Efendi hazretlerinin nedimi Şakir efendi ve Hilmi hocamız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Efendi hazretlerinin nedimi Şakir efendi ve Hilmi hocamız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretlerinden sohbetler

 *Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*


Ermeniler çok müslümân kesmişler o devirde. Efendi hazretlerinin oğlu *Mekkî Efendi* şöyle anlatırdı: 


Van’dan *Hicret* ederken, gencecik *Kadın* lar, kucaklarında *Bebek* leri, hızlı ve hiç durmadan yürürlerdi. Durmak, dinlenmek yok. Çünkü arkadan *Ermeni* ler kovalıyor. 


Bir müddet sonra o kadınlar, *Çocuk* larını taşıyamaz hâle gelince, *Yavru* larını bir *Ağaç* altına bırakıp, *Yola* devâm ederlermiş. 


Çoğu kadınların *Elin* de, *Kucağı* nda ve *Karnı* nda yedi sekiz tâne *Çocuk* ları var. Üstelik *Eşyâ* ları da var. Yorulunca, eşyâları *Tek tek* atıyorlarmış. 


Çocukları da *Taşıyamaz* duruma gelince, arkadan gelen daha *Güçlü* birileri alsın diye, mecbûren bir *Ağacın* altına bırakırlarmış. Ne yapsınlar? Bırakmasalar, zâten *Kendi* leri de, *Çocuk* ları da *Ölecek*. 


Çünkü *Düşman* peşlerinde. İşte hep böyle *Ağaç* ların altında yatan, *Kundak* da veyâ bir iki yaşlarında *Bebek* ler ve *Çocuk* lar görürdük, diye anlatırdı Mekkî Efendi. 

● ● ● 

Ben Efendi hazretlerinin yanında, yeni *Sırmalı* subay elbiselerimle otururken, *Şâkir Efendi* kapıyı açıp içeriye girdi. 


Beni öyle görünce; *Ooo, Hilmi âbi sen subay mı oldun? Amân da subay elbisesi ne kadar yakışmış sana!* dedi. 


Sonra döndü Efendi hazretlerine; *Efendim baksanıza Hilmi âbiye, sırmalı yıldızları takmış, ne güzel de yakışmış değil mi efendim?* dedi. Efendi hiç cevap vermedi. 


O tekrar; *Efendim bir kerre baksanıza Hilmi âbiye, ne olmuş?* dedi. Bu sefer Efendi ona döndü; 


*Sen Hilmi’nin yıldızlarını yeni mi görüyorsun? Hilmi yıldızlarını üç sene evvel takdı!* dedi. 


Hakîkaten, ben Efendi hazretlerini, *Üç sene* evvel, onsekiz yaşımda iken *Görmüş* düm. Amân ne hoşuma gitdi. 


Demek ki, Efendi hazretlerini görmek; *Hakîkî Yıldızı* takmakmış. Yâni, *Kabûl* edilmekmiş. Bu, benim için en büyük bir *Müjde* oldu.