Hubb-i fillâh ve Buğd-ı fillâh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hubb-i fillâh ve Buğd-ı fillâh etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İmanın şartı altıdır

 İmanın şartı altıdır, bunlar inanılacak şeylerdir. Bu altı şarta inandım demekle hasıl olan imanın devam etmesi için başka şeyler de lazımdır. Mesela, ibadetler imandan değilse de, farz olduğuna inanmak imandandır. Bir kimse, namazın farz olduğuna inanmazsa imanı olmaz.


Bir de imanın temeli ve en mühim alameti olan, (bugünkü tabirle, olmazsa olmazı olan) esas bir şart daha vardır ki, o da, hubb-u fillah ve buğd-u fillahtır. Yani Allahü tealanın sevdiklerini sevmek ve Allahü tealanın sevmediklerini sevmemektir. Çünki hadis-i şerif’te, dünyada birbirini sevenler, ahirette de beraber olacaktır, buyuruluyor. Allahü tealanın sevgili kullarını sevenler, son nefeste imanla ölürler. Ve mahşer yerinde de sevdiklerinin yanında haşr olup, âhiret hayatında da beraber bulunurlar.

Hubb-i fillâh ve Buğd-ı fillâh

 Hubb-i fillâh ve Buğd-ı fillâh, imanın esasıdır. Cenab-ı Hakkın en çok beğendi şeydir.

Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma, “Benim için ne amel yaptın?” diye sordukda, “Yâ Rabbî!

Senin için namaz kıldım, oruc tuttum, zekât verdim, ismini çok zikr ettim” deyince, “Yâ Mûsâ,

namazların sana burhândır. Orucların Cehennemden siperdir. Zekât kıyâmet gününün

sıcaklığından koruyan gölgedir. İsmimi söylemen de, kabir ve kıyâmet karanlığında seni

aydınlatan nûrdur. Yani bunların faydası hep sanadır. Benim için ne yapdın?” buyurdukda,

Mûsâ “aleyhisselâm”, “Yâ Rabbî! Senin için olan ameli bana bildir!” diye yalvardı. Cenâb-ı Hak:

“Yâ Mûsâ! Dostlarımı benim için sevdin mi ve düşmanlarıma benim için düşmanlık ettin

mi?” meâlindeki âyet-i kerîme ile cevâb verdi. Mûsâ “aleyhisselâm” da, Allah için amelin,

“Hubb-i fillâh” ve “Buğd-ı fillâh” olduğunu anladı.