*Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:*
*Düşman*’a tâbi olmak, *Ahmak*’lıkdır. Nefsine tâbi olan, islâmiyeti beğenmez, kabûl etmez, mâzallah *Kâfir* olur. *Küfr*’ün sebebi de budur işte.
*Küfr*’ün asıl sebebi, *Nefs*’dir. Herkesi aldatmak, *İçki* içmek, zevk-i sefâ peşinde koşmak, *Çalgı*’lar, *Oyun*’lar. Bunlar hep, *Nefs*’in istediği şeylerdir işte.
*Nefs*, günâhlardan *Zevk* alıyor. Hâlbuki Allahü teâlâ bunları *Yasak* etmiş. Allahü teâlâ; *Size yasak etdiğim şeyleri yapmayın!* buyuruyor.
İnsanın *Nefs*’i ise; *Yap!* diyor. Allahü teâlâ *Yapma!* diyor. Ama o, nefsini tercîh ediyor, onun sözüne *Peki* diyor. Ve onun *Dediği*’ni yapıyor.
Allahü teâlânın *Yasak* etmesini kabûl etmiyor. Neden? Çünkü *İşine* gelmiyor. Allahü teâlânın *Emr*’etdiği şeyleri beğenmiyor.
Bunları *Yapmak* hoşuna gitmiyor, *İçki* içmek hoşuna gidiyor, ama *Ayran* içmek hoşuna gitmiyor! Demek ki *Îmân* ne imiş?
Îmân, *Âmentü*’nün altı *Şart*’ına inanmak, bir de Allahü teâlânın *Emir* ve *Yasak*’larını beğenmek ve *Kabûl* etmekdir.
Ama, bu altı şeye *İnanmak* ve Allahü teâlânın emrlerini, yasaklarını *Kabûl* etmek, bâzı insanların *İşine* gelmiyor. Kimlerin işine gelmiyor? *Nefs*’ine uyanların.
*Akl*’ı olanlar, *Akl*’ına uyanlar, Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını *Beğenir*, kabûl eder. Ama *Nefs*’ine uyanlar kabûl etmez.
Bunlar, Allahın *Emr*’ine uymayı değil de, *Nefs*’ine uymayı, nefsine *İtâat* etmeyi tercîh eder. Demek ki bu gibiler, *Allah*’ın kulu değil de, *Nefs*’inin kuludur, nefsinin *Köle*’sidir.