkârı terk etme dilden
Sıdk ile kulluk et cân u gönülden
Çok feth-i bâb eyler Ol Ganî Fettâh
Bir tabîb-i hazık Lokmana yürü
Cân u ten derdine dermana yürü
Pîr-i Sâmî gibi sultâna yürü
O'dur kalbimizi eyleyen ıslâh
Eğnime giymişem gam libâsını
Murg-veş beklerem ten yuvasını
Şalih'em çekerem aşk belâsını
Âhir bu derd beni eylemez iflah
Giriftâr-ı aceb sevdâ-yı aşk oldun mu sen Salih
Giriftâr-ı aceb sevdâ-yı aşk oldun mu sen Salih
İçip vahdet meyinin cür'asın kandın mı sen Salih
Hevâ-yı nefsine tâbi olup gaflette mi kaldın
Firâk-ı hasret ile sararıp soldun mu sen Salih
Eriştin mi bu âlemde aceb bir himmet ehline
Kuru da'vâyile ömrün geçirüp kaldın mı sen Salih
Ömür sermayesini cümle kîl ü kale sarf ettin
Kulûb-ı ârifan ile aceb doldun mu sen Salih
Bağırtlak gibi illerde gezip âvâre mi kaldın
Olup Ferhad bu benlik dağını deldin mi sen Salih
Biraz kuttâ-ı râhîlerle ömrün zay'e mi verdin
Pîr-i Sâmî gibi şahı varıp buldun mu sen Salih
Der'i âsîlerin dârü'l-emânıdır bilâ-şübhe
Kılıp bîat aceb sıdk ile kul oldun mu sen Salih
Riya ile olan amel seni nârdan halâs etmez
Aceb ismin gibi bilmem amel kıldın mı sen Salih
Esîr-i nefse kul oldun yeter gel bu nevadan geç
Esîr-i nefse kul oldun yeter gel bu nevadan geç
Bu ömrü kîl ü kâl ile çürüttün bu sivâdan geç
Yediğin su ile toprak kamu giydiklerin nârdır
Bu âlem aşiyandır gel bırak berzah yuvadan geç
Gel ey sûfî kıl insafı bırak gel Zeyd ile Amr'ı
Geçirme yok yere ömrü hased kibr ü riyadan geç
Yalancı nefse kul olma düşün bir mebde-i aslın
Bulup bir mürşid-i kâmil bütün bey'ü şirâ'dan geç
Bulup Sâmî gibi şahı görürsün ulu dergâhı
Olup her ilme agâhı kamu ağ u karadan geç
Cihanın yaz u kışın gör ne etmiş Perver işin gör
Hemân sen kendi işin gör misîfirsin buradan geç
Hemân ref idegör varlık hicabın sen dahi Salih
Görünsün sana vahdet âfitabı maceradan geç
Bu ömrü kîl ü kâl ile çürüttün bu sivâdan geç
Yediğin su ile toprak kamu giydiklerin nârdır
Bu âlem aşiyandır gel bırak berzah yuvadan geç
Gel ey sûfî kıl insafı bırak gel Zeyd ile Amr'ı
Geçirme yok yere ömrü hased kibr ü riyadan geç
Yalancı nefse kul olma düşün bir mebde-i aslın
Bulup bir mürşid-i kâmil bütün bey'ü şirâ'dan geç
Bulup Sâmî gibi şahı görürsün ulu dergâhı
Olup her ilme agâhı kamu ağ u karadan geç
Cihanın yaz u kışın gör ne etmiş Perver işin gör
Hemân sen kendi işin gör misîfirsin buradan geç
Hemân ref idegör varlık hicabın sen dahi Salih
Görünsün sana vahdet âfitabı maceradan geç
Ey birader derd-i aşka mübtelâ olmak da güç
Ey birader derd-i aşka mübtelâ olmak da güç
Sûret-i insanide hayvan-sıfat kalmak da güç
Bağrımın kanı kurudu ciğerim oldu kebâb
Hasret-i hicran oduna her zaman yanmak da güç
Derd nedir derman nedir yâ ben beni bilmem neyin
Nâr u nurun berzahında sararıp solmak da güç
Nûr-ı Ahmed'dir özüm dürr-ı yetîmî bendedir
Bu beşer nefsin elinden anı kurtarmak da güç
Gevher-i nefsimi yutmuş bir amansız ejdehâ
Bî-basar mârın elinden şeb-çerâğ almak da güç
Müttakîler kisvetine müddetler girdiler
Muhtefî oldu erenler arayıp bulmak da güç
Bahriler ummana daldı pek çoğaldı dehrîler
Öyle mülhidler ile bahs-i dîne dalmak da güç
Hep hatîâtın büyüğü hubb-ı dünyâ bilirem
Ânı terk etmek de güç pek kipçe sarılmak da güç
Öyle bir derde giriftar olmuşum âlemde kim
ittisale çâre yokdur dahi ayrılmak da güç
Hâne-i dil cennet-i irfana dâhil olmadan
Âr u namus şişesini taşlara çalmak da güç
Pîr-i Sâmî gibi sultâna kılalım iktidâ
Keştibânsız fülkümüzü engine salmak da güç
Derdimi defter edip sultânıma arz eylesem
Ol bilirken cümle hâlim arz-ı hâl sunmak da güç
Hamdulillah böyle bir sultâna hadim olmuşam
Sâlihem sıdk ile şahım hizmetin kılmak da güç
Sûret-i insanide hayvan-sıfat kalmak da güç
Bağrımın kanı kurudu ciğerim oldu kebâb
Hasret-i hicran oduna her zaman yanmak da güç
Derd nedir derman nedir yâ ben beni bilmem neyin
Nâr u nurun berzahında sararıp solmak da güç
Nûr-ı Ahmed'dir özüm dürr-ı yetîmî bendedir
Bu beşer nefsin elinden anı kurtarmak da güç
Gevher-i nefsimi yutmuş bir amansız ejdehâ
Bî-basar mârın elinden şeb-çerâğ almak da güç
Müttakîler kisvetine müddetler girdiler
Muhtefî oldu erenler arayıp bulmak da güç
Bahriler ummana daldı pek çoğaldı dehrîler
Öyle mülhidler ile bahs-i dîne dalmak da güç
Hep hatîâtın büyüğü hubb-ı dünyâ bilirem
Ânı terk etmek de güç pek kipçe sarılmak da güç
Öyle bir derde giriftar olmuşum âlemde kim
ittisale çâre yokdur dahi ayrılmak da güç
Hâne-i dil cennet-i irfana dâhil olmadan
Âr u namus şişesini taşlara çalmak da güç
Pîr-i Sâmî gibi sultâna kılalım iktidâ
Keştibânsız fülkümüzü engine salmak da güç
Derdimi defter edip sultânıma arz eylesem
Ol bilirken cümle hâlim arz-ı hâl sunmak da güç
Hamdulillah böyle bir sultâna hadim olmuşam
Sâlihem sıdk ile şahım hizmetin kılmak da güç
Senin hasret firakındır benim giryânıma bâis
Senin hasret firakındır benim giryânıma bâis
Senin vuslat şarâbındır benim burhanıma bâis
Cemâlin kıblegâhımdır nazargâh-ı ilâhımdır
Benim hep dûd-ı âhımdır kamu efgânıma bâis
Senin aşk-ı hayâlinden kayırmam çektiğim derdi
Cemâlin arz(ı) kılmazsın nedir noksanıma bâis
Kamu bu âlemin aslı muhabbetden değil midir
Nedir kahr-ı celâl içre dil-i vîrânıma bâis
Cefâdan kaçmaz âşıklar senin hüsnün visalinden
Firâk-ı infisâlindir ciğer-sûzânıma bâis
Pîrimiz sevrerimizdir Muhammed Hazret-i Sâmî
Anın nûr-ı cemâlidir benim dermanıma bâis
Kulübüm eyledi ihya münevver kıldı dil şehrin
Anın enfâsı kudsîdir benim irfanıma bâis
Menem Salih hulûs ile gulâm oldum kapısında
Memat iken hayât buldum olup dîvânıma bâis
Senin vuslat şarâbındır benim burhanıma bâis
Cemâlin kıblegâhımdır nazargâh-ı ilâhımdır
Benim hep dûd-ı âhımdır kamu efgânıma bâis
Senin aşk-ı hayâlinden kayırmam çektiğim derdi
Cemâlin arz(ı) kılmazsın nedir noksanıma bâis
Kamu bu âlemin aslı muhabbetden değil midir
Nedir kahr-ı celâl içre dil-i vîrânıma bâis
Cefâdan kaçmaz âşıklar senin hüsnün visalinden
Firâk-ı infisâlindir ciğer-sûzânıma bâis
Pîrimiz sevrerimizdir Muhammed Hazret-i Sâmî
Anın nûr-ı cemâlidir benim dermanıma bâis
Kulübüm eyledi ihya münevver kıldı dil şehrin
Anın enfâsı kudsîdir benim irfanıma bâis
Menem Salih hulûs ile gulâm oldum kapısında
Memat iken hayât buldum olup dîvânıma bâis
Haddini bil müddeî gel etme her cân ile bahs
Haddini bil müddeî gel etme her cân ile bahs
Bârı boncuk olan etmez dürr ü mercan ile bahs
Arifin her bir kelâmı hücceti bürhân ile
Kuru da'vâ ile olmaz ehl-i irfan ile bahs
Sen yalancı nefs elinden kurtaramazsın özün
Nâ-münâsib eylemeklik kâmil inşân ile bahs
Marifetden dem urursun belde zünnarın durur
Kesmeden zünnârını eylersin îmân ile bahs
Geçti ömrün nefsin ile etmedin bir gün cihâd
Rûz u şeb etmek dilersin şâh-ı merdân ile bahs
Pîr-i Sâmî Hazretine eylemezsin bîatı
Bî-edeb etmek dilersin öyle sultân ile bahs
Salih'em şeyhim güneştir ben anın bir zerresi
Zerre hiç eyler mi asla şems-i tâbân ile bahs
Bârı boncuk olan etmez dürr ü mercan ile bahs
Arifin her bir kelâmı hücceti bürhân ile
Kuru da'vâ ile olmaz ehl-i irfan ile bahs
Sen yalancı nefs elinden kurtaramazsın özün
Nâ-münâsib eylemeklik kâmil inşân ile bahs
Marifetden dem urursun belde zünnarın durur
Kesmeden zünnârını eylersin îmân ile bahs
Geçti ömrün nefsin ile etmedin bir gün cihâd
Rûz u şeb etmek dilersin şâh-ı merdân ile bahs
Pîr-i Sâmî Hazretine eylemezsin bîatı
Bî-edeb etmek dilersin öyle sultân ile bahs
Salih'em şeyhim güneştir ben anın bir zerresi
Zerre hiç eyler mi asla şems-i tâbân ile bahs
Tevekkül nedir ?
Tevekkül, esbâb-ı meşrûâya tevessül ile Hakk Celle ve Âlâ’ya tefvîz-i umûr etmekdir.
Sehl bin Abdullâh Tüsterî buyurmuş ki; “Mütevekkilin alâmet-i tevekkülü, esbâb-ı meşrûâ ile helâli iktisâb edib suâl ve taleb etmemek, redd ve men’ eylememek, malını mahallinde sarf etmekden tevakkî etmemekden ibâretdir.
Tevekkül üç derecedir. Evvelkisi Hakk Celle ve Âlâ’nın va’dine i’timâd, ikincisi teslîm, üçüncüsü tefvîzdir. Tevekkül bidâyetde, teslîm vasatda, tefvîz nihâyetde olur.
Sehl bin Abdullâh der ki; Kesb ve harekete ta’an eden Şer’ ve Sünnete ta’an, ve i’tirâz eden imâna ta’an ve i’tirâz etmiş olur.
Er-Riyâd’üt-Tasavvufiye, 42. Bölüm.
Abdülhakîm Arvâsî Üçışık (kuddisse sirruh)
Cuma günü ölmek nimettir
Sual: Kur’anın mantığına, ruhuna göre, mübarek gün ve gecelerde doğup ölmenin hiç önemi yoktur. Çünkü doğmak ve ölmek bizim elimizde değildir. Kadir gecesinde de doğup, yine o gece ölsek ne fark eder? İster meyhanede öl, ister tuvalette öl, istersen camide namaz kılarken öl hiç önemi yoktur. Çünkü insan fiiliyle değer kazanır. Bu görüşümde yanlış mıyım?
CEVAP
Dini konularda sizin ve bizim görüşümüzün ne önemi olur? Din kitapları ne yazıyorsa o esastır. Din kitaplarında Kur’anın mantığı, Kur’anın ruhu diye bir deyim yoktur. Bunlar, İslam dininin hak din olduğuna inanmayan, Resulullahın hâşâ kendi kurduğu beşeri sistem olduğunu sanan gayrimüslimlerin etkisinde kalıp, yazılarında, kitaplarında İslam düşüncesi tabirini kullanan bid’at ehlinin uydurmasıdır. Eğer Kur’anın manası denmek isteniyorsa, Kur’an-ı kerimi siz ve biz mi iyi anlarız, yoksa Peygamber efendimiz ve İslam âlimleri mi?
Şimdi Resulullah efendimizin bildirdiği hadis-i şeriflere bakalım:
(Cuma günü veya gecesi ölen mümine kabir azabı olmaz.) [Tirmizi] (Tirmizi, Kütüb-i sitte adı ile maruf, en kıymetli altı hadis kitabından biridir. Cuma günü ölen Müslüman, o günün şerefine kabir azabı görmüyor. Kâfir o gün ölürse elbette cezasını çeker.)
(Cuma günü veya gecesi ölen mümin, şehit olur, kabir azabından kurtulur.) [Ebu Nuaym - Hilyet-ül evliya, İ. Süyuti – Cami-üs-sagir, İbni Âbidin - Redd-ül-muhtar] (Görüldüğü gibi bu âlimler de bu hadis-i şerifi bildiriyorlar. Cuma günü ölen Müslümana kabir azabı olmaması, Allahü teâlânın bir ihsanıdır, bu nimeti dilediğine verir. Buna kimse itiraz edemez.)
(Cuma günü günah işlemeden geçerse, diğer günler de selametle geçer.) [İ.Gazali] (Bu da Allahü teâlânın bir ihsanıdır.)
(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi] (Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Hiç kimsenin, niye Allah bazı gecelere kıymet verdi diye bir sual sormaya hakkı yoktur.)
CEVAP
Dini konularda sizin ve bizim görüşümüzün ne önemi olur? Din kitapları ne yazıyorsa o esastır. Din kitaplarında Kur’anın mantığı, Kur’anın ruhu diye bir deyim yoktur. Bunlar, İslam dininin hak din olduğuna inanmayan, Resulullahın hâşâ kendi kurduğu beşeri sistem olduğunu sanan gayrimüslimlerin etkisinde kalıp, yazılarında, kitaplarında İslam düşüncesi tabirini kullanan bid’at ehlinin uydurmasıdır. Eğer Kur’anın manası denmek isteniyorsa, Kur’an-ı kerimi siz ve biz mi iyi anlarız, yoksa Peygamber efendimiz ve İslam âlimleri mi?
Şimdi Resulullah efendimizin bildirdiği hadis-i şeriflere bakalım:
(Cuma günü veya gecesi ölen mümine kabir azabı olmaz.) [Tirmizi] (Tirmizi, Kütüb-i sitte adı ile maruf, en kıymetli altı hadis kitabından biridir. Cuma günü ölen Müslüman, o günün şerefine kabir azabı görmüyor. Kâfir o gün ölürse elbette cezasını çeker.)
(Cuma günü veya gecesi ölen mümin, şehit olur, kabir azabından kurtulur.) [Ebu Nuaym - Hilyet-ül evliya, İ. Süyuti – Cami-üs-sagir, İbni Âbidin - Redd-ül-muhtar] (Görüldüğü gibi bu âlimler de bu hadis-i şerifi bildiriyorlar. Cuma günü ölen Müslümana kabir azabı olmaması, Allahü teâlânın bir ihsanıdır, bu nimeti dilediğine verir. Buna kimse itiraz edemez.)
(Cuma günü günah işlemeden geçerse, diğer günler de selametle geçer.) [İ.Gazali] (Bu da Allahü teâlânın bir ihsanıdır.)
(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi] (Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Hiç kimsenin, niye Allah bazı gecelere kıymet verdi diye bir sual sormaya hakkı yoktur.)
Şeş ciheti başdan başa kaplamış
Şeş ciheti başdan başa kaplamış
Gelir her taraftan hû-yı muhabbet
Hâl-i hindû askerini toplamış
Sarmış haddin ile mûy-ı muhabbet
Bülbüle çekdirir âh ile zarı
Pervaneye dâim gösterir nârı
Mecnun'un Leylâ'sı Mansûr'un darı
Ezelden böyledir hûy-ı muhabbet
Pirimden arz etmiş hûb-cemâlini
Gönlüne dere etmiş hep kemâlini
Dilinden şerh eyler her bir hâlini
Dağılır Sami'den bûy-ı muhabbet
Gâh kendini gizler girer ebcede
Gâhi ebru ile ayn-ı esvede
Gâhi de aks eder şâb-ı emrede
Anlardan gösterir rûyu muhabbet
Gâhi sultân olur gâhi dilenci
Gâhi doğru olur gâhi yalancı
Gâhi tüccar olur gâhi talancı
Gezer ili hem çarşıyı muhabbet
Gâh ahdine vefasını gösterir
Gâh Salih'e safâsını gösterir
Gâh şiddetle cefâsını gösterir
Yaklaştıkça yârin köyü muhabbet
Gelir her taraftan hû-yı muhabbet
Hâl-i hindû askerini toplamış
Sarmış haddin ile mûy-ı muhabbet
Bülbüle çekdirir âh ile zarı
Pervaneye dâim gösterir nârı
Mecnun'un Leylâ'sı Mansûr'un darı
Ezelden böyledir hûy-ı muhabbet
Pirimden arz etmiş hûb-cemâlini
Gönlüne dere etmiş hep kemâlini
Dilinden şerh eyler her bir hâlini
Dağılır Sami'den bûy-ı muhabbet
Gâh kendini gizler girer ebcede
Gâhi ebru ile ayn-ı esvede
Gâhi de aks eder şâb-ı emrede
Anlardan gösterir rûyu muhabbet
Gâhi sultân olur gâhi dilenci
Gâhi doğru olur gâhi yalancı
Gâhi tüccar olur gâhi talancı
Gezer ili hem çarşıyı muhabbet
Gâh ahdine vefasını gösterir
Gâh Salih'e safâsını gösterir
Gâh şiddetle cefâsını gösterir
Yaklaştıkça yârin köyü muhabbet
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri ve anatomi
Bir gün Abdülhakim Arvasi Efendi Hazretleri hastalanmış. Bir doktor getirmişler. Doktora, otur da biraz hasbihâl edelim, sonra muâyeneni yaparsın, demiş. Efendi Hazretleri doktora güzelce bir anatomi dersi vermiş. Adam bakmış, bakmış; Efendim, siz bunları nereden biliyorsunuz? Bizim ders kitâblarımız var, bizim işimiz bu zâten. Siz bir din adamısınız, din hocasısınız. Bunların hepsi tıpla ilgili bilgiler. Siz bunları nereden biliyorsunuz, demiş. Efendi Hazretleri Doktora; Ellibin cild kitâb okudum, bunların içerisinde anatomi de vardı, buyurmuş...
Seyyid Abdülhakim Arvasi Efendi Hazretleri <<kaddesallahü esrârahüm>>, Zâhir ve bâtın ilmlerinde kâmil ve dört mezhebinde fıkh bilgilerinde mâhir, veliy-yi kâmil idi.
Seyyid Abdülhakim Arvasi Efendi Hazretleri <<kaddesallahü esrârahüm>>, Zâhir ve bâtın ilmlerinde kâmil ve dört mezhebinde fıkh bilgilerinde mâhir, veliy-yi kâmil idi.
"BİR SAHABE'Yİ SEVMEMEK"
"Her insanın vücûdunda binlerce damar vardır. Bu damarların hepsi, Peygamber Efendimiz'in Eshâb-ı Kirâm'ına karşı muhabbet üzere bulunsa, Yalnız bir tanesi, Eshâb-ı Kirâm'dan birine karşı Düşmanlık, Sevgisizlik üzere olsa, Ölüm zemânında Emir gelir ve Cânını O bir damardan alırlar.
Bunun bozukluğu sebebiyle ; Dünyâdan İmânsız gider."
Ebû Ali Dekkâk (Radıyallâhü Teâlâ Anh)
[Sevâd-ı A'zam]
Bunun bozukluğu sebebiyle ; Dünyâdan İmânsız gider."
Ebû Ali Dekkâk (Radıyallâhü Teâlâ Anh)
[Sevâd-ı A'zam]
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)