Âlem-i emr dört kısımdır: Âlem-i lâhut, Âlem-i ceberût, Âlem-i lâ halâ velâ melâ, Âlem-i fezâ-i lâ yetenahî.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Âlem-i emr dört kısımdır: Âlem-i lâhut, Âlem-i ceberût, Âlem-i lâ halâ velâ melâ, Âlem-i fezâ-i lâ yetenahî.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Tâhâ, bir ma'nâsı, benim ondördüncü gecedeki ayım. Ayın ondördüncü günü bedir [dolunay] kemâldir. Bedirden bir gece evvel ve bir gece sonrası nâkıstır. Tâhâ ebced hesabıyla 14'tür. Tı harfi 9, he harfi ise 5 dir. Tâhâ bir manâya göre, herkesin hidâyetini isteyen demektir.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Belkıs'ın babasının ismi Şerhabil idi. Anası cinnî idi. Babasının başka evlâdı olmadığından, vefâtında yerine geçti. Belkısın arşı [tahtı] yeryüzüne gelen bütün hükümdârların tahtlarından büyük idi. Uzunluğu seksen, genişliği seksen, yüksekliği otuz zira [arşın] idi. Altından yapılmıştı. Bazı yerleri de gümüşten idi. Yakut, zümrüt ve çeşitli incilerle müressa [süslü] idi. Ayakları yakuttan olup, yedi kapısı vardı. Kendisinden başka hiçbir kimse çıkamazdı.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Tevâtur, yeknesak ma'nâlarınadır. Tevâtur, ilim ve yakını mucibdir. Tevâtürü inkâr eden hem ahmak, hem kâfirdir.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Kebâir-i kalbiye [kalbî büyük günâhlar]. Kebâir-i bâtınıyye ki, hased [çekememezlik], ucb [kendini beğenme], gadab [kızma], kibr [kendini büyük görme]... gibileri kalb hastalıklarındandır. Böyleleri hangi kalbde bulunursa, o kalbi öldürür.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Şefâat, cehenneme müstehak olan Müslümanları cehennemden kurtarmak için ve Cennetliğine hükm edilmiş olanların da derecelerini yükseltmek içindir.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Cenâb-ı Hak aleyhissalâtü vesselâmı şefâat-i uzma [büyük şefâat] ile sâir enbiyâya tahsîs ve temyîz etmiştir. Şefâat-ı kübrâya Makam-ı Mahmûd da derler.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Mushaf, okunan kitaba, Kurân okunan elfaza denir. Kırâat itibarıyla Kur'ândır, yazılmak itibariyle mushaftır. Hak ve bâtılı tefrîk etmek [ayırmak] itibariyle Furkan'dır.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
Peygamber efendimizin (sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem) ikiyüz dört ismi vardır. En şereflisi Muhammed'dir (sallallahü aleyhi ve sellem). En lezzetlisi de bu ism-i şerîfdir ki, zâtının ismidir. Kendilerinden evvel bu isimle onbeş kişi isimlendirilmiştir.
(Seyyîd Abdülhakîm Arvâsî)
"Ben gizli bir hazîne idim. Tanınmaklığı sevdim. Kullarımı bunun için yarattım. Beni tanısınlar diye serbest bıraktım".
[Hadîs-i Kudsî]
Farisi beyt tercemesi:
Günâhına üzülmek, taatine övünmekten iyidir.
Hakîkaten habersiz Mazhar, namazınla övünme.