Hiç kimse kimsenin rızkını yiyemez

Hiç kimse, kimsenin rızkını yiyemez, hiç kimse, rızkını bitirmeden ölmez

Her rızkın üzerinde, kime âitse, onun ismi yazılıdır. O rızık döner dolaşır, o kimseye nasîb olur. Yâni kimse, kimsenin rızkını yiyemez. Herkes, kendi rızkını yer. Meselâ Afrika’daki bir“elma”nın üzerinde kimin ismi yazılıysa, döner dolaşır, sonunda o elma, o kimseye nasîb olur. Çünki üzerinde onun ismi var. Başkası onu yiyemez. Onun için dünyânın en ahmak insanı, rızkı için üzülendir. Bir kedi yavrusuna, tâ İstanbul’dan pirinç tânesi gidiyor kardeşim.

Çünki cenâb-ı Hak, daha biz yaratılmadan evvel, daha biz dünyâya gelmeden evvel, rızkımızı ve nefes sayımızı yazdı. O, ezelde biliyordu ve takdîr etdi, yazdı. O, bir programdır ve mutlaka olacakdır. Onun için insan ömrü, ne bir nefes ileri gider, ne bir nefes geri gelir. Ezelde nasıl takdîr edildiyse, öyle olur. Hiç kimse, hiç kimsenin rızkını yiyemez, hiç kimse, rızkını bitirmeden ölmez. Ölmek, rızkın bitdiğine alâmetdir. Bir insanın rızkı bitdi mi, o artık yaşıyamaz, ölür.
(Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh)

Bizi düşün uyursun

Hâlid Turan bey vardı Allah rahmet eylesin. Menemen’e götürdüler onu. Efendi hazretlerine demiş ki: (Efendim, ben gece hiç uyuyamıyorum). Efendi hazretleri pek söylemez böyle şeyi, ama o zaman söylemiş. Buyurmuş ki: (Bizi düşün, uyursun). Ondan sonra Hâlid Turan bey kendisi anlatıyor. (Ondan sonra hep uyuyabildim) dedi bana. Yaa, uyumak da bir (ni’met) efendim. Uyuyabilmek, bir (seâdet).

Kardeşim, bu teknoloji, değil (namaz kılmak), insana bir (Allah) demeye bile vakit bırakmıyor. Onun için, bu büyükler (dünyâ)yı, gölgeye benzetmişler. Sen, (güneş)i arkana alır da, gölgene yetişmek istersen, ömrün biter de, ona yetişemezsin. Çünki sen gidersin, o da gider. Ama gölgeni arkana alırsan, bu defâ o senin peşinden gelir. Bu iş böyledir. Sen (dünyâ)dan kaçarsan, o, arkandan gelir. Tersine sen dünyânın peşinde koşarsan, o senden kaçar, yetişemezsin.
(Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh)

NOT:
Bir gece, Abdülhakim efendi, Halid Turan bey, bazı diğer muhterem zevat İstanbuldan derdest edilerek Menemene götürülür. Orada idamla yargılanırlar.

Biz İbrâhîm Edhemi tahtından etmeden mürşid yapardık

Hüseyn Hilmi Işık hocamız buyurdu ki: “İbrâhîm Edhem hazretleri Allahü teâlâya kavuşmak için tacını tahtını terk etdi. Ancak çok uzun bir zemân sonra mürşidi kâmil oldu. Efendi hazretleri derdi ki: Biz İbrâhîm Edhemi tahtından etmeden mürşid yapardık”.

Enver (Ören) ağabeyden nakil

Enver (Ören) ağabeyden nakil:
Hilmi hocamız buyurmuşlar ki: "Hizmetlerin geleceğinden üzülmüyorum. Hizmetler devâm edecekdir. Arkadaşların arasında fitne çıkarak arkadaşların birbirlerine düşmelerinden korkuyorum. Bütün büyük devletleri, Osmânlıyı, cemiyetleri fitne, birbirine düşme yıkmışdır”.

MEKTÛB

Hazreti Mevlânâ Hâlid hazreti Seyyid Tâhâ'ya yazmışlardır.

Muhlisim, canım, Seyyid Tâhâ! Allahu teâlânın hıfzında olunuz. Dâima âfet olan şöhretin şerrinden Allahu teâlâya sığınınız. Müridlerin çokluğu kişiye büyük belâ olmağa yol açabilir. Hak teâlâ sizi o âfetten korusun! Âmin! Kalbin Acem diyârına meyli öldürücü zehirdir ve bunu helâk edici zehir biliniz. Nerede kaldı ki, onlarla görüşmeğe gidilsin. Onların güzel davranışlarından uzak olunuz. İnşaallah bir araya gelmezsiniz. Eğer faraza şâh sizi isterse,gitmeyiniz, nerede kaldı ki başkasına gidilsin. Vereceğiniz cevâb şöyledir ki: Biz derviş adamlarız.Bizim işimiz dünyadan uzak durmak ve İslâm pâdişahına ve seyyid-ül  enâmın (aleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi efdalüssalâtü vesselâm) dînine dua etmektir. Meliklerin meclisinin âdâbını bilmeyiz ve bizim yolumuzda o meclislerde bulunmak yoktur. Sana emr ettiğimi yap, sakın muhâlefet etme! Fakîrin selamını molla Mustafa Eşnevî'ye bildiriniz. Bu yazılar aynı zamanda onun içindir de! Yerleşmek için fitneden uzak bir yer seçsin. Dînin tervîcine münâsib olan bir yerde kalsın ve yerleşsin.Bizden bir şeyi saklı kalmasın ki, helâkine sebeb olur.

Kulların en zaifi
Hâlid-i Nakşibendî Müceddidî

Kaynak: Son halkalar ve Seyyid Abdülhakim Arvasi'nin külliyatı
 1.cild, Sahife: 491

KADER HAKKINDA

İmam Begavî (rahimehullah) buyurdular:

Kader, Allahu teâlânın esrarından bir sırdır.Bu sırra bir mukarreb melek ve nebiyyi  mürsel ıttıla hâsıl etmedi. Bu sır ile meşgul olmak,bundan bahs etmek caiz değildir. Cümle halk Allahu teâlânın mahlûku olup, bir kısmı şakî, bir kısmı saîddîr. Bir kimse hazreti Alî'ye (radıyallahü anh), bana kaderden haber ver,dedikte, cevâbında buyurdu ki: "Kader karanlık bir yoldur, bunda yürüme!" Sâil [soran] suâli tekrâr edince: "Kader derin bir denizdir" buyurdu. Sâil [soran] tekrâr suâl edince: Kader, Allahu teâlânın sırrıdır,bu sırrı senden gizlemiştir" buyurdular.

Mütercim: (Hüseyn Hilmi Işık rahmetullahi aleyh)

Seyyid Fehîm hazretlerinin bir mektûbu

Seyyid Fehîm hazretlerinin bir mektûbu

Pek azîz,çok şerefli Seyyid İbrâhîm ve Tâhâ. Allahu teâlâ size selâmet versin! Bol bol dua,çok selâmdan sonra ma'lûmunuz üzere,geçen sonbaharda cenâb-ı seyyid Abdülhakîm buraya vâsıl oldu ve derse başladı. Bu hakîr,onun dersini büyük bir tahkîk ve tedkîkle okuttum. Oda mütâlaa ve tedrîste beklediğimden çok muvaffakiyet gösterdi.

İlimden başka bir şeyle meşgul olmağa bırakmadım. Bugüne kadar,zamanımızdaki âdet üzere kitabları bitirdi. Bu fakîr, yüksek ilimler,fıkıh ve hadîste üstâdım tarafından nasıl icâzet alıp,mezun olmuşsam, onu da öyle mezun ettim. Şimdi o tarafa geliyor. Artık ona eskiden olduğu gibi kardeş gözü ile bakmayınız. Sâhib olduğu ilimden dolayı ona karşı mütevazı olmalısınız. Çok saygılı olunuz.İleriniz ve ilerlemeniz için çok iyi olur. Kısa yazdım,siz bundan çok şeyler anlayın.

Seyyid Fehim
1299 Rumî-Mayıs 1300 Hicrî-Cemâzil âhır
Cumartesi günü

Kaynak: Son halkalar ve Seyyid Abdülhakim Arvasi'nin külliyatı
 1.cild, Sahife: 491-492

Zevc ve zevce cinsi münasebet bahsi


Seyyid Abdülhakim Arvasi (kuddise sirruh) hazretlerinin çeşitli suallare verdiği cevaplardan  zevc ve zevce cinsi münasebet bahsi kısmı...
Kaynak: Son halkalar ve Seyyid Abdülhakim Arvasi'nin külliyatı,1.cild,Sahife:577-578
Müellif: Süleyman Kuku (rahmetullahi aleyh)

İnsanın yaratılması ibadet yapmak içindir

İnsanın yaratılması, ibadet yapmak içindir

İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi aleyh”, birinci cild, 97. ci mektubunda buyuruyor ki, (İnsanın yaratılması, ibadet yapmak içindir. İbadet yapmak da, yakîn yani hakiki imana kavuşmak içindir. Hicr sûresinin son âyetindeki (hatta) kelimesi, belki de (için) demektir. İbadet yapmadan önceki iman, sanki imanın suretidir. İbadet yapınca, imanın hakikati hâsıl olur. (Vilâyet) yani evliyalık, Fenâ ve Bekâ demektir. Fenâ, Allahü teâlânın razı olmadığı şeylerin, kalpten çıkmaları, kalpte kalmamalarıdır. Bekâ, yalnız Allahü teâlânın razı olduğu, beğendiği şeylerin kalpte bulunmasıdır). İbadet, Resûlullahın sünnetine, yoluna tâbi olmak demektir. Bu yola (İslâmiyet) denir. İslâmiyete tâbi olmak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve haramlardan, bid’atlerden sakınmak lâzımdır. İslamiyet, hakiki bir âlimden öğrenilir. Bu âlime (Mürşid) denir. Bir mürşid bulup, onun sözlerinden, hâllerinden öğrenilir. Mürşid bulamazsa, bir mürşidin kitabından öğrenilir. (Tam İlmihal s. 952)

Allahü tealanın bir kulunu sevdiği nerden belli olur?

Allahü tealanın bir kulunu sevdiği nerden belli olur?

"Bir kimse, karşısındakinin kalbinden neler geçiyor neler düşünüyor onları anlasa, her ettiği dua kabul olsa, bu Allahü tealanın sevgisine alamet değildir. Allahü tealanın sevgisi, şeriate uymaktadır. Farzları yapıyor mu, sünnetleri yapıyor mu, haramlardan sakınıyor mu, işte Allahü tealanın sevgisine alamet budur".
(Hüseyin Hilmi Işık rahmetullahi aleyh)
NOT;
Şeriate uymanın makbul olması için de önce onu doğru bilmek lazımdır.
Ahir zamandayız. Din cahilleri helala haram, harama helal demeyi sürdürüyorlar.
En kötüsü de, Batılı kafirlerin ve yerli işbirlikçilerinin (Kur'an islamı) aldatmacasıyla Kur'anı çürük akıllarına göre yalan yanlış açıklamaları islam coğrafyasını mübarek ecdadının islamiyetinden hayli uzaklaştırdı. Halbuki bir kimse ecdadımızın kütüphaneler dolusu din kitaplarından birkaçını veya düzgün tercümesini okusa, dinini doğru öğrenip o kitaplara uysa cehennemde yanmaktan kurtulur, cennetlik olur. Allahü teala cennetlik kullarını sever. Sapıkları sevmez.