Gavsı Hizani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gavsı Hizani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gavs-ı Hizaniden Hikmetler-18

Minah-103 : Yüce meclisde mürşidlerin müridlerine karşı emir ve tavsiyelerinin konu edildiği bir sohbette Gavs (kuddise sirruhu) buyurdular: “Mürid şeyhinin kendisine lisanen tebliğini beklemeden onun işaretlerinden pay çıkarıp amel etmelidir.Çünki mürşidinin işaretlerinden anlamayan müride, şeyhin sözlü olarak hitabı, Allah korusun mürşidin yüz çevirmesinin alametidir. Mürşidin müride son ikazı gibidir. Bir meşayıh ihlas sahibi müridlerine hiçbir zaman sözle emretmez.Bizim silsilemizde adab budur.”
Gavs (kuddise sirruhu); önceden muhlis, sonrada şiddetli münkir olan birisi hariç sözle emretmezdi.O münkir hakkında da Gavs (k.s.): “Eğer o kişi, benim emirlerime uysaydı, kalbi bu kadar vesvese ve havatıra mübtela olmazdı.” buyurdu.
Gavs (kuddise sirruhu) Şeyhi Seyyid Taha (kuddise sirruhu)’nın kendisine şöyle dediğini anlattı: “Mahlukata önce işaretle emret. Bu fayda vermezse o zaman açıkça sözle emret. Bu yol da fayda vermezse ondan yüz çevir. Sen birisinden yüz çevirdiğin vakit bütün silsile ve Hz. peygamber (aleyhisselam) ondan yüz çevirir.”
Minah-104 : Gavs (kuddise sirruhu) aşağıda minahı anlatmakla, zannediyorum  Allah (celle celaluhu)’a giden yolu bulmak isteyenin dikkat etmesi gereken unsurları dile getirdiler.Allah (celle celaluhu)’a giden yolda mürid, şeyhinin maddi ve manevi kemal sıfatlarına sahip olduğuna manevi doktorlukta, tarikat bilgisinde ve hidayet yolunda, rehberlikte mahir olduğuna inanması gerektiğini belirttiler. Bu minah başlamadan az evvel, Gavs (kuddise sirruhu) bir müridine hitab ederken tebbesüm etti. O fakir de tebessüm etti. Mürid; özür beyan mahiyetinde “Estağfirullah” deyip“Güldüren de ağlatanda (Allah (celle celaluhu)’dır.”[1] ayetini kalben okudu.
Bunun üzerine Gavs (kuddise sirruhu) mürid ile mürşid arasındaki bu ve benzeri hareketlerin aşağıda anlatılan ölçüde olmasıyla edep dışı olmaktan kurtulacağını beyan etti. Sonra sohbete başladı:
“Üstadın talebesinden her yönden üstün olması gerekmez.Süleyman (aleyhisselam) babasının yerine halife seçilmezden önce Beni İsrail alimleri büyük kardeşini halife seçmek istediler.Sonra imtihan etmeye karar verdiler. Süleyman (aleyhisselam)’ın kardeşinin cevap veremediği sorulara, tebessüm ederek cevap vermesini alimler tavsiye etmeyip durumu babalarına anlattılar. Babaları Süleyman (aleyhisselam)’ı çağırıp büyüklerin huzurunda gülmesini sordu.
Süleyman (aleyhisselam.) “Onlar bana soruları sordukça bir karınca bana cevapları söylüyordu. Onun için tebessüm ettim.” buyurdu. Gavs (kuddise sirruhu) bu kıssayı anlattıktan sonra buyurdu: “Maksad hasıl olsun da, üstad bir karınca olsun farketmez.” sohbetin devamında;
Mevlana Halid-i Bagdadi (kuddise sirruhu)’nin: “Beni Seyyid Taha ve Seyyid Abdullah’dan üstün görmeyin” dediğini,Mevlana Halid-i Bağdadi (kuddise sirruhu)’nin ashabı da: “Nasıl olur? Siz onların üstadısınız” demesi üzerine; Mevlana Halid (kuddise sirruhu)’in: “Onlarla ben, şehzadeler ile lala  gibiyiz. Lala öğretip, terbiye ettiği halde, şehzadeler üstündür.” dediğini nakletti.
Minah-105 : “İnsanların en hayırlısı insanlara en fazla fayda verendir.”[2] hadisi şerifini açıklarken şöyle buyurdu: “Hadisten murad “insanların hayırlısıdır” yoksa “en hayırlı insan” değildir. Aksi halde arif olmayan fakat insanlara faydası dokunan her kişinin ‘insanların en hayırlısı” kapsamına girmesi gerekecekti. Bu da arif olmayanların  ariflerden daha hayırlı olmasını gerektirecekti. Bu şekilde iste düşünmek uygun değildir. Sonra şöyle devam etti: “Şüphesiz arif olan kimsenin fayda vermemesi düşünülemez”.dedi.
Minah-106 : Yüksek mecliste bazı zamanlar, Gavs, (kuddise sirruhu) uzun müddet susarlardı. Bir gün büyüklerin haline vakıf olmayan zahir alimlerden birisi sohbet taleb etti. Gavs (kuddise sirruhu) buyurdu:
-”Sükuttan faydalanamayan sözden de istifade edemez.”

[1] Necm Suresi 43.ayet
[2] Ebu Ya’la el-Müsned 6/65 Heysemi, Mecma’z Zevaid 8/191 Süyuti, Camiu’s-Sagir 4044

Gavs-ı Hizaniden Hikmetler-17

Minah-93 : Gavs (kuddise sirruhu) üzülerek: “Kimse şeyhimin sözlerini nakletmedi ve toplamadı.”
Minah-94 : Gavs (kuddise sirruhu) şeyhim Seyyid Taha:
“Aç arslanın elindeki tavşanın korkması gibi benden kork.Çünkü ben de şeyhimden (Mevlana Halid-i Bağdadi (kuddise sirruhu) öyle korkuyordum.”dedi. Bana bu emri tekrar söylediğinde:
“Aşırı korku sevgiyi azaltır” dedim.
Oda buyurdu ki “İmam-ı Rabbani’nin şeyhi Hoca Bakibillah’da (kuddise sirruhu) öyle demiştir.”
Minah-95 : “Herbir velinin bir kusuru olur. Bu kusuru onlara münkir olanlar görür. Muhlis olanlar görmez. Bu kusur da hakiki bir kusur değil, görünüşte bir kusurdur.”
Minah-96 : “Münkirin varlığı tarikatın, doğru olduğunun delilidir. Münkirler tarikatın devamını sağlarlar.Bir şeyhi hiç kimse inkar etmeden umumun yönelmesi hiç kimseye fayda vermez.”
Minah-97 : “Kutbun duası ile kazayı mübrem (değişmeyen kaza) olmayan hadiseler değişir. Ancak kutupluğun evladına geçmesi yolundaki duası kabul olmaz.”
Minah-98 : “Kutub olan şeyh, müride ne verirse o,müride mülk olur.Bu durum verildiği an belli olmasa dahi sonradan ortaya çıkar.Kutub olmayan şeyhin verdiği, mülk değil gelip geçici bir haldir.”
Minah-99 : “Bu silsilede şeyhlik kendisinden evladına geçmesi çok az sadata nasib olmuştur. Bu yüksek silsilede İmam-ı Rabbani (k.s.)’den oğlu Muhammed Masum (kuddise sirruhu)’a, ondan da oğlu Şeyh Seyfüddin (kuddise sirruh)’a nasib olmuştur.”
Minah-100 : “Nasıl ki bir baba evladının kendisinden yüksek dereceli olmasını isterse, manevi baba da, manevi evladının kendisinden yüksek olmasını ister.”
Minah-101 : “Gavs (kuddise sirruhu) buyurdu: “Birine mensub olmaktan maksad, manevi intisabtır. Yani onun yolundan gitmektir. Yalnız sureten ona ait olmağa itibar edilmez.” Devamla:
“Doğrusu sana dil uzatıp (nesli kesik diyenin; kendi nesli kesiktir.) ayetini buna delil getirdi. “Yani Peygamber’e (aleyhisselam) dil uzatanların nesli kesildi.Evladları kendi yollarından gitmeyip, müslüman oldular. Peygamberimiz (aleyhisselam) yolundan giderek onun manevi evladı oldular.” diye açıkladı.
Minah-102    : Mensubiyette muteber olan ancak manevi mensubiyettir. Manevi bağlılıktır.Cenab-ı Allah (celle celaluhu) ayet-i kerimesinde buyuruyor:
“İnna a’tayna kelkevser”.Kevserden murad, vahdet-i şuhudtur.Gavs (kuddise sirruhu) vahdet-i şuhudu manevi evlada tevil edip şöyle buyurdular: “Cenabı-ı Hakk (celle celaluhu) burada irşad makamı olan vahdet-i şuhudu manevi evlat yerine tabir etmiştir.”

Gavs-ı Hizaniden Hikmetler-15

Minah-81 : Gavs’a (kuddise sirruh) soruldu : " Bir müridin, şeyhini inkar eden, bir zahir hocası var. Mürid ona sılayı rahimi (gidip gelmeyi) kessinmi?''Cevaben : "Alakasını kessin''deyip akli ve nakli deliller gösterdiler.Nakli deliller diğer meşayihlere hatta, sahabelere kadar ulaştı.Bunlardan anlaşıldı ki şeyhleri inkar eden hak sahiblerini, babaları da olsa müridler terketmelidir. Çünki şeyhler hakkın (Allah) (celle celaluhu)'ın naibi olduğundan onların hakkı bütün hakların önünde ve üstündedir.Müridlik iradeyi, şeyhin iradesine tabi kılmakla olur. Muhabbet ve buğz da iradenin bir şubesi olduğundan mürid, muhabbet ve nefretini, şeyhin muhabbet ve buğzuna mutlak ve istisnasız olarak bağlamadıkça şeyhin hakkı eda edilmez..
Minah-82 : "Şii olan seyyidler hakkında ne emir ederseniz ?'' diye Gavs’a (kuddise sirruh) soruldu. ''Şiilik ve ehli bid'at olma vasfına buğz edilir.Lakin zatına edilmez. Münkir seyyide de aynı muamele edilir.''
Minah-83 : Ehl-i kalbin birbirini inkarı inkar değildir. Herbirinin kendi mesleği üzerine gayreti, daha zakin ve faydalı kabul ettiği yoluna takviye için bir uğraşmadır.
Bu uğraşmalar şeyhler arasında olduğunda mürid onlara buğz etmeyecektir. Bu sohbetten sonra bir fakir Nefahat'te yazılı olan Şeyh-ül İslam Herevi'nin Şeyhi Huseyri ile uğraşan İbn-i Semnun'e karşı geldiğini söyledi.
Gavs (kuddise sirruh). ''Eğer eski ise mürid hiç bir şeye karışmaz. Diğer evliyayı sevdiği gibi o uğraşanı da sever.
Eğer bu uğraşma müridin zamanında ise, şeyhine gayret için ona karşı gelir. Onunla alakasını keser. Fakat bununla onu inkar etmeyip, ona eziyet vermemelidir.
Fakir dedi:" Yani sahabelerden birbiriyle uğraşanın hicreti (birbirleriyle konuşmaması) gibi.''
Gavs: ''Evet'' dedi. Sonra sahabe-i kiramın kendi aralarında geçen bazı durumlarını dile getirdi. Fazilet sahibi olanın fazlının kabul edildiğini, herkesin fikrini açık olarak söylemesinden sonra hakkın ortaya çıktığında ona tabi olduklarını beyan etti.
Amr bin As'ın (radıyallahu anh), Ammar (radıyallahu anh)'ın katilini cehennemle müjdelemesini, Hz. Muaviye (radıyallahu anh)'nin Hz. Ali (radıyallahu anh)'nin hususi bir ilmi olduğunu söylemesini ve Zübeyr (radıyallahu anh) ile Talha (radıyallahu anh)'ın hak onlara açıklanınca savaştan vazgeçtiklerini ve diğer sahabi kıssalarını anlattı.
( Muaviye (radıyallahu anh) Hz Ali (radıyallahu anh)'i imtihan niyeti ile bir şahıs göndererek kendi vefat haberini yolluyor. Hz Ali (radıyallahu anh) bu sırra vakıf olarak H.z Muaviye (radıyallahu anh)'nin ölmediğini söylüyor. Bu hadise üzerine Hz Muaviye (radıyallahu anh) gerçekten Hz Ali (radıyallahu anh)'nin kendine has ilmi olduğuna şahadet ediyor.)